Liposuction Miktarı Ne Olmalı?

Liposuction Ne Miktarda Yapılır?

Geçenlerde bir hasta adayı internetten kliniğimizi bularak telefon ile aradı. Liposuction yaptırmak istiyormuş. Daha önce gene telefon ile başka bir klinik ile konuşmuş. Kendisine 10 litre yağ alınacağını garanti etmişler ve işlem sonrası yatmadan hemen evine gidebileceğini söylemişler. Hasta söylenenlerden tam ikna olmadığı için bizi de aramak gereğini duymuş. Bu konuda genel bir bilgilendirme yapma gereği duyduk:

Liposuction nedir?

Liposuction yağların içi boş bir çubuk kullanılarak emme gücü (vakum) ile deri altından alınmasıdır. Günümüzün en sık yapılan estetik işlemlerindendir.

Nasıl yapılır?

Yağları emmek için kullanılan içi boş boru şeklindeki çubuklara “kanül” adı verilir. Kanüllerin bir elle tutulan sap kısmı bir de deri altına sokulan boru kısmı vardır. Sap kısmı bir hortum kanalı ile aspiratör dediğimiz yağ emici pompaya bağlanır. Liposuction yapılan pompanın hem emiş gücü hem de debisi yani dakikada emdiği miktar yüksek olmalıdır. Kanüllerin uçları genel olarak künt ve kubbe şeklindedir. Uca yakın kısımlarında kenarlarda bir veya birkaç adet delik bulunur. Kanüllerin boru uzunluğu 10 cm ile 40 cm (veya daha uzun) arasında olabilir. Kanüllerin çapı önemlidir. Kanül çapı ne kadar geniş olur ise delikler de ona göre geniştir ve böyle kanüller ile yağlar daha çabuk alınır. Ancak geniş çaplı kanüllerin kullanılması önerilmez. Çünkü böyle kanüller ile yapılan liposuction sonrası bölgede düzensizlik yani girinti çıkıntı olması olasılığı daha yüksektir. Liposuction için genellikle çapı 5 mm ve daha küçük olan kanüller kullanılır. İşlem yapılmadan önce genellikle yağların alınacağı bölgelere içinde uyuşturucu ve kan damarlarını büzücü maddeler bulunan bir sıvı verilir. Bu sıvının miktarı işlemi yapan cerrahın tercihine göre değişir. 1-3 litre arasında sıvı verilerek yapılana “wet – ıslak teknik” denilir. 5-10 litre veya daha fazlası kullanılarak yapılana ise “süper wet – süper ıslak teknik” denilir. Yağ alınacak bölge derisine 0,5 cm veya daha küçük kesiler yapılarak ucu künt kanül buradan deri alına sokulur ve ileri geri hareketler ile alttaki yağlar emilir. Derideki kesikler çok küçük olduğunda genellikle dikkat çekici bir iz bırakmazlar.

Ne kadar yağ almak güvenli dir?

Liposuction da güvenli olarak alınabilecek yağ miktarı eskiye göre günümüzde biraz daha yükselmiştir. 1980 li yıllarda güvenli yağ alma miktarı 2 litre olarak belirlenmiş idi. Bu miktarın üzerinde özel önlemler almak gerekiyordu. 2000 li yıllarda bu miktar 5 litreye yükseldi ve günümüzde pek çok ülkede bir defada 6 litle yağ alınması güvenli olarak kabul edilmektedir (hastanede yapılmak kaydı ile).

Miktar neden önemli?

Ne kadar dikkat edilir ise edilsin yağlar alınırken mutlaka vücut sıvıları ve kan da birlikte emilir. Her ne kadar emilen kan ve vücut sıvısı miktar olarak az ise de emilen yağ miktarı arttıkça kayıplar da artar ve özellikle kan kaybı belli bir miktarı aşar ise hastaya kan verilmesini gerektirecek kadar ciddi sorunlar yaratabilir. Ayrıca sıvı kaybı da damardan verilerek yerine konulmalıdır. Aksi takdirde tansiyon düşüklüğü veya daha ciddi sorunlar ortaya çıkabilir. Az miktarda yağ alındığında kayıplar birkaç saat içinde yerine konulur ve kişi daha sonra yürüyerek evine gidebilir. Yüksek miktarda yağ alındığında ise kayıpların yerine konulması bir veya iki gün alabilir ve bu süre içinde kişinin hastanede yatması uygun olur.

Hastanın kilosu

Kilosu ve yağları fazla olan kişilerden güvenli olarak daha fazla yağ alınabileceğini söylemeye gerek yoktur. Kişinin kilosundan çok vücut kitle indeksi (BMI) değeri daha önemlidir. BMI değeri 18 altında olan bir kişiden 2 litle yağ almak riskli olabilir. Ayni şekilde BMI değeri 30 üzerinde olan bir kişiden ise risksiz olarak 6 litre ve üzerinde yağ alınabilir.

Liposuction metodu

Alınan yağ miktarı dikkate alınır iken liposuction metodu da dikkate alınmalıdır. Çok az miktarda sıvı verilerek alınan yağlar daha koyudur ve içlerinde daha az sıvı vardır. Buna karşılık süper ıslak teknik ile litrelerce sıvı verildikten sonra alınan yağlarda bol miktarda verilen sıvı ve daha az miktarda yağ vardır. Örnek verecek olursak deri altına sıvı verilmeden veya çok az verilerek alınan 2 litle yağın vücuttaki etkisi süper ıslak teknik ile alınan 6 litle yağa eşit olabilir.

Alınan yağ içindeki kan miktarı

Kullanılan kanüller (borular) ne kadar ince olursa olsun işlem sırasında bazı kılcal damarlar koparak kanama yapar. Bazı bünyelerde yağlar gevşektir ve kanama olmadan fazla miktarlarda yağ alınabilir. Bazı bünyelerde (özellikle erkeklerde) ve gölgelerde (sırt) yağlar sıkıdır ve aralarında daha fazla kan damarı vardır. Böyle kişilerde liposuction kanlı olur ve belli bir miktardan fazla alınamaz.

