Kol Germe

Kol Germe Ameliyatı

Kol estetiği ameliyatları arasında önemli bir yer tutan kol germe ameliyatı çok sık yapılmayan bir ameliyattır. Bunun en önemli nedeni ameliyat izinin gizlenmesinin zor oluşudur.

Kol Germe Hangi Durumlarda Yapılır?

Özellikle yaz aylarında kolsuz giysilerle dolaşılması kadınlarda kol estetiğine olan ilgiyi arttırmıştır. Kadınlarda geniş ve adeleli kollar çok zarif görünmez ve sık değildir. Ancak aşırı kilo alıp vermeler ve yaşlılık kol derisinin sarkmasına yol açar. Kollar yere paralel duruma getirildiğinde aşağıya doğru sarkan deri kolu olduğundan daha kalın gösterir ve burada sallanan deri hoş görünmez.

Kimlere Yapılır

Kolların kalın görünmesi erkeklerde büyük sorun yaratmaz hatta bazan özellikle istenebilir. Buna karşılık kadınlar için bu durum ciddi bir estetik bozukluktur. Bu nedenle bu ameliyatın uygulandığı hastaların çok büyük bir kısmı kadınlardır. Son yıllarda sık uygulanan zayıflatıcı mide ameliyatları ile çok büyük miktarlarda kilo kaybı oluşabilmektedir. Böyle durumlarda kollarda sarkma kaçınılmaz olmakta ve hem kadın hem de erkeklerde tedavi gerekebilmektedir.

Uygun Hasta Seçimi

Kol germe ameliyatı ciddi hayati tehlike taşımaz. Buna karşılık basit bir ameliyat da değildir. Yapan kişiye ve hastaya bağlı olarak süresi 5 saate kadar uzayabilir. Zorunlu bir ameliyat değildir. Bu nedenle hastanın sağlık durumunun incelenmesi şarttır. Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp, karaciğer böbrek hastalığı ve diğer hastalık durumlarında hastanın laboratuvar bulgularının normal olmasına ve genel durumuna bakılarak ameliyat yepılabilir. Bu durumlarda hastayı tedavi eden hekimden ameliyat olabileceğine dair onay almakta yarar vardır.

Tedavisi

Kollardaki deri sarkıklığının tedavisi ameliyattır. Yüzde kullanılan deri sıkılaştırıcı tedaviler kol derisi için yeterli olmaz.

Genç ve Sarkıklığı Az Olanlar

Bu kişilerde kolun kalın görünmesinin en büyük nedeni yağ birikimidir. Liposuction ile bu yağlar alındığında gevşek olan deri kendini biraz toparlayabilir ve sarkıklıkta bir miktar düzelme olabilir. Herhangi bir kesi ile deri çıkartmaya gerek duyulmayabilir.

İleri Derecede Sarkması Olan Gençler ve Yaşlılar

Bunlarda mutlaka deri fazlalığının kesilerek çıkartılması gerekir. Yaşlılarda liposuction yapılsa bile deri esnekliği olmadığı için deride toplanma görülmez ve fazla derinin alınması şarttır. Ancak bu çıkartma işlemi sınırlıdır. Çünkü gereğinden fazla deri çıkartıldığında ortaya çıkan açık yaranın kapatılması mümkün olmaz. Genellikle uzun ekseni kola paralel olan elips şeklinde bir deri parçası altındaki yağ dokusunun tamamı ile birlikte çıkartılır. Eğer hastada yalnızca deri sarkıklığı mevcut ve yağ fazlalığı yok ise bu işlem yeterlidir. Ancak kolun ameliyat bölgesi dışında kalan kısımlarında yağ fazlalığı var ise buraya liposuction yapılması gerekebilir.

Kesinin Yeri ve Uzunluğu

En kolay gizlenebilen bölge koltuk altı olduğu için kesi buradan başlar ve kolun iç yüzü boyunca dirseğe doğru uzanır. Kesinin kolun iç kısmına yapılması bu bölgenin ayakta dururken nisbeten az farkedilir oluşundandır. Ancak hasta kolunu kaldırdığında buradaki herhangi bir izin gizlenmesi mümkün değildir. Hafif derecede sarkması olanlarda kesi kolun üst kısmında ortaya yaklaşmadan sonlandırılabilir. Ancak ileri derecede sarkmalarda bu kesi yani elipsin uzun ekseni dirseğe kadar uzatılabilir.

Kalan İzin Şekli

Kolun iç kısmındaki elips şeklindeki açık yara kapatıldığında düz çizgi şeklinde bir iz kalır. Ancak düz çizgi şeklindeki izler daha çok kabarma ve genişleme eğilimindedirler. Bu nedenle yara kapatılırken S şeklinde veya Z şeklinde iz bırakacak şekilde düzenleme yapılabilir. Bu tür kapatmaların bir dezavantajı ise izin eninin düz kapatmaya göre daha geniş olmasıdır.

