Meme büyütmede silikon protezlerin rakibi yağ enjeksiyonu

Meme büyütme ameliyatı hala tüm dünyada en sık yapılan estetik ameliyatların başını çekmektedir.

Meme büyütme ameliyatında en sık kullanılan metod silikon meme protezleri kullanmaktır. 1960 lı yıllarda kullanılmaya başlayan silikon meme protezleri giderek her yıl geliştirilmekte, giderek daha saf silikon içermekte ve daha güvenli hale getirilmektedir.

Ancak ne kadar güvenli olurlarsa olsunlar silikon protezler vücut için bir yabancı maddedirler. İnsanların önemli bir kısmında silikon vücut tarafından zararsız olarak algılanıp iyi kabul görmektedir. Ancak düşük bir oranda da olsa bazı bünyeler silikonu rahat kabul etmemektedirler. Bu durumda silikon etrafında “kapsül” adını verdiğimiz koruyucu bir duvar oluşmakta ve kişide çeşitli rahatsızlıklar yaratmaktadır. Bu bu rahatsızlık nadiren silikon protezin çıkartılmasına neden olacak kadar ileri düzeyde olabilmektedir.

Yağ enjeksiyonları 30 yıldan uzun bir süredir deri altındaki küçük çöküklükleri doldurmak için kullanılmaktadır. Ancak son 15 yılda bu konuda yapılan çalışmalar enjekte edilen yağların tutma yani kalıcı olma şansını büyük ölçüde arttırmıştır.

Yaşam boyunca çeşitli olaylar (kaza, tümör çıkartılması, felç gibi hastalıkların sekelleri, doğuştan olan bozukluklar) insan vücudunda büyük miktarda yumuşak doku eksikliğine yol açabilmektedir. Bunun en bilinen örneği kanser nedeni ile memenin alınmasıdır. Meme kanseri ameliyatı sonrası ortaya çıkan eksikliğin düzeltilmesi Plastik Rekonstrüktif Cerrahi’nin başarı ile gerçekleştirdiği işlemlerden biridir. Tıpta “meme rekonstrüksiyonu” diye bilinen yeni meme yapılması önceleri çeşitli vücut dokularına yer değiştirme ve/veya silikon protezler kullanılarak yapılmakta idi. Başarılı sonuçlar alınmasına karşın bu işlemler genellikle ciddi operasyonlar ile gerçekleştirilebiliyorlardı.

Memesi alınan kişinin kendi yağı enjekte edilerek yapılan yeni memeler önceleri pek çok cerrah tarafından eleştiri ile karşılandı. Ancak zaman içinde çok güzel sonuçların ortaya çıkması bu metodun giderek daha fazla kabul görmesini sağladı.

Yeni meme yapımında gözlenen bu başarı yağ enjeksiyonlarının meme büyütme işlemlerinde de kullanılmasına yol açtı. Yağ enjeksiyonunun silikona göre en büyük avantajı vücudun kendisine ait bir doku olması ve bir kere tuttuktan sonra uzun dönemde herhangi bir sorun çıkarmamasıdır. Meme büyütme veya yeni meme oluşturma için verilen yağların zamanla erime riski geçmişte uzun süre tartışılmış ve bu metodun rağbet görmemesine neden olmuştu. Ancak son gelişmeler doğru bir teknik ile enjekte edilen yağın çok yüksek oranda tuttuğunu ve kalıcı olduğunu göstermiştir. Bu işi doğru yapabilen cerrahların elinde yağ enjeksiyonları mükemmel sonuçlar vermektedir.

Yağ enjeksiyonları ile meme büyütme veya yeni meme yapma işleminde en büyük sorun kişinin yeterli yağının olmadığı durumlardır. Çok zayıf kişilerde yeterli yağ bulmak sorun olabilmektedir. Böyle durumlarda zorlukla alınan az miktadaki yağın tamamının tutması çok büyük bir önem kazanmaktadır. Ne kadar zayıf olursa olsun herkeste deri altında bir miktar yağ vardır. Bu yağları zedelemeden alabilen teknikler geliştirilmektedir. Bunlardan biri de su basıncını kullanarak yağları canlı olarak küçük parçalara ayırmak ve dışarı çekmektir. Piyasada bu işi yapan aletler mevcuttur ve her yıl gelişmiş modelleri çıkmaktadır. Ayrıca eskiden ultrasonik enerji ile parçalanarak çekilen yağların ölü olduğu ve işe yaramıyacağı düşünülürken son zamanlarda bu şekilde çekilen yağların da enjekte edildiğinde tuttuğunu yani vücutta kaldığını bildiren cerrahlar da mevcuttur.