Liposuction nerede yapılmalı?

Bir hastanede yapılan ameliyat genellikle bir cerrahi kliniğinde yapılan ameliyattan daha maliyetlidir. Özellikle yatma olayı bir geceliğine bile olsa maliyeti arttıran bir unsurdur. Pek çok klinik günübirlik olarak bu işlemi yapmaktadır. Türkiye’de sağlık bakanlığının yönetmeliklerine göre liposuction hastanelerde yapılmalıdır. Tıp merkezlerinde ise küçük miktarlarda yağ alınmasına izin verilmektedir (örneğin yalnızca diz içler gibi).

Kliniğimizdeki uygulamamız

Kliniğimizde küçük miktarlarda yağ alma işlemlerini (bir litre altında) hastayı tam uyutmadan yapabilmekte ve ayni gün yürür durumda evine gönderebilmekteyiz. Ancak yüksek miktarlardaki (bir litre üzeri) yağ almaları tam teşekküllü anlaşmalı hastanelerimizde yapmaktayız. Alınacak en fazla miktar hakkında hastalarımıza hiçbir zaman garanti verememekteyiz. Çünkü alınan miktar yağların kansız ve kolay alınıp alınamaması ile doğrudan ilişkilidir. Deneyimli anestezi doktorlarımız liposuction işlemi sırasında hastanın kan basıncını nabzını, oksijen ve karbondioksit düzeylerini, idrar çıkışını, ve kalp atımlarını sürekli olarak izlemekte alınan yağın rengini takip etmekte ve gereğinde hemen kan ve kan gazları sayımı yapmaktadırlar. Hastanın değerlerinde herhangi bir olumsuz bulgu başladığı anda bize ameliyatı sonlandırmamız gerektiğini bildirmektedirler. Böylece her olgumuzda hastamızı riske sokmadan ameliyatı sonlandırabilmekteyiz. Anestezi doktoru bizi uyardığında planladığımız miktarın çok altında yağ almış bile olsak hastanın güvenliği önce geldiği için işleme devam etmeyiz. İlk ameliyattan belli bir süre geçtikten sonra (birkaç hafta veya ay) kalan bölgelerdeki yağları ikinci bir seans ile alabiliriz.

Sonuç

Liposuction hastayı zayıflatmak için yapılan bir işlem değildir. Her ne kadar bir seferde 10 litre veya üzerinde yağ alınması mümkün ise de bunun riskleri vardır ve uygulanması önerilmez. Bir seferde en fazla alınabilecek yağ miktarı tamamen cerrahın takdiridir ve herhangi bir miktarın garanti edilmesi uygun değildir. Ayrıca bazı kliniklerde deri altına çok fazla miktarda sıvı verilerek liposuction yapılmakta ve alınan miktar içinde çok az yağ olduğu için sonuç yanıltıcı olarak yüksek görünmektedir. Prof. Dr. Ege Özgentaş günübirlik yani gece hastanede yatmayan hastalarında en fazla 1,5 litre yağ almakta ve daha fazla alacak ise liposuctiın işlemini tam teşekküllü anlaşmalı hastanelerde yapmaktadır.

Plastik Cerrahi Limitlerini Zorlayan Hastalar

Güzel olmak her kadının ve erkeğin arzusudur. Genellikle gençler kendilerini medyada ün kazanmış kişilere benzetmeye meraklıdırlar.

Daha önceki bir yazımızda ünlü bebek Barbie’ye benzemek isteyen mankenlerden bahsetmiştik (Barbie Bebek Güzelliği Gerçekçi mi?). Temmuz 2016 da Las Vegas’ta yapılan bir estetik yarışmasında Pixee Fox adı ile tanınan bir manken kendisini çizgi film kahramanı Jessica Rabbit’e benzemekte gösterdiği başarı nedeni ile ödül aldı.

Estetik cerrahi kişilerin daha güzel, daha sağlıklı ve daha dinamik görünmeleri için mükemmel bir araçtır. Görüntüsünden memnun olmayan insanların özgüvenlerine kavuşmalarına ve hayatı mutlu yaşamalarına yol açar.

Ancak estetik cerrahi’nin amacı tamamen bambaşka bir görüntüdeki kişiler yaratmak değildir. Yukarıda bahsettiğim sözde estetik ödülü kazanan Pixee Fox’un hikayesi gerçekten ders çıkartılması gereken bir hikayedir.

Aslında güzel bir yüz ve vücuda sahip olan İsveç’li genç ve yetenekli bir kız daha 18 yaşını doldurmadan görüntüsü ile ilgili bazı ameliyatlar olmak istiyor ve İsveç’li doktorlar bunu uygun bulmuyorlar. Bunun üzerine Amerika’ya gidiyor ve üst gözkapağı germe, burun ve meme büyütme ameliyatları olarak dönüyor. Ancak bir süre sonra bu ameliyatların hiçbirinden memnun kalmadığı için kendi söylemi ile “transformasyon” yani tam değişim için İsveç’li plastik cerrahlara başvuruyor. İsteği kabul görmeyince tekrar Amerika’ya giderek bir seri ameliyatlar olmaya başlıyor. Bütün bu işlemler 2013 ile 2016 arasındaki dönemde oluyor. Toplam olarak kendisine yapılan estetik işlemleri söyle sıralayabiliriz:

Saçlı deri içinden kesi ile yapılan kaş kaldırma ve alın germe
Örümcek ağı ile yüz germe
Kaşla, göz kenarları, dudak kenarlarına birkaç kez kalıcı makyaj
İki kez gözkapağı estetiği
Kirpik ekilmesi
Göz rengi değiştirilmesi
3 kez burun ameliyatı
Dudak dolgusu
Dudaklara yağ enjeksiyonu
4 defa meme büyütme ameliyatı (silikon protez)
Göğüs kafesi değiştirme ( ince belli olmak için 6 adet kaburga kemiğinin çıkartılması)
Brezilya metodu ile kalça kaldırma
Kalçalara yağ enjeksiyonu
Bacaklara liposuction
Genital estetik (labiaplasti – küçük dudakların traşlanması)
Diode laser ile kılları aldırma.