Ameliyat Tekniği

Ameliyat genellikle genel anestezi altında yapılır. Kollar iki yana doğru gövde ile 90 derece açı yapacak şekilde açılır. Daha önce yapılan çizimlere uygun olarak çıkartılması gereken deri çıkartılır ve açıklık uygun bir şekilde kapatılır. Nadir olarak yarayı kapatmadan önce altına toplanabilecek kanı dışarı almak için “diren” adı verilen ince bir hortum kullanılabilir. Hortumun bir ucu deriden dışarı çıkartılır ve ucuna kanı emecek negatif basınçlı bir plastik kab takılır. Dikişlerin üzerine steri-strip adı verilen koruyucu bantlar yapıştırılır. Ayrıca kolun tamamına şişmeyi en aza indirmek için elastik bandajlar sarılır.

Ameliyat Sonrası

Ameliyat sonrası hasta iyice kendine gelince odasına alınır. Normal koşullarda birkaç saat içinde yürüyebilmesi beklenir. Eğer bulantı ve kusması yok ise 2-3 saat sonra ağızdan yemek verilir. Yürümesinde bir engel yoktur hatta yürümesi için cesaretlendirilir. Bazı hastalar kendilerini tamamen iyi hissediyor iseler ameliyattan 5-6 saat sonra eve gönderilebilirler. Bunlarda bulantı, kusma, baş dönmesi, yarada kanama veya aşırı ağrı olmamalıdır. Hastaların çoğu ilk geceyi hastanede geçirir ve ertesi sabah görüldükten sonra evine gönderilir. Eğer diren konulmuş ise içine gelen kan miktarı kontrol edilir ve fazla değilse çekilir. Eğer direnden beklenenden fazla kan gelmiş ise hasta direni ile evine gönderilir ve ertesi gün kontrola çağrılır. Ameliyat sonrası yara bakımı için özel bir işlem gerekmez. Hasta ameliyattan iki gün sonra banyo yapabilir ve ameliyat bölgesini ıslatabilir. Ancak bu bölgenin tahriş olmamasında dikkat edilmelidir yani yıkama ve kurulama tahriş etmeden yapılmalıdır. Hastalara asla yatak istirahati önerilmez. Evlerinde zorlanmadan yapabildikleri her hareketi yapmaları önerilir. Ağrı ve şişlik (ödem) bir hafta sonra önemli ölçüde azalır.

Komplikasyonlar (Problemler ve Aksilikler)

Her ameliyatta görünen komplikasyonlar bu ameliyat için de geçerlidir. Özetlersek

Enfeksiyon (Yaranın İltihaplanması)

Ne kadar dikkat edilirse edilsin ameliyat bölgesinde iltahaplanma görülebilir. Bu genellikle ameliyattan 4-5 gün sonra ortaya çıkar. Uygun tedavi ile birkaç haftada iyileşmesi beklenir. Çok ciddi düzeyde değilse ilave bir iz bırakmaz.

Kanama veya Kan Birikmesi (Hematom)

Nadir olarak ameliyat bölgelerinden beklenmedik ölçüde kan sızabilir veya dikişlerin altında görünen şişlik yapacak kadar kan toplanabilir. Bu durumda mümkün olduğu kadar kısa zamanda yaranın açılarak kanama bölgesinin bulunup kanamanın durdurulmasy veya biriken kanın dışarı boşaltılması gerekebilir. Zamanında tedavi edilirse yara iyileşmesine olumsuz etkisi olmaz.

Yara Kenarlarında Çürüme (Nekroz)

Genellikle bu bölgeye kan gelmemesi nedeni ile ortaya çıkar. Yara kenarları önce mor sonra siyah bir kabuk halini alır. Küçük bir bölgede ise zamanla pansumanlar ile iyileşir ancak daha geniş bir iz kalmasına yol açar. Büyük bir bölgede ise iyileşmesi için yeni ameliyatlar gerekebilir. Bu durum genellikle sigara içenlerde ortaya çıkar.

Yara İzinin Çirkin Görünmesi

Bütün ameliyatlarda eğer bir bölge kesilerek yeniden dikilmiş ise bir iz kalır. Estetik ameliyatlarda bu izin belli belirsiz olması beklenir ancak kol germe ameliyatında bu geçerli değildir. Kol ne kadar fazla gerilir ise sonuç o kadar iyi olur ancak kalan iz o kadar fazla olur. Çok az germe yapıldığında az iz kalır ama sonuç çok menuniyet verici olmaz. Onun için germe miktarında bir denge sağlamak şarttır. Kalan iz miktarı kişilere göre de değişir. Bazı bünyelerde izler kabararak kırmızı, kaşıntılı, hatta ağrılı bir hal alabilir.

Hastaların Sonuçtan Memnuniyeti

Hiçbir ameliyat mucize sonuçlar vermez ve her ameliyatınn vücudun ödemesi gereken bir bedeli vardır. Kol germe ameliyatı kolu etkili bir şekilde inceltir ancak sonuçta gizlenemeyen bir iz bırakır. Bu ameliyatı olmaya karar veren hastaların bu izi kabullenmesi gerekir. Hastanın yaşı ne kadar genç ise iz o kadar belirgin olur. İleri yaşlarda izler daha belirsizdir.