Prof. Dr. Ege Özgentaş uygun hastalarında hem meme büyütme hem de memesi alınmış kişilerde yani meme yapma işleminde kişinin kendi yağını enjekte etmeyi tercih etmektedir.

Yağ enjekte ederek meme büyütme veya yenisini yapmanın bir dezavantajı da çok seanslı bir işlem olmasıdır. Enjekte edilen yağ diğer sağlam dokular arasında küçük parçalar halinde dağılmalıdır. Bir yere topak halinde yağ kitlesi verildiğinde genellikle kan damarları topağın içine giremediğinden yağlar canlı kalamamakta ve ölerek erimektedir. Meme kanseri sonrası göğüs duvarında çok ince bir deri ve göğüs kasları kalmaktadır. Bu bölgeye verilebilecek yağ miktarı sınırlıdır. Bu miktar verilip tutması beklendikten sonra (genellikle 3 veya 4 ay alır) yeni bir yağ enjeksiyonu yapılabilir. Daha önce verilen yağlar da bir hacim sağladığından bu kez daha fazla miktarda yağ verme olasılığı vardır.

Çok seanslı ameliyatlar genellikle hastaları korkutur. Bunun en önemli nedenlerinden biri her seferinde genel anestezi almak ve hastanede yatmaktır. Yağ alınması anestezi altında yapılması gereken bir işlemdir ve genellikle tam (genel) anestezi daha rahat bir ortam sağlar. Buna karşılık yağların enjekte edilmesi lokal anestezi altında yapılabilecek daha kolay bir işlemdir. Prof. Dr. Ege Özgentaş meme büyütme yapacağı hastalarda ilk ameliyatta ihtiyaçtan daha fazla yağ almakta ve kullandıktan sonra kalanının dondurarak saklamaktadır. İkinci seansta (3-4 ay veya daha fazla bir süre sonra) daha önce dondurulan yağların ihtiyaç duyulan kadarı eritilmekte ve hastayı uyutmadan lokal anestezi ile ilgili bölgelere enjekte edilmektedir. Hastanede yatmaya gerek göstermeyen bu işlem sonrası hasta hemen günlük hayatına devam edebilmekte ayni gün banyosunu yapabilmekte ve önemli bir ağrı veya rahatsızlık duymamaktadır. Bu metod tedavi masraflarını da önemli ölçüde azaltmaktadır.

Araştırmalar ve teknik ilerledikçe yağ enjeksiyonlarının öneminin ve kullanım alanlarının çok genişleyeceği açıktır.

Silikon protez üreticileri şimdiden gelecekte ürünlerinin ne kadar satılacağını hesaplamaya ve önlem almaya başladılar sanırım.

İlgili bağlantılar:

Türk Plastik Cerrahi Derneği’nin “Saç Ekimi” Uyarısı

Türk Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Derya Özçelik’in 17 Mayıs 2016 tarihinde Medimagazin sitesinde yayınlanan yazısını aynen aktarıyoruz:

Türkiye’de sağlık turizminin lokomotifi ‘saç ekimi’ nereye gidiyor?

Plastik cerrahinin temel amaçlarından biri, kişinin görünümünü iyileştirerek kendisiyle ve çevresiyle barışık bireyleri topluma kazandırmaktır. Saç ekimi de bu amaca hizmet eden estetik amaçlı yapılan cerrahi bir tedavidir, bir doku nakil işlemidir. Doku nakilleri plastik cerrahide gerek kaybedilen dokuları onarmak gerekse estetik amaçlı sürekli kullanılırlar. Ülkemizde çok ileri konumda olan plastik cerrahi bilimi ve uygulamaları saç ekimine aktarılmış ve 10 yıl gibi kısa bir sürede dünya liderlerinden olmamızı sağlamıştır.