İşin en ilginç yanı ise kendi ifadesi ile transformasyonun henüz tamamlanmadığı ve değişime devam edeceğini bildirmesidir.

Resimde de gördüğünüz gibi Pixee nin beğendiği karakter Jessica Rabbit’e ne kadar benzediği tartışılabilir. Ancak ameliyatlardan önceki halinin çok daha güzel ve doğal olduğu tartışılmaz.

Tıp dilinde anlamsız şekilde vücut ve görüntülerini değiştirme isteği BDD (Body Dysmorphic Disorder -vücut görünüm takıntısı bozukluğu) hastalığı olarak bilinir. Ciddi bir durumdur. Yapılan hiçbir ameliyat kişiye huzur vermez ve sonunda kişi ağır kayıplara uğrayabilir.

Bir plastik ve estetik cerrah gözü ile Pixee Fox’un durumunu da diğer meslektaşlarımız gibi BDD hastalığı olarak değerlendiriyoruz ve sonunun istenmeyen bir şekilde bitmemesini arzuluyoruz. Muhtemelen kendisini tek bir hekim ameliyat etmedi ve her hekim kendine göre zararsız ufak bir girişimde bulundu. Ama şu anki görüntü ne kadar güzel ve estetik tartışılır. Girdiği riskler ve ödediği paraya değip değmediği ise ayrı bir tartışma konusu.

Kadınlar Ayaklarını Yılbaşı Partisine Hazırlıyor

Noel Öncesi Ayak Estetiği

Christmas batı kültüründe oldukça önemli bir gündür. Hazırlıkları haftalarca öncesinden başlar ve görkemli kutlamalar yılbaşı olarak da devam eder.

Christmas ve yeni yıl partilerine herkes dikkat çeken kıyafetler ile katılmaya özen gösterirler. Özellikle kadınlar bacaklarını daha çekici göstermek için yüksek topuklu ayakkabıları tercih ederler. Ancak yüksek topuklar ile bütün gece çılgınca dansetmenin bedelini ayakkabılarını çıkardıkları zaman öderler: Terlemiş, şişmiş ve ağrılı ayaklar. Hatta bu durum bazı kadınlarda dansları ve partiyi erken bitirmeye bile yol açabilir.

Noel’e özgü ayak estetiği

Özellikle Avrupa ve Amerika’da bazı kadınlar yüksek topuklu ayakkabıların yol açtığı rahatsızlıkları azaltmak için Noel öncesi ayaklarına estetik yaptırmaktadırlar.

Yüksek topuklar ile uzun süre ayakta kalma ve dansetmenin en belirgin sıkıntısı ayaklardaki terlemedir. Bu hem kötü kokuya hem de deride sürtünme yaralarına yol açar. Ayakların şişmesi de ayakkabının sıkmasına yol açarak rahatsızlık verir.

Botulinum toksini

Botulinum toksini ayak terlemesini azaltır. Toksin ayağın çok terleyen bölgelerinde deri altına enjekte edilir. Batırılan iğnelerin ağrı vermemesi için enjeksiyon öncesi ayak derisine uyuşturucu (anestetik) krem sürülerek beklenir ve böylece iğnelerin ağrısız yapılabilmesi sağlanır. Botulinum toksini terleme giderici etkisini 3 ile 7 gün arasında gösterir ve bu etki en az 3-4 ay devam eder. Bu nedenle Noel partisinden  en az bir hafta önce yapılması önerilir.

Dolgu

Yüksek topukların ikinci bilinen rahatsızlığı ise ayak parmakları ile ayağın birleştiği bölgede görünür. Burası topuklu ayakkabının yere en güçlü bastığı yerdir. Uzun süre hareketli olunduğunda buradaki derin yapılar ayağın diğer bölgelerine göre çok daha fazla basınç altında kaldığında tahriş olarak ağrının ortaya çıkmasına yol açarlar. Bu ağrının azaltılması için en fazla basınç alan bölgelerde deri altına dolgu yapmak ikinci bir yastıkçık oluşmasını sağlar ve baskı hissi ve tahrişi azaltabilir.  Dolgu hazır satılan hiyalüronik asit enjeksiyonları ile yapılabildiği gibi

, kişinin kendi yağ dokusu enjekte edilerek de yapılabilir. Dolgu etkisini yapıldığı andan itibaren göstermeye başlar. Ancak yürürken rahatsızlık vermemesi için en az 2 gün önceden yapılmalıdır. Özellikle ileri yaştaki kadınların ayaklarındaki yastıkçıklar zaman içinde inceldiğinden dolgu çok daha rahatlatıcı olur.

Genellikle dolgu ile botox ayaklara ayni anda yapılır ve daha önce de belirtildiği gibi partiden bir hafta önce yapılması önerilir.

Çağımızda kadınların istekleri estetik ve plastik cerrahinin çalışma alanlarını önemli ölçüde genişletmiştir. Bundan 20 yıl önce bahsedildiğinde gülünç olarak değerlendirilebilecek işlemler günümüzde doğal hale gelmektedir. İleride bunun hiç tahmin edemiyedeğimiz örneklerini görmeye devam edeceğiz.

Öğretmenler Günü

Asla Unutulmaması Gereken Bir Gün: Öğretmenler Günü

24 Kasım “Öğretmenler Günü” nü kutluyoruz. Sıradan günlerden oldukça farklı. Pek çoğumuz meslek sahibiyiz. En azından okuma yazma biliyoruz. Kendini yetiştirmiş olanlarımız olsa bile bunlar da bu işin nasıl yapılacağını öğretmenlerinden öğrendi. Bir akademisyen olarak pek çok öğretmenim oldu. İlk ve orta öğretim, lise, üniversite, daha sonra ihtisas. Sonraki yıllarımda artık kendimi eğitiyordum ve asistanlarıma ve tıp öğrencilerine öğretmenlik yapıyordum. Eğitimim doçentlik profesörlük derken hayat okulunda hala devam ediyor. Çok ilginçtir ki şu zamanlarda öğretmenlerim hastalarım. Ayni zamanda ben de birlikte çalıştığım herkesin bir anlamda öğretmeniyim. Yani kısaca öğrenme ve öğretme hiç bitmeyecek. Ama amacı düzgün insan yetiştirmek olan öğretmenlik dünyanın en kutsal mesleği olmaya devam edecek. Bugünlere gelmeme katkısı olan bütün öğretmenlerimin saygı ile ellerinden öpüy, aramızdan ayrılanlara rahmet diliyorum. Hakkınız ödenemez.