Sonuç olarak kol germe deneyimli ellerde yapıldığında etkili sonuç veren bir ameliyattır ancak kalacak iz miktarı hakkında hasta bilgilendirilmeli ve kararını ona göre vermelidir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Doğal Dolgu Maddesi: Yağ Dokusu

Kök Hücreli Yağ Enjeksiyonu

Son yıllarda piyasaya sürülen yapay dolgu maddeleri yüz estetiğinde önemli ilerlemelere yol açmıştır. Dolgular muayenehane ortamında uygulanabilir ve özel donanıma ihtiyaç göstermezler. Bu nedenle hem estetik ve plastik cerrahlar hem de dermatoloji uzmanları tarafından yaygın olarak kullanılmaktadırlar. Ancak bu ticari dolguların büyük bir kısmının etkisi geçicidir. Kalıcı dolguların ise ne kadar güvenli oldukları kuşkuludur. Dolguların diğer bir dezavantajı ise çok küçük dozlarda paketlenmiş olarak satılmalarıdır. Genellikle 1 ml hacmindeki enjektörler içinde satılırlar ve küçük alanlarda kullanılabilirler. Geniş bölgeleri doldurmak için uygun değillerdir. Ayrıca içindeki madde ne olursa olsun bütün ticari dolgular vücut için birer yabancı cisimdir ve bazı bünyelerde istenmeyen etkilere yol açabilirler. Piyasadaki dolguların en uygun ve güvenli alternatifi kişinin kendi yağ dokusudur

Yağ dokusunun alındığı bölgeler

Dolgu amacı ile yağ alınacak ise öncelikle kişinin fazla yağ birikmesinden rahatsız olduğu herhangi bir yeri var mı o araştırılır. Öncelikle bu bölgeden yağ alınır. Ancak zayıf kişilerden bile belli bölgeleri dolduracak kadar yağ alınabilir. Sık olarak yağ alınan bölgeler şunlardır:

  • Karın duvarı
  • Bel bölgesi
  • Sırt
  • Bacaklar
  • Basen bölgesi
  • Diz içleri
  • Kalçalar

Dolgu amacı ile yağ alınması

Kişinin yağının alınması bir ameliyattır ve mutlaka ameliyathanede yapılmalıdır. Ameliyatın büyüklüğünü kullanılacak yağ miktarı belirler. Yüz bölgesine yağ enjeksiyonu yapılacak ise 4-5 ml ile 50 ml arasında yağ yeterlidir. Buna karşılık meme veya kalça büyütme işlemleri için litrelerce yağ gerekebilir. Eğer küçük miktarlarda yağa gereksinim var ise bu işlem hasta tam uyutulmadan sakinleştirme ve lokal anestezi ile yapılabilir. Geniş bir enjektöre iğne yerine ucu künt, kenarlarında delikleri olan çelikten bir boru (kanül) takılır. Bu kanül yağ alınacak bölgenin içine deride açılan küçük bir delikten yerleştirilir. Enjektörün pistonu geri çekilerek içinde bir hava boşluğu yaratılır ve bu hava boşluğu kaybedilmeden enjektör ileri geri hareket ettirilerek yağ dokusu enjektör içine emilir. Bu şekilde yağ çekilmesi yavaş ve yorucudur. Bu nedenle meme büyütme ve kalça büyütme gibi ameliyatlarda yeterli olmaz. Yukarıdaki örneklerdeki gibi çok miktarda yağa gereksinim olacak ise genel anestezi altında liposuction pompası ile klasik liposuction yapılır. Ancak alınan yağlar steril yani mikropsuz bir kavanoz içinde biriktirilir. Yağ dokusu alınırken dikkat edilmesi gereken bir husus da yağın tek bir bölgeden değil geniş bir bölgeden azar azar alınmasıdır. Tek bir alandan fazla miktarda yağ alınması burada çukur oluşmasına yol açar ve çirkin görünür.

Yağ dokusu ve kök hücrelerin enjeksiyon öncesi hazırlanması

Son yıllarda kök hücrelerin doku yenilenmesinde çok yararlı etkileri olduğu saptanmıştır. Yağ dokusu vücutta en fazla kök hücre içeren dokudur. Tek başına verildiği zaman bile içerisinde yeterli kök hücre mevcuttur. Ancak yağ çekildiğinde içinde ölü hücreler, kan, serum ve vücut sıvıları bulunabilir. Bunları elimine ederek saf enjeksiyonluk yağ elde etmek için bir elek ile sıvılar süzülür ve katı yağ parçacıkları elde edilir. Saflaştırmanın bir başka yöntemi ise santrifüj denilen bir cihazda yağın tüpler içine konularak hızla döndürülmesidir. Bu işlem sonunda yağ ve sıvılar içerdikleri maddelere göre tüp içinde farklı bölgelerde toplanırlar. Kök hücrelerin toplandığı bölgedeki sıvı çekilir. Katı yağ hücreleri dışındaki sıvılar atılır. Daha önce toplanan kök hücreden zengin sıvı yağ dokusunun içine katılır.

Yağ nasıl enjekte edilir?