Kaş, sakal, bıyık ekiminde de saç kullanıldığından, saç ekimi kapsamına kaş, sakal bıyık ekimi de girmektedir. Yüz germe gibi ameliyatlara veya kazalara bağlı saçlı derideki izlerin ya da dudak sakal bölgesindeki izlerin (örneğin;dudak yarığı ameliyatı sonrası) de saç ekimi ile kamufle edilmesi mümkündür.

Saç ekimi ameliyatları ülkemizde yoğun olarak yapılmakta ve yurtdışından da çok sayıda hasta gelmektedir. Bu hizmetin öncelikle hasta güvenliğini sağlayan standartlarda yapılması hem biz plastik cerrahların hem de yasa koyucu ve denetleyici mekanizmanın sorumluluğundadır. Ancak günümüzde saç eken yerlerin hepsinin uygun standartlarda olduğu söylenemez.

Saç ekiminde temel standartlar şunlardır:

  1. Ameliyatı plastik cerrahın yapması
  2. Yardımın hemşire/sağlık memuru tarafından yapılması
  3. Ameliyathane koşullarının sağlandığı ortamda yapılması
  4. Bütün ameliyatlar için gerekli koşulların sağlanması (sterilite, ağrı kontrolü, damar yolu açılması..)
  5. Takibin ameliyatı yapan ekip tarafından gerçekleştirilmesi

STANDARTLARI SAĞLAMAYAN YERLERDE KARŞILAŞABİLECEĞİNİZ DURUMLAR:

  • Ameliyatı yapacak kişinin kendini plastik cerrah olarak tanıtması, ancak sonra olmadığının öğrenilmesi
  • ‘Saç ekimi uzmanlığı’ adında bir uzmanlık alanı olmamasına rağmen kişilerin kendilerini saç ekim uzmanı olarak tanıtması
  • Söylenen sayıda greft ekilmemesi (yani 4000 greft ekileceğinin söylenip 1000 greft ekilmesi)
  • Ameliyatın ameliyata uygun olmayan koşullarda gerçekleştirilmesi
  • Sterilite koşullarına dikkat edilmemesi (bir hastada kullanılan aletlerin başka hastada da kullanılması)
  • Ameliyatın başından sonuna kadar hemşireler tarafından yapılması
  • Yardımcı personel olarak ameliyata giren kişilerin hemşire/sağlık memuru olmaması

STANDARLARI SAĞLAMAYAN YERLERDE KARŞILAŞABİLECEĞİNİZ SONUÇLAR:

  • Ekilen saçların yetersiz çıkması veya hiç çıkmaması:
    Saç ekimi doğru ellerde hasta memnuniyeti yüksek bir işlemdir. Normal koşullarda ekilen saç greftlerinin %90’nın üzerinde tutması beklenir. Ancak kuralına uygun yapılmayan ekimlerde ekilen saçların hiçbirinin çıkmaması veya çok yetersiz çıkması gibi sonuçlar görülebilmektedir. Bu durum genel olarak teknikteki hatalara bağlıdır. Saç köklerinin alırken veya ekerken hasarlanması, uygun olmayan sıvıların cilt altına enjeksiyonu, ya da uygun olmayan yıkama solüsyonları gibi farklı nedenlerden kaynaklanabilmektedir.
  • Enfeksiyon:
    Şaçlı deri iyi kanlanan bir bölge olmasına rağmen steriliteye dikkat edilmediğinde oluşabilir.
    Aynı zaman diliminde çok sayıda saç ekilen bazı merkezlerde aynı aletin birden çok hastaya steril edilmeden kullanılması sonucunda da enfeksiyon görülebilir. Burada temel kaygımız hepatit B, hepatit C ve AIDS gibi hastalıkların bulaşmasıdır.
  • Yanlış tasarım:
    Yön ve açıların doğru planlanmamasına bağlı görünüm bozukluğu
    Ön saç çizgisinin yerinin ve şeklinin yanlış planlanması
  • Verici alanda, çok fazla sayıda greft alınması sonucu, kontrolsüz seyrelme
  • Lokal anestezi ilaçlarının yanlış kullanımına bağlı sorunlar:
    Saçlı deriye lokal uygulanan adrenalin ve anestezi ilaçları ehil olmayan kişilerin elinde ölümcül silaha dönüşerek kalp krizine, tansiyonun kontrolsüz yükselmesine neden olabilir. Bu ilaçların normalden fazla uygulanması bazen de saçlı derinin kanlanmasını bozarak doku ölümlerine (nekroz) yol açabilir.
    Bütün ameliyat yardımcı sağlık personeli olan hemşireler tarafından götürülüyorsa ortam çok güvenli değildir.