Zayıflama

Zayıflama İsteği

Estetik Plastik Cerrahi Uzmanı olan bizlere genellikle zayıflamak isteyen hastalar sık olarak başvuruyor. Zayıflama isteği günümüz insanları arasında çok önemli bir yer tutuyor. Neden mi? Çünkü günümüzün en önemli sorunu kilo fazlalığı. Ancak bu durum yalnızca gelişmiş veya en azından açlık çekmeyen ülkelerde belirgin.

Beslenme

Beslenme bütün canlıların hayatta kalması için zorunlu bir ihtiyaç. İlkel insanlar yalnız avcılıkla besleniyor ve günlük ihtiyaçları kadar besin bulabiliyorlardı. Toprağı işlemeyi öğrenen insan kendi besin maddelerini üretmeye başladı. Hayvancılık da beslenme kaynakları açısından önemli idi. Ancak son yıllarda dünya nüfusu o derece arttı ki tarım ve hayvancılığa elverişli olmayan bölgelerdeki insanlar açlık sorunu çekmeye başladılar.

Gelişmiş ülkeler besinleri işleyerek uzun süre saklanabilmesini sağladılar ve açlık sorununu neredeyse tamamen ortadan kaldırdılar. Buna karşılık her an her yerde her türlü besinin bulunabilmesi insanları değişik ve fazla beslenmeye özendirdi. Bu özendirme işlemi hala besin üreten firmaların reklamları ile devam etmektedir. Sonuçta gereksiz beslenen ve doğal olarak fazla kilolu veya şişman olan bir insan kitlesi ortaya çıktı.

Zayıflama istenen bir durum mu?

Zayıflama nedeni eğer besin bulamamak ve yemek yememek değil ise normal olmayan bir durumdur. Genellikle vücutta bir şeylerin ters gittiğini gösterir. Bu nedenle çok zayıf insanlar bazı toplumlarda “sağlıksız” olarak değerlendirilirler. Ayrıca hastalık ve olağanüstü güç gerektiren durumlarda kilolu olanların zayıf olanlara göre daha dayanıklı oldukları da bilinen bir gerçektir.

Zayıflama ve estetik

Günümüzde iletişim olanaklarının artması insanların vücut yapılarına daha fazla önem vermelerine yol açtı. Kilo fazlalıklarının vücut estetiğini olumsuz etkilediğini söylemeye gerek yok. Diğer bir konu da halkla ilişkileri fazla olan işyerlerinin güzel ve biçimli vücutları olanları tercih etmesidir. İnsanlar büyük işletmelerde kaliteli bir iş edinmek için hem yetenekli hem de güzel olmanın gerekliliğini gördüler.

Son yıllarda şişmanlık tedavileri inanılmaz düzeyde arttı. Ancak şişmanlık hala önemli bir sorun. Çünkü günümüzdeki besin bolluğunda yaşayan insanların kendilerine hakim olmalarını beklemek zor. Pek çok insan kalori alımını kısamadığı için daha çok kalori yakmaya özen gösteriyor. Aşırı spor ve fiziksel aktivitelere başvuruyorlar. Ancak iş gereği olmadıkça oturarak hayatını kazanan bir insanın devamlı hareket halinde olması mümkün değildir ve sonunda yemeğini azaltmadığı sürece şişmanlaması kaçınılmazdır.

Nasıl kilo verilir?

Yeme alışkanlıkları ve günlük kalori alımı konusunda diyet uzmanları sürekli bilgilendirme yapmaktadıırlar. Ayrıca çeşitli isimler altında zayıflama protokolleri de bulunmaktadır. Bunlara uyulduğunda kilo vermek mümkündür. Ancak bu programların çoğu beslenme alışkanlılarımız ve ağız tadımıza uygun değildir. Bu nedenle ömür boyu sürdürülmeleri hemen hemen imkansızdır. Diyetle zayıflayanlar diyeti bıraktıklarında çok kısa sürede tekrar kilo alabilmektedirler.

Zayıflamak için kullanılan çeşitli ilaçlar piyasada mevcuttur. Bunların yan etkileri yararlarından daha fazla olduğundan güvenli değillerdir ve bilimsel olarak önerilmemektedirler.

Yemek yeme arzusuna engel vuramayanlar için düşünülen bir yöntem de onları fazla yemek yiyemeyecek bir duruma getirmektir. Bu işlem alınan gıdaların sindirilmeden atılmasını öngören by-pass (mide-barsak kısa yolu) ameliyatları ile başlamıştır. Daha sonra geçici veya kalıcı kelepçeler ile midenin hacmi daraltılmıştır. Şu sıralar midenin bir kısmını kesip çıkartarak yapılan ameliyatlar ilgi görmektedir. Bu ameliyatların uzun dönemdeki etkileri daha sonra anlaşılacaktır.

Kilo verince güzel olunuyor mu?

Kilo fazlalığı ne kadar güzelliği bozuyor ise aşırı zayıflık ta estetik açıdan o kadar olumsuzdur. İnsan beyni karşısındaki kişiyi boyu ve vücut dolgunluğuna göre oranlar ve farkına varmadan “zayıf”, “normal” ve “kilolu” olarak etiketler. Genellikle normal görünümdeki insanlar daha makbuldür. Bilimsel olarak bir insanın normal kiloda olup olmadığı BMI (Vücut Kitle İndeksi – Body Mass Index) denilen bir değer ile ölçülür. Normal BMI değeri 20 ile 25 arasında olmalıdır. Kabaca 20 nin altı “zayıf”, 25 in üstü ise “fazla kilolu” olarak değerlendirilir. Toplumda “güzel” kabul edilen kişilerin önemli bir kısmı normal BMI sınırları içindedir.