Yağın vücuda verilmesi ayni toprağa tohum atılması gibidir. Tohumları toplu halde birbirine yapışık ekerseniz verim alamazsınız. Ayni şekilde yağ dokusu da küçük damlacıklar halinde verilmelidir. Yani her yağ damlasının bütün etrafı sağlıklı ve damarlı dokular ile çevrili olmalıdır. Bu durumda küçük damlacığın içine kan damarlarının ilerlemesi ve onu canlı tutması kolay olur. Yağ dokusu bir topak halinde verilir ise içine kan damarları ilerleyemez ve verilen yağ dokusu ölür (nekroz olur) ve vücut tarafından tamamen temizlenip yok edilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında yağ vermek için en uygun yöntem küçük bir enjektör ve ucuna takılmış ince bir borudur. Bu borulara kanül adı verilir. En uç kısımları sivri değil yuvarlaktır ve uca yakın kısımlarında yanlarda delikler vardır. Borunun ucu etrafa zarar vermemesi ve damarların içine kolayca girmemesi için düzgün şekilde yuvarlatılmıştır. Yağ verilecek bölgeye küçük bir delik açılır ve enjektörün ucundaki boru bu delikten içeri sokulur. Yağ dokusu içeri verilirken enjektör sürekli hareket ettirilir ve yağ değişik yerlere damla damla verilir. Bu şekilde küçük yağ parçacıklarının birbirlerine temas etmeden düzgün şekilde yerleşmeleri sağlanır.

Yağ enjeksiyonu sonrası bakım

Yağ verilen bölgelerde çok küçük delikler dışında bir yara olmadığında özel bir kapatmaya gerek yoktur. Ancak verilme bölgelerinde şişlik (ödem) ve morluklar olabilir. Bunları azaltmak için 24 saate kadar aralıklı soğuk tatbiki yapılır. Yağların verildiği bölgelerde genellikle ağrı olmaz. Buna karşılık yağ alınan bölgelerde liposuction ameliyatında olduğu gibi şişlik, morluk ve ağrı olabilir. Ama bunlar abartılacak düzeyde değildir. Lokal anestezi ile yapılan işlemlerde hasta ameliyat sonrası normal giysileri ile evine gidebilir ve istirahat gerekmez. Ameliyat sonrası ilk günde hasta normal banyo yapabilir. Yağ alınan bölgelere korse giydirilmesi isteğe bağlıdır. Korse kullanmak hareketlerde bir rahatlık sağlar ama kullanmayanlarda sonuçlar değişmez.

Enjekte edilen yağın kalıcılığı

Yağ dokusu doğru alınır ve verilirse tutar yani damarlanır ve kalıcı hale gelir. Ancak verilen yağlardan yalnız canlı olanlar kalır. Ölü dokular temizlenip yok edilir. Bu nedenle yağı alırken hücrelerin ölmemesi için özen gösterilmelidir. Kalıcılık için ikinci önemli kural verilirken birbirinden ayrı damlacıklar halinde verilmesidir. Özenli yapılmış bir yağ enjeksiyonunda verilen yağın en az %50 si yaşar. Bu oran bazı durumlarda %90 ı geçebilir. Ancak verilen yağın ne oranda yaşayacağını önceden kesin olarak bilmek mümkün değildir. Genel ölçü yağ enjeksiyonundan 3 ay sonra kalan yağ miktarı artık kalıcıdır diyebiliriz. Hastalarımız bize çoğu zaman şu öneriyi yapıyorlar: “mademki verilen yağın bir kısmı eriyecek önceden biraz fazla verin ve iyileşme sonrası kalan miktar yeterli olsun”. Mantıklı gibi görünse de gerçekte bunu yapmak doğru değildir. Çünkü eriyecek miktar önceden kesinlikle bilinemez. Fazla verilen yağ erimez ise o bölgede kalıcı şişlik oluşur ve bunu düzeltmek ilave yağ vermekten çok daha zordur. Ayrıca fazla verilen yağın sıkışıklık nedeni ile erime oranı daha yüksek olur. Bütün bu nedenlerden her bölgeye gerektiği kadar yağ verilir ve 3 aydan sonra erime olan bölgelere bir kez daha yağ verilir. Bu ikinci kez verilen yağ miktarı daha az oranda erir ve genellikle yeterli olur. Nadir durumlarda ayni bölgeye üçüncü kez yağ enjekte edilmesi gerekebilir.

Yağ dokusunun saklanması

Yağ dokusunun ilk verilişte bir kısmı eriyebilir ve 3 aydan sonra biraz daha yağ enjekte etmek gerekebilir demiştik. Yağ dokusunun enjekte edilmesi kolay bir işlemdir. Genellikle lokal anestezi altında günübirlik bir ameliyat olarak yapılır ve hastalar ameliyattan hemen sonra normal yaşamlarına dönebilirler. Ancak yağın alınması daha ağrılı ve sorunludur. Ayrıca daha pahalı bir işlemdir. Bu nedenle ilk ameliyatta verilmesi planlanan miktardan daha fazla yağ alınır. Gerekli miktar kullanıldıktan sonra kalanı sıvı azot içinde şoklanarak dondurulur ve sonra özel derin dondurucuda -80 derecede saklanır. Bu şekilde yağları yıllarca bekletmek mümkündür. İlk yağ verilmesinden 3 ay sonra eğer ikinci bir yağ verilmesine gereksinim duyulursa derin dondurucudan ihtiyaç kadar yağ çıkartılarak eritilir ve lokal anestezi altında verilir. Ancak güvenli olması için bu işlem de poliklinik koşullarında değil de ameliyathanede yapılır.