BİLİNMESİ GEREKEN DİĞER KONULAR:

Bazı ek tedavilerin ‘mucize’ olarak tanıtılması:

Saç Aşısı (ACell Micromatrix)

Türkiye‘de saç çıkarmada devrim olarak tanıtılan saç aşısı’nın saç çıkardığını gösteren deneysel ve klinik araştırmalar henüz yoktur. ACell Micromatrix ilaç değil, tıbbi cihaz kategorisindedir. Bazal membran ve kollajen içeren ekstrasellüler matriksdir. Amerika Birleşik Devletleri Sağlık Bakanlığı (FDA) onayı yara iyileşmesi üzerinedir. Saç çıkarma veya güçlendirme ile ilgili onayı yoktur (14 Tem 2015). Toz formunda olduğu için hastanın kendi kanı ile karıştırıp saçlı derisine enjekte edildiği görülmektedir. Oysaki üretici firma kullanım şeklini yara üzerine uygulama olarak belirtmiş, ciltaltı enjeksiyonu tanımlanmamıştır.
http://acell.com/micromatrix/

Saç Klonlaması (kopyalaması)

Saç klonlaması ile kast edilen, saç yapan hücrelerin ve hücrelerin oturduğu çatının birebir aynısını üretmektir. Çok kompleks yapıya sahip deriyi kopyalamak karaciğeri kopyalamaktan daha zordur. Günümüzde laboratuvar koşullarında bile saç klonlama yapılamamıştır. ‘Saç Klonluyoruz’ tarzındaki haberlere itibar edilmemelidir.

SON SÖZ

Alınan başarılı sonuçlar sayesinde ülkemizde sağlık turizminin lokomotifi olan saç ekimi, aynı zamanda bu konuda ehliyeti olmayan kişilerin de pazarı halindedir. Hastaların konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmamasını istismar eden kişi ve kurumların sayısı her geçen gün artmaktadır. Ayrıca gerçeği yansıtmayan pazarlama yöntemleri ile de hastalar yanlış yönlendirilmektedir.

Uygun yasal düzenlemelerin yanı sıra düzenli kontrol mekanizmaları kurarak saç ekimi yapan kişi ve kurumların denetlenmesi, standartların konulması gerek toplum sağlığı açısından gerek ülkemizin yurtdışındaki imajı açısından hayati önemdedir.

Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği (TPRECD) olarak saç ekimi kursları düzenleyerek, medyada bilgilendirme yaparak, uygunsuz işlem yapan yerleri ilgili kurumlara bildirerek saç ekiminde bütün ameliyatlar için geçerli standartların uygulanması ve hasta güvenliğinin sağlanması için azami gayret göstermekteyiz.

Prof. Dr. Derya Özçelik

TPRECD YÖNETİM KURULU Adına

Not: Yazıyı yayınlandığı sitede okumak isterseniz aşağıdaki bağlantıyı tıklayınız:
http://www.medimagazin.com.tr/hekim/genel/tr-turkiyede-saglik-turizminin-lokomotifi-sac-ekimi-nereye-gidiyor-2-12-70197.html

Bir “Anneler Günü” nün ardından

Dünyanın birçok yerinde Mayıs ayının ikinci Pazar günü kutlanan “Anneler Günü” dün yurdumuzda da kutlandı.