Estetik ve Plastik Cerrahi nasıl zayıflatır?

Yaygın inanışın aksine estetik-plastik cerrahi zayıflama ile ilgilenmez. Bizi ilgilendiren “şişman” görüntüsü veren fazlalıklardı. Örnek verirsek memeleri çok iri olan bir kadın normal BMI değerlerine bile sahip olsa görüntü olarak kilolu izlenimi verir. Göğüs küçültme ameliyatı sonrası kilosunda çok az bir azalma olmasına karşın görenler tarafından “ne kadar çok zayıflamışsın, sana çok yakışmış” gibi iltifatlar alırlar. Ayni şekilde doğumlardan sonra karnı bombeleşmiş ve sarkmış bir kadın da karın germe (abdominoplasti) ameliyatı sonrası çok zayıflamış gibi görünür. Bazı insanlarda belli bölgelerde yağ toplanmasına çok rastlanır. Ne kadar zayıflarsa zayıflasın basenleri erimeyen kişiler vardır. Ayni şekilde vücudunun yalnız üstü zayıflayan ancak kalça ve bacakları kalın kalan kişiler de vardır. Özellikle kadınlarda kalın kalça ve bacaklar çekici görünmez. İşte esteti-plastik cerrahi bu şekildeki bölgesel yağ fazlalıklarını liposuction ile alarak görüntüde zayıflama izlenimi verir.

Güzel vücut zayıf mı olmalı?

Hayır. Yukarıda anlattığımız gibi güzel vücut normal sınırlarda olmalı yani ne zayıf ne de şişman olmalıdır. Bunu BMI değerinin kabaca 20 ile 25 arasında olması ile anlarız. Ama kadınlarda BMI ın normal olması güzel vücut için yeterli değildir. Kadınlarda göğüs bel ve kalça arasında uyumlu bir oran olması gereklidir. Bunu rakamlarla belirtmek uygun olmaz ancak bel çevresi / kalça çevresi 0,7 den daha düşük olan kadınlar daha çekici olmaktadırlar. Kısaca kadınların güzel vücutlu olması için normal memeleri, ince belleri ve dolgun kalçaları olmalıdır. Bunu da estetik-plastik cerrahi sağlar. Zayıf, ince belli ama kalçaları belirgin olmayan kadınlarda kalça dolgunlaştırma ameliyatları (Prof. Dr. Ege Özgentaş yağ enjeksiyonu ile yapmayı tercih etmektedir) belirgin yarar sağlamaktadır.

Özetlersek kadınlarda vücut güzelliği zayıflık şişmanlıktan çok meme, bel ve kalça ölçüleri arasındaki oranla belirlenir. Estetik Cerrahi kadınları zayıflatarak değil vücut ölçülerini ideal hale getirerek güzelleştirir.

Işık dolgusu nedir? (video)

Yağ aldırma estetiği

Bölgesel yağ birikmesi sorunu

Vücudun belli bölgelerinde zayıflamak ile erimeyen yağ birikintileri estetik açıdan her zaman sorun olmuştur. Özellikle kadınlarda basen bölgesi denilen bacakların üst ve yan kısımlarındaki yağ birikmesine bağlı çıkıntılar genel olarak estetiği bozan bir görüntü olarak değerlendirilmiştir. Ayni şekilde vücudun yalnız bir kısmında örnek olarak yalnız bel altında biriken yağlarda estetik görüntüyü bozar. Alt kısımları daha kalın olan kadınlar kilo verdiklerinde yüz ve gövdeleri sakil derecede zayıflasa bile kalça ve bacaklardaki yağlar kalabilmektedir.

Çözüm arayışları

Estetik ile uğraşanlar uzun yıllar bölgesel yağları eritebilmek için çözümler aramışlardır. Dişarıdan uygulanan masaj, egzersiz ve bu gibi işlemler  yarar sağlayamamıştır. Yağların cerrahi olarak kesilerek alınması her zaman gündeme gelmiştir ancak deride yapılan kesilerin bıraktığı izler çirkin göründüğünden fazla rağbet görmemiştir.

Yağların vakum ile alınması

Yağların küçük bir delikten girilerek kazınma veya traşlama yolu ile alınması fikri çok eskidir. Ancak bu işi yapan aletler genellikle keskin oluyordu ve yalnız yağları değil çevresindeki damak ve sinirleri hatta adaleleri de yaralıyabiliyordu. Bu nedenle kısa sürede bu işten vazgeçildir. 1970 li yıllarda teknolojideki gelişme vakum yani aspiratör cihazlarının da gelişmesine yol açtı. Atmosfer basıncının ortaya çıkardığı basıncı sıfıra indirecek kadar güçlü vakum yaratabilen aspiratörler yapıldı. Bu sayede küçük bir delikten sokulan ortası delik bir boru ile yağları emerek yerinden koparmak ve dışarı almak mümkün oldu. Ortası delik borular çevre dokulara zarar vermemek için uçları künt ve kenarlarında delikler olarak şekilde planlandı. Bu şekilde yumuşak yağ dokusu içinde tüneller açan ama sert olan kas, deri, sinir ve damar gibi yapılara zarar vermeyen bir sistem ortaya çıkartıldı. İlk ortaya çıktığında bu işleme yağ emme anlamına geren liposuction (okunuşu lipoakşın) adı verildi.

Vakum yardımı ile yağ çıkartma (Suction Assisted Lipectomy  –  SAL)

Vakum yardımı ile yağ alınması (SAL) uzun süre liposuction ile eşdeğer anlamlı olarak kullanıldı.

Liposuction nasıl yapılır?