Yağ enjeksiyonu riskleri

Yağ dokusu eğer damar içine kaçar ve dolaşıma katılırsa çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Ancak doğru teknik kullanıldığında enjekte edilen yağın damar içine girmesi son derece zordur. Bu risk çok daha akıcı olan ticari dolgu maddelerinde kat kat daha yüksektir.

Sonuç olarak kişinin kendi yağının dolgu olarak kullanılması yani yağ dolgusu güvenli, etkili ve kalıcı bir operasyondur. Ticari dolgulara göre dezavantajı bir ameliyathanede yapılma zorunluluğu olmasıdır. Buna karşılık kalıcı oluşu dikkate alınırsa uzun dönemde ticari dolgulara göre daha güvenli ve ekonomik bir seçenektir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Plastik Cerrahi’nin Bir Çınarı Daha Kayboldu: Dr. Melvin Spira

Dr. Melvin Spira ile 1991 yazında tanıştım. Yanında çalışabilmek için yaklaşık bir yıldır yazışıyordum. Sonunda hocam Prof. Dr. Onur Erol’un tavsiye yazısı sonucu isteğim kabul oldu. Eşim ve 3 çocuğumla birlikte önce New York daha sonra da Houston havaalanına iniş yaptık. Şanslı idik çünkü orada yaşayan can dostum Prof. Dr. Gürhan Özcan bize bir ev tutmuş ve havaalanına bizi karşılamaya gelmişti. Houston, Texas Eyaletinin en büyük kenti idi ve tıp alanında iyi tanınan Texas Medical Center ile ünlü idi. Ertesi gün Dr. Spira ile karşılaştığımda çok heyecanlı idim. Kısa boylu güler yüzlü bir kişi idi. Daha önce de Türk doktorlar ile çalıştığı için Türkleri seviyordu. Beni çok sıcak karşıladı. Çalışma yerimiz esas olarak Baylor College of Medicine isimli bir tıp fakültesi idi. Ama ameliyatlar Methodist hastanesinde yapılıyordu.

Carlsbad Neighbor Posts | Carlsbad, CA Patch

Dr. Spira Tıp Fakültesinde Plastik Cerrahi Profesörü ve öğretim üyesi olarak çalışıyordu. Plastik Cerrahi bölümünün başkanı idi. Kendisini tamamen bilime vermişti. Onun yanında microcerrahiyi öğrendim ve plastik cerrahinin ana ilkelerini çok daha iyi pekiştirdim. Sayesinde Amerikanın en prestijli kongrelerinde sunumlar yaptım ve birinci isim uluslararası yayınlarım oldu. Birlikte çalıştığımız iki yıl içinde hem meslek ahlakında, hem hasta doktor ilişkilerinde hem de plastik cerrahi hastalarının tedavi prensiplerinde önemli kazanımlarım oldu. Yurda döndükten sonra da kendisi ile iletişimimi sürdürdüm. Akdeniz Üniversitesi’ndeki öğretim üyeliğim ve anabilim dalı başkanlığımda ondan öğrendiklerim sayesinde kliniğimin idaresi ve eğitim hizmetlerinde zorluk yaşamadım.

Dr. Spira kendisini bilime adamış bir insandı. Son derece alçak gönüllü idi. Parası olmayan dudak-damak yarıklı çocukların ameliyat ücretlerini kendisi karşılayarak ameliyat ederdi. Emekli olduktan sonra da fakirlerin ücretsiz ameliyat olmasını sağlayan hayır kuruluşlarında gönüllü olarak çalıştı ve 86 yaşına kadar ameliyatlara devam etti. Mükemmel bir aile hayatı vardı ancak çok sevdiği eşinin ölümünden sonra yavaş yavaş hayattan kopmaya başlamıştı. 8 Ekim 2020 tarihinde California’da 95 yaşında hayata veda ettiğini öğrendim.

Yaşadığı süre boyunca çok önemli hizmet ve başarılara imza attı. Genç nesillere örnek olmasını diliyorum. Işıklar içinde uyusun.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Mastektomi Sonrası Meme Rekonstrüksiyonu

Kanserli Meme Alındıktan Sonra Yeni Meme Yapılması

Meme kanseri tüm tıbbi ilerlemelere karşın hala ciddi bir hastalıktır ve çoğu zaman tedavi sonrası memede belirgin bir şekil bozukluğu bırakır. Bazı durumlarda da bir veya iki memenin tamamen alınması gerekebilir.