Anneliğin ne güçlü bir duygu olduğunu kelimeler ile ifade etmek çok zordur. Bir bebek dünyaya getirip onu topluma kazandırırken yapılan fedakarlıklar her zaman takdirle anlatılır. Ancak annelerin bedenlerinden verdikleri kayıplar genellikle gözden kaçar. Doğum canlıların soylarını sürdürebilmeleri için gerekli bir olaydır. Ama anne vücudunda yaptığı değişiklikler her zaman masum olmamaktadır.

İster zayıf ister şişman olsun her anne doğum öncesi aylaca karnında giderek büyüyen bir bebek taşımaktadır. Bunun en görünen sonucu karın derisinin 6 ay gibi kısa bir sürede aşırı derecede gerilmesidir. Bazı annelerde doğum sonrası gerilen karın derisi tekrar eski haline dönebilmekte ve gözle görünen bir şekil bozukluğu olmadan vücut eski formunu kazanmaktadır.

Ama her anne o kadar şanslı değildir. Aşırı bir şekilde gerilen karın derisinde bazan iç kısımlarda yırtılmalar olabilmektedir. Derinin en dış tabakası sağlam olduğu için bu yırtıklar başta farkedilmezler. Ancak ister derinin altında ister üstünde olsun her yırtık bir yaralanmadır ve sonunda bir yara izi bırakarak iyileşir. Tıp dilinde “stria” olarak adlandırılan çatlaklar aslında içerden yırtılan karın derisinin iyileşmesinden sonra ortaya çıkan yara izlerinin görüntüsüdür.

Gebelikte karın duvarında görülen ikinci sorun ise kaslar ve bunları çevreleyen kılıflardan (fasya) oluşan karın duvarında görülür. Bazı annelerde gebelikte aşırı gerilen karın kasları doğum sonrası eski gerginliklerine dönebilir ve karın eski görünümünü alabilir. Ama bazı annelerde aşırı gerilen kaslar doğum sonrasında eski gerginliklerine dönemeyebilir ve karın eskisi kadar sıkı olamaz. Bu da karında bombelik oluşmasına yol açar. Ayrıca karın duvarının aşırı gerilmesi kaslarda ve bunları saran kılıflarda (fasya) yırtılmalara yol açabilir. Bunun sonucu ise karın duvarında ve göbekte görünen fıtıklardır.

Bebeğin beslenmesi anne sütü ile olur. Bu sütü hazırlayan memeler doğum sonrası genişler. Bu genişleme ayni karında olduğu gibi meme derisinde de çatlaklara yol açabilir. Emzirme bittikten sonra memeler tekrar küçülür. Ancak genişlemiş olan meme derisi bu küçülmeye ayak uyduramaz ise memelerde sarkma olabilir.

Normal bir doğumda çocuk dışarı çıkarken annenin genital organlarında genişlemeye hatta bazan yırtılmalara yol açabilir. Bu durum bazan cinsel hayatı olumsuz etkileyecek sonuçlar doğurabilir.

Karın, memeler ve genital bölgelerde gözlenen bu değişiklikler doğum sayısı arttıkça daha da belirgin hale gelir.

Talihsiz annelerde yukarıda saydığımız olaylar güzel bir kadını anne olduktan sonra daha az çekici hale getirebilir. Annelerin bebek yaparken ödedikleri bu bedel hafife alınamayacak kadar önemlidir.

Estetik cerrahinin uğraşları arasında annelere doğum öncesi vücut görüntülerini geri kazandırmak da vardır.

Karın bölgesinde oluşan bozukluklar karın germe (abdominoplasti) ameliyatı ile düzeltilir.

Memelerde ortaya çıkan bozukluğa göre dikleştirme büyütme veya küçültme işlemleri yapılır.

Genital bölgede ise çeşitli yöntemler ile sıkılaştırma işlemleri yapılır.

Sonuç olarak çocuk sahibi olmanın vücuttaki bedelini yalnız anneler ödemektedir. Biz estetik plastik cerrahi uzmanları annelerimize eski form ve çekiciliklerini kazanmaları için çeşitli ameliyatlar ile yardımcı olmaktayız.

Hakları hiçbir şekilde ödenemiyecek olan annelerin bu özel günlerini kutluyoruz.

İlgili bağlantılar:
Doğum sonrası eski vücut görüntüsünü korumak