Başlangıçta yağlar kolay emilsin diye çapları ve delikleri geniş borular kullanılıyor ve yağlar kanül adı verilen bu boruların ileri geri hareketi ile emiliyordu. Çapları 7-8 mm yi bulan bu kanüllerin bir süre sonra yağ alınan bölgelerde girinti çıkıntı ve düzensizliklere yol açtığı gözlendi. Kanül çapları inceldiğinde yağların daha yavaş alındığı ancak ortaya daha güzel bir şekil çıktığı gözlendi. Günümüzde genellikle 2 ve 3 numara ile adlandırılan ince kanüller kullanılmaktadır. İnce bir kanül ile yağları çizgi şeklinde emerek düzgün bir satıh elde etmek deneyim ve beceri gerektiren bir iştir. Başlangıçta çok kolay görünse bile kanül hareketleri düzgün olmaz ise kolayca girinti çıkıntılar oluşabilir. Ayrıca kanülün yanlışlıkla istenmeyen bölgelere çok kuvvetli olarak batırılması ciddi yaralanmalara yol açabilir. Deneyimli ellerde kullanılan kanülün çapına göre 2-3 mm uzunluğundaki kesiler kanülün deri altına ulaşması için yeterlidir. Bu kadar küçük izler genellikle farkedilmez ve özellikle vücut katlantılarının ve çizgilerinin olduğu yerlere yapılır. Vakum ne kadar güçlü olursa olsun yağlar yavaş yavaş çekilir ve fazla miktarda yağ alınması ciddi bir süre alarak cerrahta yorgunluğa yol açar.

Ultrason yardımı ile liposuction (UAL)

1990 lı yıllarda ultrason cihazları yağları eritmek için kullanılmaya başladı. Buna suction assisted lipectomy – UAL adı verildi. Türkçesi ultrason yardımı ile yağ çıkartmadır. Bu sistemde küçük bir delikten sokulan bir demir çubuk ses dalgaları ile ısıtılıyor ve bu sayede temas ettiği yağları eritiyor. Daha sonra erimiş haldeki yağlar standart liposuction işlemi ile dışarı çekiliyor. Bu sistem yağların içinde daha kolay tüneller açabildiği için bazı cerrahlar tarafından tercih edildi. Ancak ses dalgaları ile ilerleyen çubuğun karın içine kolayca girmesi veya deriyi kolayca delip dışarı çıkabilmesi riskleri mevcuttur. Ayrıca acemi ellerde yeterli hareket sağlanamaz ise deride ve/veya derinlerde ciddi yanıklara yol açabilmektedir.

Laser yardımı ile liposuction (LAL)

2000 li yıllarda laser teknolojilerinin ilerlemesi ile liposuctionda başlangıçta yağları eritmek için laser ışınları da kullanılmaya başlandı. Buna Laser Assisted Lipectomy – LAL adı verildi. Anlamı laser yardımı ile yağların çıkartılmasıdır. Burada gene küçük deliklerden sokulan bir borunun içinden gönderilen laser ışını deri altındaki yağları ısıtarak eritmekte ve daha sonra normal liposuction kanülleri ile erimiş yağlar vakum ile dışarı alınmaktadır. Bu cihazları üreten firmalar yağların alınmadan önce laser ışınları ile eritilmesinin daha az kanamaya yol açacağını öne sürdüler.  Ancak bazı tarafsız gözlemciler bu metodun klasik liposuctiona bir üstünlüğünün olmadığını bildirdiler.

Yağ aldırmanın riskleri

Liposuction deneyimli ellerde yapıldığında çok güvenilir bir işlemdir. Sanıldığının aksine emilen yağların damar içine girerek akciğere gitmesi çok düşük bir olasılıktır. Ancak yağ aldırma da bir ameliyattır. Her ne kadar deride çok küçük kesiler dışında görünen bir yara olmasa da içerde yağlar koparılıp çekilirken bir yaralanma olmaktadır. Yağlar alınırken beraberinde az miktarda kan ve vücut sıvıları da gelmektedir. Eğer alınan yağ miktarı 1 litre civarında ise kişinin ameliyat sonrası iyileşmesi kolay olmakta ve hemen günlük hayatına dönebilmektedir. Alınan yağ miktarı 2 litleyi geçtiğinde kişide ciddi sıvı kaybına yol açmakta ve en az bir gün hastanede yatarak özel sıvı tedavisi görmesi gerekmektedir. Alınan miktar litre olarak yükseldikçe sıvı tedavisi ona göre artmaktadır. Alınan yağın üst sınırı konusunda belirli bir fikir sağlanmamıştır. Bazı cerrahlar 10 litle veya üzerinde yağ alabilmektedirler. Ancak bu işlem sonrası hastanın yoğun bakımda tedavi görmesi güvenli olur. Estetik bir işlem için hastayı bu kadar zorlamanın gerekli olup olmadığı tartışılmaktadır. Pek çok cerrah (buna Prof. Dr. Ege Özgentaş da dahildir) bir seferde çok miktarda yağ almaktansa bunu birkaç ameliyata yaymanın daha uygun olacağı görüşündedir. Yüksek miktarlarda yağ aldırma sonrası hastada ciddi kansızlık ta ortaya çıkabilir ve dışarıdan kan verilmesi gerekebilir.

Yağ aldırma tekniklerinin birbirine üstünlüğü var mı?

Yağ aldırma işleminin özü ucu künt ve yandan delikli bir çubuk (kanül) ile bir delikten deri altına girerek yağları vakum ile emmektir. Teknoloji kendiliğinden hareket eden motorlu kanüller, içinden su fışkırtan kanüller, laser, ultrason vs gibi teknolojiler ile yağın alınmasını kolaylaştırıcı olanaklar sunmaktadır. Ancak hangi alet kullanılırsa kullanılsın işlemi yapan plastik ve estetik cerrahi uzmanının elidir ve usta bir el her alet ile ayni derecede başarılı iş çıkartır. Yani pratikte değişik aletlerin cerraha kolaylık sağlaması dışında sonuca direk bir etkisi yoktur.

Sonuç

Yağ aldırma estetiği günümüzde çok uygulanan ve başarılı sonuçlar veren bir ameliyattır. Ancak bu ameliyat zayıflama için değil belli bölgelerdeki inatçı yağ birikintilerinin alınması için uygulanmalıdır. Yağ alma işlemi bir vakum makinası ve özel kanüller ile yapılan iz bırakmayan bir işlemdir ve genellikle liposuction olarak bilinir. Deneyimli ellerde çok güvenilir bir işlemdir.

K

Göğüs Büyütme

Neden meme büyütme?

Memeler yalnız bir besleme organı değil ayni zamanda kadın cinselliğini de belirleyen bir organdır. Estetik açıdan aşırı büyük memeler ne kadar görüntü bozukluğu yaratıyor ise normalden küçük memeler de ayni derecede rahatsızlık yaratır.

Normal meme nedir?

Normal meme hangi boyutlarda olmalı? Bu ırklara ve coğrafi bölgelere göre değişmektedir. Afrika, Orta Doğu, Akdeniz Ülkeleri’nde ortalama meme boyutu 400 ml yani yaklaşık iki yumruk büyüklüğünün biraz fazlası iken Japonya, Çin, Kuzey Avrupa Ülkeleri’nde 200 ml hacminde bir meme normal sayılabilmektedir. Memelerin büyüklüğünün bebeği beslemede çok fazla rolü yoktur. Çünkü gebelikteki hormonal etkiler ile meme bezleri genişlemekte ve bebeği beslemeye yetecek kadar süt üretebilmektedir. Süt verme olayı bittikten sonra memeler tekrar eski boyutlarına dönebilmektedir.

Memelerin hacim ve şeklinin daha çok güzellik ve cinsellik yönünden önemi büyüktür. Küçük memeler kadın psikolojisinde önemli olumsuzluklara yol açar.

Göğüs büyütme tarihçesi

Hekimler baştan beri göğüs büyütme için meme içine ilave madde yerleştirmek gerektiğinin farkında idiler. Bu iş için tarih boyunca çeşitli maddeler denenmiştir. Bunlar arasında parafin, tenis topu, kadavradan alınan yağ gibi pek çok madde sayılabilir. Ancak bunların hepsi vücut tarafından yabancı madde olarak algılanıp dışarı atılmaya çalışılmış ve çok ciddi sağlık sorunlarına yol açmıştır. 1960 lı yıllarda silikon meme protezlerinin ortaya çıkması ile göğüs büyütme ameliyatlarında çok hızlı bir artış görülmeye başlanmıştır.

Meme büyütme metodları

Günümüzde göğüs büyütme başlıca iki yolla yapılmaktadır:

  1. Yapay protezler
  2. Hastanın kendi dokuları

Yapay protezler

Günümüzde en çok kullanılan yapay madde silikondur. Ancak silikonun vücut tarafından iyi kabul edilmesi için son derece saf olması gerekir. Bu da masraflı bir işlemdir. Kaliteli silikon protezler daha saftır ve bu ölçüde de daha pahalıdır. Silikon ömür boyu vücutta kalması planlanarak konulur. Bu nedenle bilinmeyen firmalardan alınmamalı ve en kaliteli marka kullanılmalıdır.

Silikon meme protezleri meme dokusunun altına veya göğüs kasının altına yerleştirilebilir. Bu hekimin tercihidir. Her iki yöntem ile de çok iyi sonuçlar elde edilmektedir.

Hastanın kendi dokuları

Son 10 yılda kişinin kendi yağ dokusu ile yapılan meme büyütmelerin sayısı giderek artmaktadır. Yağ dokusu kişinin karın, bel sırt, bacak çevresi gibi bölgelerinden alınarak meme içine ve çevresine enjekte edilir.

Yağ enjeksiyonu ile yapılan göğüs büyütmelerin bazı avantajları vardır. Enjeksiyonun yapıldığı yer ve miktar kontrol edilebildiğinden memelere istenilen şekil rahatlıkla verilir. Vücut tarafından yabancı madde olarak algılanmaz ve bir kere tuttuktan sonra ömür boyu ayni yerde kalır. Kişinin kilo alması ve zayıflaması durumunda verilen yağ da civardakiler ile ayni oranda büyüyüp küçülerek görüntünün devamlı olarak doğal kalmasını sağlar.

Ancak yağ ile yapılan meme büyütmenin bazı istenmeyen yönleri de vardır. Çok zayıf kişilerde ihtiyaca yetecek kadar yağ bulunamayabilir. Ayrıca bir seferde verilen yağların %60 ile %80 i tutar ve kalan kısımları erir. Yağın erimesi yaklaşık 3 ay içinde tamamlanır. Bu nedenle yağ ile yapılan büyütmelerde 3 aydan sonra ihtiyaç duyulur ise yeniden yağ enjekte etmek gerekebilir. Ancak bu işlemin birkaç kez tekrarlanması yeterlidir ve istenilen büyüklüğe ulaşıldıktan sonra ortaya çıkan şekil kalıcı olmaktadır. Tabii kalıcı derken yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkacak şekil bozukluklarını kasdetmiyoruz.

Sonuç

Kadın güzelliğinde çok küçük memeler hiçbir zaman çekici olmamıştır. Bu nedenle ufak göğüslü kadınların göğüs büyütme arzusu devam edecektir. Teknoloji bu soruna güzel çözümler sunmaktadır. Günümüzdeki eğilim memelerin yabancı protezlerden çok kişinin kendi dokuları ile büyütülmesi yönündedir.

Burun ameliyatı

Son 10 yıla kadar estetik ameliyat denilince ilk akla gelen burun estetiği ameliyatı oluyordu ve insanlar bunu kısaca “burun ameliyatı” olarak adlandırıyorlardı. Burun ameliyatlarının çok yapılmasının nedeni hangi kültürden olursa olsun ve giyim tarzı nasıl olursa olsun yüz bölgesinin iletişimde önemli bir bölge olmasıdır. Karşımızdaki ile konuşurken gözlerine bakarken farkında olmadan burnunu da incelemekteyiz. Burun şeklinden memnun olmayan kişiler bunu çok iyi farketmekte ve rahatsızlık duymaktadırlar.