Memelerin Psikolojik, Fizyolojik ve Cinsel Etkileri

Memelerin bebeklerin beslenmesindeki önemi üzerinde konuşmak gereksiz. Bütün memeli hayvanlarda ve insanlarda soyun ilerlemesi için anne sütü en gerekli ve en sağlıklı besindir. Kadınlarda belirgin memeler daha dişi ve üretken kadını temsil eder. Pek çok kültürde ve coğrafyada erkekler genellikle cinsel ilişkilerinde dolgun memeli kadınları tercih etmektedirler. Ayni şekilde pek çok kültür ve coğrafyada dik ve dolgun memelere sahip olmak kadınlar için arzu edilen ve gurur veren bir durumdur. Memelerin sekonder cinsel organ olarak kabul edilmeleri de oldukça yaygındır.

Meme Yokluğu veya Kaybı

Memeler genetik olarak çok küçük olabilir. Nadir olarak da doğuştan genellikle bir tarafta mevcut olmayabilir. Ama günümüzde meme yokluğunun en önemli nedeni meme kanseri nedeni ile bir veya iki memenin alınmasıdır. Ayrıca “koruyucu meme alınması – prophylactic mastectomy” ameliyatı da ciddi sayıda kadında iki taraflı meme yokluğu yaratmıştır. İleride meme kanserine yakalanma olasılığı yüksek olan kadınlara yapılan bu ameliyat bir zamanlar çok popüler idi. Ancak günümüzde eski popülerliği kalmamıştır.

Mastektominin Ruhsal Etkileri

Meme(lerin) alınması kadınlar üzerinde çok derin bir yıkım yaratır. Vücut bütünlüklerinin kaybolduğunu ve kendilerinin “eski ben” olmadıklarını düşünürler. Pek çoğu meme(leri)nin alınmış olduğunu kimsenin bilmemesini ister ve bu durumu saklamak veya kamufle etmeye çalışırlar. Cinsel yaşamlarında olumsuzluklar ortaya çıkar.

Meme Rekonstrüksiyonu

1980 li yıllardan itibaren plastik ve rekonstrüktif cerrahlar tarafından kanser nedeni ile memesi alınmış kadınlara kendi vücutlarından getirilen parçalar ile yeni meme yapılmaya başlandı. Daha sonraki yıllarda meme kanseri ameliyatlarının şekli değişti ve daha az deri ve doku çıkartılarak yapılmaya başlandı. Bu durum silikon meme implantları ile meme rekonstrüksiyonunun daha kolay ve daha sık yapılmasına imkan sağladı. Bu ameliyatların kadınlar için büyük bir umut ve mutluluk kaynağı olması beklenirken hala dünya ölçüsünde kanser ameliyatı sonrası yeni meme oluşturulmasını isteyen kadınların sayısı beklenen düzeyde değildir.

Yeni Meme Oluşturulmasına Karşı Çıkan Akımlar

İki Taneye İhtiyacım Yok – I DON’T NEED TWO

Melissa Jansen sol memesş alındıktan sonra rekonstrüksiyon istememiş ve tek meme ile de mutlu bir yaşamın mümkün olduğunun savunuculuğunu yapmaya başlamıştır.

Melissa Jansen 2017 yılında meme kanserine yakalanıyor ve sol memesi alınıyor. Yeni meme yapılmasını istemiyor ve kendisini tek memeli (uniboober) olarak ilan ediyor. Memesi alınan kadınların özel bir sütyen kullanmadan ve meme rekonstrüksiyonu yaptırmadan mutlu ve özgüvenli olarak yaşayabileceklerini öne sürüyor. “İki taneye ihtiyacım yok” sloganı ile bir web sayfası oluşturuyor ve ayni sloganla sosyal medyada aktivist olarak çalışıyor. Merak edenler sosyal medyadaki paylaşımlarını aşağıdaki bağlantılardan izleyebilirler:
https://www.idontneedtwo.com/
https://www.instagram.com/idontneedtwo/

Şimdi Düz Kapatma Zamanı – Flat Closure Now

Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan “şimdi düz kapatma zamanı” (flat closure now) isimli sivil toplum örgütü oldukça değişik bir misyona sahip. Amaçlarını kendi web sitelerindeki https://www.flatclosurenow.org/ ifadeleri ile anlatalım:

1998 de Amerikan Kongresinin meme kanseri nedeni ile memeleri alınmış olan kadınların yeni meme yaptırma ameliyatlarının sigorta kapsamına alınması kararından sonra meme rekonstrüksiyonlarında %35 gibi çok hızlı bir artış oldu. Bu karar rekonstrüksiyon isteyen ancak parası olmadığı için yaptıramayan kadınlara rahat bir nefes aldırdı. Ancak bu kararın “düz yaşamak” isteyen kadınlar üzerinde beklenmedik etkileri oldu. Son yıllarda özellikle genç kadınlardan oluşan meme kanserliler üzerinde öncelikleri ve değer yargıları ile uyuşmadığı halde meme rekonstrüksiyonu için bir baskı oluşturulmaya başlandı. Dikkatimizi çeken şu oldu: bir kadın düz yaşamayı tercih ettiğinde kararı sıklıkla dikkate alınmamaktadır. Nedeni yapısal şekilcilik yani rekonstrüksiyon kadın için yararlıdır ve yapılmalıdır görüşü nedeni ile cerrahın kadının istememesine rağmen ileride fikir değiştirebilir düşüncesi ile ameliyatta fazla deri bırakmasıdır. Bu da düz ve pürüzsüz bir göğüs duvarı görünümünü bozmaktadır. Kuruluşumuz tek bir ses olarak meme tedavisi yapanlardaki “cerrah en iyisini bilir” ve bütün mastektomi hastalarına “bütün” veya “mutlu” hissetmeleri için rekonstrüksiyon yapılmalıdır şeklindeki şekilci ve korumacı kavramları ekarte etmek ve engellemek için çalışacaktır.

Düz Yaşamak – Going Flat

Düz yaşamak” meme kanseri nedeni ile memeleri alınmış kadınların yeni meme yapılmasını yani meme rekonstrüksiyonunu reddetmeleri hatta dıştan takılan protez ve dolgulu sütyenleri bile kullanmayarak yaşamlarını göründükleri gibi sürdürmelerini öneren bir akımdır. Bunu “düz devam etmek” olarak da isimlendiriyorlar. Amerikada yapılan bir çalışma meme kanseri sonrası rekonstrüksiyon ile ilgili farkındalığın artmasına karşın son yıllarda memeleri alındıktan sonra bilinçli olarak yeni meme yapılmasını istemeyen kadınların sayısında bir artış olduğunu göstermiştir. Hatta silikon meme implantları ile meme rekonstrüksiyonu yaptırmış olanların da bu implantları çıkarttırarak düz yaşamı tercih ettikleri görülmektedir.

Düz Devam Etme Tercih Nedenleri

  • Meme alınması ameliyatından sonra yeni ameliyatlar olmak istememek.
  • Yeni meme oluşturma ameliyatı ile ilgili bazı sıkıntılara katlanmak istememek
  • Yapılan yeni memenin umdukları kadar tatmin edici olmama ihtimali
  • Meme rekonstrüksiyonu sonucu bazı durumlarda ileri yıllarda beklenmeyen bozuklukların yani komplikasyonların ortaya çıkma olasılığı
  • Meme rekonstrüksiyonunun bazı durumlarda memenin alınmasından daha sıkıntılı bir ameliyat olması

Bazı kadınlar memelerin mevcut olmasının seksüel bir obje olarak gerekli olduğu görüşüne karşı çıkmaktadırlar. Memeler olmadan da kadının güzel ve seksi olabileceğini, kendileri görüntülerinden mutlu iseler çıkıntısı olmayan düz göğüslerini saklamak gereği duymadan görünür olabileceklerini savunmaktadırlar.

Konunun Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Açısından Değerlendirilmesi

Biz plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahlar tedavilerimizi hastalarımızın istekleri doğrultusunda planlarız. Meme kanseri nedeni ile mastektomi yapılmış bir hastayı asla yeni meme oluşturma konusunda zorlama veya ikna etme yoluna gitmeyiz. Hasta bunu arzu ediyor ise elimizden gelenin en iyisini yapmak da görevimizdir.

Meme Rekonstrüksiyonu

Başlangıçta meme alındıktan sonra bu şekilde yaşamak hasta için bir kaderdi. Ancak 1970 li yılların sonlarında dünyada ve Türkiye’de çeşitli yöntemler ile meme rekonstrüksiyonu yapılmaya başlandı. 1980 li yıllara kadar meme kanseri için yapılan ameliyatlarda hem meme hem de altındaki adaleler alınıyor ve göğüs duvarı üzerine deri yaması konuluyordu. Bu durumlarda yeni meme yapmak için bu bölgeye bol miktarda yeni doku getirilmesi gerekiyordu. Sorun karın derisinin veya sırt derisinin özel şekilde taşınarak buraya getirilmesi ile çözüldü. Ancak bu ameliyatlar çok kez meme kanseri ameliyatından daha komplike ameliyatlar idi ve en az iki çoğu zaman da daha fazla sayıda ameliyat ile tamamlanabiliyorlardı. Bu da hem maddi hem de fiziksel olarak ciddi bir sıkıntı yaratıyordu. Daha sonraki yıllarda meme kanserinde meme derisini koruyucu hatta meme koruyucu ameliyatlar yapılmaya başlandı. Bu da meme rekonstrüksiyonunu kolaylaştırdı. Çünkü yeni meme yapımında en büyük sorun olan deri eksikliği ciddi ölçüde azalıyor veya ortadan kalkıyordu. Ayrıca alınan meme dokusunun yerine silikon meme implantları konularak eksik volüm kolaylıkla tamamlanmaya başladı. Ancak meme alınmasından sonra radyoterapi (x-ray) tedavisi ve kemoterapi yapılması bir yabancı cisim olan silikon implantların iltihaplanması veya dışarı atılmasına neden olabiliyordu. Bu da yapılan çabaların boşa gitmesi anlamına geliyor ve hastada ciddi bir umutsuzluk ve pişmanlığa yol açıyordu. Meme rekonstrüksiyonundaki ilerlemeler sürmekte ve giderek daha doğal, kalıcı ve mutlu edici sonuçlar alınmaktadır. Aslında en güvenilir rekonstrüksiyon yabancı bir madde kullanmadan vücudun kendi dokuları ile yapılanıdır. Son yıllarda hastanın kendi yağı kullanılarak yapılan meme rekonstrüksiyonu umut verici sonuçlar yaratmaktadır. Prof. Dr. Ege Özgentaş uygun hastalarda kendi yağlarını kullanarak meme rekonstrüksiyonu yapmayı tercih etmektedir.