Burun ile yüz arasındaki uyumun önemi çok eskiden beri bilindiğinden burun estetiği hemen hemen ilk ortaya çıkan estetik ameliyattır diyebiliriz. Burun ameliyatları önceleri büyük burunların küçültülmesi amacı ile yapılmıştır. Burada amaç iri, geniş, uzun burunların daha küçük hale getirilmesi idi. İlk zamanlarda yapılan burun ameliyatlarında hemen her vakada burun ucunu oluşturan kıkırdaklar kesilerek kısaltılır ve enleri inceltilir, burun sırtındaki kemik alınır ve burun uzunluğu kısaltılırdı. Bu şekilde her hastaya uygulanan ayni teknik bir süre sonra tipik bir “estetikli burun” görüntüsünün oluşmasına yol açıyordu.

Estetik burun ameliyatlarının ilk yapıldığı yıllarda ücretleri oldukça yüksek idi ve yapabilen kişilerin sayısı da azdı. O yıllarda “ameliyatlı burun” görüntüsüne sahip olmak bazıları için bir ayrıcalık idi ve özellikle bu şekilde farkedilmek hoşlarına gidiyordu.

Günümüzde sosyal yaşam hızla değişmekte ve sağlık alanındaki ilerlemeler birçok ameliyatın (estetik burun da buna dahil) daha fazla cerrah tarafından ve daha ucuz olarak yapılabilmesine olanak tanımaktadır. Günümüzde güzellik anlayışı da değişmektedir. Artık herkes tarafından farkedilen ameliyatlı burun görüntüsü eskisi gibi rağbet görmemektedir. Tersine yüze uyumlu ve doğal görünen burunlar tercih edilmektedir.

Doğal güzelliğe dönüş burun ameliyatlarında önemli değişikliklere yol açtı. Eskiden her hastada ayni şekilde kemik ve kıkırdak çıkartarak yapılan ameliyatların yerine hastaya göre düzenlenen ameliyatlar yapılmaya başlandı. Yeni burun estetiği anlayışına göre bir burunda nelerin değişmesi gerekiyor ise yanlız o bölgelere dokunulmaya başlandı. Ayrıca bazı kişilerde kemik ve kıkırdak çıkartma yerine tersine kemik ve kıkırdak ilave edilmeye başlandı. Bazı burunlarda da fazla olan bölgelerden çıkartılan kemik ve kıkırdaklar ihtiyaç duyulan başka kısımlara taşınmaya başlandır. Bu şekilde kişiye göre planlanan burun ameliyatları eskilerine göre daha güzel sonuçlar vermeye başladı.

Gelişen anestezi teknikleri ve yeni aletler ameliyat sonrası sıkıntıları da çok azalttı. Eskiden hemen hemen her burun ameliyatından sonra burun deliklerine tampon konulurken günümüzde burun ameliyatlarında tampon nadir olarak konulmaktadır. Ameliyat sırasında yalnızca ihtiyaç duyulan bölgelere müdahale yapıldığından yaralanma daha az olmakta bunun sonucu olarak da ameliyat sonrası ağrı çok az olmakta ve iyileşme hızlanmaktadır.

Günümüzde burun ameliyatlarında çok önem verilen bir husus da burun işlevlerini (fonksiyonlarını) bozmamaktır. Burun içindeki her kemik ve kıkırdağın bir görevi olduğu unutulmamalı ve burun iskeleti elden geldiğince korunmalıdır. Burun kıkırdak ve kemiklerinde yapılacak gereksiz çıkartma ve kesmelerin burun görevlerinde ciddi bozukluklar yapma tehlikesi vardır. Biz Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar yaptığımız ameliyatlarda güzellik-işlev (fonksiyon) dengesini sürekli korumak zorundayız. Güzel görünmesi uğruna nefes alma işlevi azalmış bir burun nasıl rahatsızlık yaratıyor ise daha iyi nefes aldırmak için burun şeklinin bozulması da ayni derecede rahatsızlık yaratır.

Burun ameliyatları zor ameliyatlar grubundadır. Bunun nedeni ameliyatın tehlikeli veya güç olmasından kaynaklanmamaktadır. Çıkartılacak veya ilave edilecek kıkırdak veya kemikteki bir milimetrelik bir değişiklik çok belirgin görüntü değişikliklerine yol açabilmektedir. Eğitimli her cerrahl burundan kemik veya kıkırdak çıkartabilir. Önemli olan bunları çıkartmak değil ne kadar çıkartılacağına karar vermektir. İşte bu konuda doğru kararın verilebilmesi gerçek bir deneyim ve sanat görüşü istemektedir. Bu deneyimi kazanmak uzun yıllar alabilmektedir.

Son yıllarda çok tartışılan bir konu da burun estetiğini hangi branşın yapmasının uygun olduğudur. Kulak Burun Boğaz anabilim dalı burun bölgesinin hastalıkları ile uğraşmakta ve çeşitli işlevsel ameliyatlar yapmaktadır. Ancak burun estetiği ayrı bir konudur ve Plastik Rekonstrüktif Estetik Cerrahi anabilim dalının işidir. Burun estetiğinde hiçbir hastalığı olmayan sağlıklı bir burun opere edilmektedir ve ameliyat sonrası hem sağlıklı hem de güzel bir burun elde edilmesi beklenmektedir. Bu sanıldığı kadar basit bir iş değildir. Konuya meraklı olanlar bazılarının burun estetiğinden sonra yüzlerine uymayan bir buruna sahip olduklarında yaşadıkları derin hayal kırıklığı ve üzüntüyü çok iyi bilmektedirler. Bunu yaşamamak için doğru hekim seçimi çok önemlidir.

Estetik bir nedenle burun ameliyatı olmak istiyor iseniz Sağlık Bakanlığından Diplomalı bir “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı”na başvurmanızı öneririz. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği üyesi olmak hekim seçiminiz için ek bir tercih olmalıdır.

İlgili bağlantılar:

m