Sonuç

Herkesin yaşamları ve kendi vücutları hakkında kişisel tercihleri vardır ve bunlara saygı duyulmalıdır. Meme rekonstrüksiyonu bir mecburiyet değil arzu edildiği takdirde yapılabilen bir ameliyattır. Rekonstrüksiyon karşıtı akımlar muhtemelen derin acı, çaresizlik ve umutsuzluğun getirdiği arayışların bir ürünüdür. Kalıcı olma olasılıkları zayıftır. Mastektomi sonrası meme rekonstrüksiyonu daha mükemmele gittikçe kadınların düz bir göğüs kafesi ile mutlu olarak yaşayabilecekleri fikri daha az taraftar bulacaktır.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Cutis Verticis Gyrata (Kafa Derisinde Kıvrımlar)

CVG – Cutis Verticis Gyrata nedir?

CVG kafa derisinde beyindeki gibi kıvrıntıların ortaya çıkması ile kendini gösteren bir hastalıktır.

Saçlı deride CVG nin görüntüsü

CVG Görülme Yaşı

Genellikle ergenlikten sonra ve 30 yaşına kadar olan dönemde ortaya çıkar. Kadınlara göre erkeklerde daha sıktır.

CVG nin Tipleri

Çoğu zaman hiçbir neden olmadan kendiliğinden ortaya çıkar ve beraberinde kafa derisindeki kıvrımlar dışında hiçbir bulgu olmaz. Buna tıp dilinde “Primer Esansiyel CVG” adı verilir. Sebebi bilinmemektedir.

Nadir olarak zeka geriliği, beyin felci, epilepsi (sara), şizofreni, kafatası anomalileri (küçük kafa – mikrosefali), sağırlık, göz anomalileri (körlük, şaşılık, katarakt,retinitis pigmentosa) ile birlikte de görülebilir. Buna “Primer Nonesansiyel CVG” adı verilir. Ancak bu bozukluklar bir neden değil CVG ye eşlik eden bozukluklardır.

Buna karşılık bazı hastalıklar ve durumlar CVG ye yol açabilir. Bunları özetlersek:

  • Geçirilmiş kazalar
  • Çeşitli deri tümörleri
  • Kanserler
  • Şeker hastalığı
  • Beyin hastalıkları
  • Hormonal bozukluklar
  • Çeşitli ilaç tedavileri

Yukarıda sayılan durumlar nedeni ile ortaya çıkan CVG ye ise “Sekonder CVG” adı verilir.

CVG nin nedeni (etyolojisi)

“Sekonder CVG” yani ikincil CVG yukarıda sayılan durumlarda ortaya çıkabilir. “Primer CVG” yani birincil CVG ise hiçbir şeye bağlı olmadan görülür ve nedeni bilinmemektedir. Ailesel geçiş çok nadirdir.

Görülme Sıklığı

Genellikle nadir olan bu hastalık İtalya’da Sicilyalılarda nisbeten sıktır. Zeka geriliği olan ve akıl hastanelerinde yatanlarda daha sık görülebilir. Dünya genelinde her 100 bin erkekten birinde

Gidişatı (Prognozu)

CVG öldürücü veya tehlikeli bir hastalık değildir. Ancak ne kadar ilerleyeceği ve ne zaman duracağı önceden bilinemez.

Belirtileri

Cutis verticis gyrata nın tek belirtisi saçlı deride ortaya çıkan ondile vari kıvrıntılardır. Çoğu zaman hastalar bunu ancak saçlarını kısa kestirdiklerinde farkederler. Ancak kıvrıntılar çok derinleşir ise aradaki girintilerde ter ve yağ birikerek kötü koku veya iltihaplanmalara yol açabilir. Bu durumda ağrı ve akıntı olabilir.

Tedavisi

CVG nin nedeni bilinmediği için herhangi bir ilaç ile tedavisi de yoktur. İltihaplanma veya koku olursa saç temizliğine dikkat etmek gerekir. Eğer kıvrıntılar alına uzanmış ve/veya gözle görünecek kadar belirgin hale gelmiş ise estetik ve psikolojik sorunlar yaratabilir. Bu durumda biz plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahlar görüntüyü düzeltecek ameliyatlar yapmaktayız. Bu ameliyatlar görüntünün yeri ve şekline göre değişir. Ancak hastalığın ilerleme döneminde ameliyat yapılacak olursa yeni bölgelerde hastalık tekrar ortaya çıkabilir. Yani ameliyatlar koruyucu veya tedavi edici değil yalnızca görüntüyü düzelticidir. Bu nedenle hastalığın ilerlemesi durduktan sonra ameliyat yapılmasında yarar vardır. Ancak hastalığın çok yavaş ilerlediği durumlarda ne zaman durduğunu saptamak zor olabilir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz: