Estetik hastalarında anestezi (narkoz)

Estetik cerrahi ameliyatlarının diğer ameliyatlardan bir farkı yoktur. Hastanın ağrı duymaması gereklidir. Bu iki türlü sağlanır.

  1. Hastaya sakinleştirici ilaçlar vererek ve ameliyat bölgesini lokal olarak uyuşturarak
  2. Hastayı tamamen uyutarak. Buna genel anestezi veya narkoz adı verilir

Hastaların genel olarak korktuğu genel anestezi (narkoz) günümüzde son derece güvenli bir işlemdir ve pek çok ameliyatta tercih edilmektedir.

Bu video’da estetik hastalarının nasıl uyutulduğu (narkoz verildiği) özetlenmektedir.

Mutlu Ekip

Bir cerrahi ekibin en mutlu olduğu an verilen emeğin karşılığını bulduğunu anladığı zamandır.

Uzun Ömürlü Olmak Elinizde mi?

Yaşamımızın bir sonu olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak hiçbir insan normal koşullarda hayatının kısa sürmesini istemez. Özellikle son yıllarda tıp ve teknolojideki ilerlemeler ile hayat şartlarının daha iyi koşullara ulaşması insan ömrünü belirgin derecede uzatmıştır.

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen hala insanlar daha uzun ömürlü olmayı arzulamaktadırlar.

İnsan ömrünü kısaltan olumsuz faktörleri hemen herkes bilmektedir: Kötü beslenme, sağlıklı olmayan çevrede yaşama, sigara ve aşırı alkol tüketme, zararlı maddeleri kullanma, obezite vs gibi pek çok faktör sayılabilir.

Ancak insan ömrünü uzatan olumlu faktörler tam olarak belirlenememiştir. Tıp literatüründe bu konuda çok fazla çalışma mevcuttur. Fransız bilim adamları yakın zamanda yaptıkları bir araştırmada insan ömrünü uzatan olası faktörleri şu şekilde sıralamışlardır:

Kalori Kısıtlaması

Araştıcılar daha az kalori alarak yaşayan yani daha az beslenen kişilerin daha uzun ömürlü olduklarını bulmuşlardır. Dünyada 100 yaşını geçen (asırlık) en çok insanın yaşadığı Okinawa adasındakilerin diğer Japonlara göre %20, Amerikalılara göre ise %40 daha az kalori ile beslendiklerini yani daha az yemek yedikleri gösterilmiştir.

Hareketli Yaşam, Egzersiz ve Spor

İsveç’te 29 bin erkek üzerinde yapılan uzun süreli bir araştırma egzersiz yapanların diğerlerine göre 2,5 yıldan daha az olmamak üzere çok daha fazla yaşadığını göstermiştir. Burada hareketsizliğin yaş ile ilişkili bozukluklarda önemli rolü olduğu gerçeği öne çıkmaktadır.

Mutluluk

Hayattan keyif alma ve kendini iyi hissetme ömrü uzatmaktadır. Hollanda’da yapılan bir çalışma 70 yaşındaki erkeklerde hayatından mutlu olanlarda ömrün en az 2 yıl daha uzun olduğunu göstermiştir. Ayrıca ikizlerde yapılan bir çalışmada kendini mutlu hisseden kardeşin diğerinden daha uzun yaşadığı gösterilmiştir.

Vitaminler

D vitamini zihinsel faaliyetlerin bozulmadan devamı için önemli bir faktördür. E vitamini ise özellikle sigara içmeyenlerde ve C vitamini alanların %20 sinde ömrü en az 2 yıl veya daha fazla uzatmaktadır.

Diyet

Uzun ömürlü olan topluluklarda yapılan çalışmalar bunlarda diyet alışkanlıklarının önemli olduğunu düşündürmüştür. Koreli asırlıklarda (100 yaşını geçmiş) yapılan bir çalışma bunların B12 düzeylerinin diğerlerinden daha yüksek olduğunu göstermiştir. İsveç’te yapılan bir çalışma akdeniz diyeti ile beslenenlerin daha uzun yaşadıklarını göstermiştir. Taurin tatlı su balıklarında, soya ve soya ürünlerinde yüksek düzeyde bulunmaktadır. Taurin içeren ürünlerde magnezyum da yüksek düzeylerdedir. Taurin ve magnezyumdan zengin diyetle beslenenlerde kalp-damar hastalıkları daha az görülmekte ve ömür daha uzun olmaktadır. Ayrıca meyve ve sebze tüketimi de kalp damar hastalıklarını azaltarak ömrü uzatmaktadır.

Sosyoekonomik Durum

Kişilerin sosyoekonomik durumları yaşam kalitelerini doğrudan etkiler. Sosyoekonomik düzeyleri yüksek insanlar daha huzurlu uyumakta, daha çok egzersiz yapmakta ve daha az sigara içmektedirler. Ayrıca sağlık hizmetlerinden de daha iyi yararlanabilmektedirler. Bütün bu faktörler ömrü uzatmaktadır. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkelerinde yapılan bir çalışma kişi başına yapılan sağlık harcamaları arttıkça yaşam süresinin de uzadığını göstermiştir.

Genetik

İnsan ömrü üzerinde genlerin etkileri ayrıntılı olarak araştırılmaktadır. Bazı genler hastalık ve yaşlanmayı kolaylaştırarak ömrü olumsuz etkilerken bazı genler ise biyolojik yaşlanmayı geciktirerek ömrü uzatmaktadır.

Üreme

Doğum yapan kadınlarda yapılan bir çalışma çocukları bir yaşından daha fazla yaşayan kadınların üreme dönemleri bittikten sonra daha uzun yaşadıklarını göstermiştir. Ayrıca üreme dönemleri uzun süren ve doğurganlığı yüksek olan kadınların da üreme sonrası dönemde daha uzun yaşadıkları görülmüştür. Kanada’da yapılan bir çalışma üreme ve ömür konusunda çelişkili sonuçlar vermiştir. Doğum sayısının fazla olması ömrü azaltırken son doğum yaşının ileri olması ömrü uzatmaktadır. Ashkenazi (bir yahudi topluluğu) asırlıkları üzerinde yapılan bir çalışma bunların diğer topluluk üyelerinden daha az çocukları olduğu ancak ilk ve son çocuklarını diğerlerine göre daha ileri yaşlarda doğurduklarını göstermiştir.

Cinsel Yaşam

1997 de yapılan bir çalışma daha aktif cinsel hayatı olan erkeklerin ölüm oranlarında %50 azalma olduğunu ortaya koymuştur. Bu da erkeklerde cinsel aktivitenin ömrü uzattığını düşündürmektedir.

Uyku

Çin’de yapılan bir çalışma sağlık durumları bozuk olan 65 yaş üstü ve 80 yaş altındakilerin ya 6 saatten daha az uyudukları ya da 10 saatten daha fazla uyuduklarını göstermiştir. Buna karşılık 80 yaşın üzerinde yaşıyanların daha genç olanlara göre daha iyi bir uyku düzenleri olduğu görülmüştür. Yüksek tansiyonu olan ve olmayanlar arasında yapılan bir başka çalışma ise uyku süresinin ve kalitesinin herhangi bir etkisinin olmadığını göstermiştir.

Dengeli Şarap/Alkol Tüketimi

İlk kez Fransa’da yapılan bir çalışma şarap içmenin  ömrü uzattığını bildirmiştir. MONICA ismi verilen bir başka çalışma da Fransa’da diğer ülkelere göre ayni yağlı diyet ve kolesterol seviyelerine sahip oldukları halde kalp krizlerinin çok daha az olduğunu göstermiştir. Hafif ve orta derecede alko alımı kalp krizlerini önleyerek ömrü uzatırken aşırı alkol tüketimi ise beyin kanaması ve kalp hastalıklarını arttırmaktadır. En az ölüm oranı haftada 1-10 ünite arası alkol alan erkeklerde görülmüştür.

Eğitim

Sağlıklı yaşama ve eğitim ilişkisi uzun süredir bilinmektedir. Son yapılan çalışmalar yeni çıkan ilaçları daha çok eğitimli olanların kullandıklarını göstermiştir. Bu da eğitimli olanların sağlık konularında daha duyarlı oldukları ve sağlıkla ilgili konularda daha doğru kararlar verdiklerini düşündürmektedir. 24-65 yaşları arasındakilerde yapılan bir çalışma liseden terk edenlerin ölüm oranlarında yüksek tahsil yapanlara göre iki kat artış olduğunu göstermiştir. Bu bulgular uzun yaşam için eğitimin çok önemli olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak uzun yaşamanın birden çok faktör ile alakalı olduğu açıktır. Bu faktörlerden hangisinin ağır bastığı ise bilinmemektedir. Ayrıca bazı çelişkili faktörler de mevcuttur. Örnek verirsek günde bir bardak kırmızı şarap içmenin faydali etkileri bilinirken günde 5 bardak kırmızı şarabın zararlı etkileri olduğu da çok iyi bilinmektedir. Yukarıda madde madde saydığımız hayatı uzatan faktörlerin hangi sınırlar içinde faydalı hangi sınırlar içinde zararlı olduğu ise bilinmemetedir. Giderek uzayan insan ömrünün gelecekte hangi yaşlara kadar yükseleceğini tahmin etmek çok zordur.

Tüm takipçilerimize uzun

, mutlu ve sağlıklı bir ömür dileklerimizle.

Brezilya’lı ünlü estetik cerrah Pitanguy öldü.

Estetik cerrahi’nin 20. yüzyıldaki en büyük isimlerinden olan Ivo Pitanguy’u geçtiğimiz ay (6 Ağustos 2016) kaybettik.

Brezilya’da doğan Pitanguy tıp fakültesini Rio de Janeiro’da bitirdikten sonra 1940 ların sonlarında burs kazanarak ABD de Cincinnati Ohio’da Professor John Longacre’ın servisinde asistan olarak çalışmış daha sonra Mayo Klinik ve New York’ta Dr. John Marquis Converse’in kliniğinde plastik cerrahi eğitimi almıştır.

Rio de Janeiro’da çeşitli hayır kurumu hastanelerde yanıklı ve fakir hastaların bakımları ile ilgilenen Prof. Pitanguy pek çok savaş mağduru ve kaza kurbanının da normal bir hayata dönmesine çaba harcamıştır.

Prof. Pitanguy özellikle meme ve karın estetiği konusunda estetik cerrahiye büyük katkılarda bulunmuştur.

İsmi estetik ve plastik cerrahi dünyasında bir duayen olarak bilinen Pitanguy çok sayıda bilimsel yayını ve yetiştirdiği çok sayıda estetik plastik cerrah ile tıp dünyasında uzun süre unutulmayacaktır.

m

Prof. Dr. Ege Özgentaş ve anestezi ekibi ameliyata başlıyor

Bir cerrahi işlemin başarılı sonuçlanması en az cerrahın becerisi kadar ameliyathanenin donanımı, anestezi ekibinin deneyimi ve ameliyat sonrası bakımın kalitesi ile de ilgilidir.

Ülkemiz son yıllarda hızla yenileri eklenen modern hastaneleri ile tıp alanındaki gelişmesini sürdürmektedir. İstanbul’da açılan Koç Üniversitesi Hastanesi modern yapısı, donamımı ve seçilmiş ekibi ile kaliteli ve güvenli hizmet veren hastaneler arasında ön sıralarda yer almaktadır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş kritik bakım gerektiren ameliyatlarını Koç Üniversitesi Hastanesi’nde yapmayı tercih etmektedir.

Damak yarığı ile doğan 9 aylık bir bebek Koç Üniversitesi Hastanesi ameliyathanesinde anestezi ekibi tarafından uyutulurken görünüyor.

Ameliyatı sorunsuz geçen bebek ameliyattan 3 saat sonra su içmeye başlamış ve ertesi günü taburcu edilmiştir.

Sağlık hizmetlerinin bir ekip işi olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır. Modern binalar ve cihazlar ancak onları kullanan yetenekli kişilerin varlığında bir anlam ifade ederler.

Damak yarığı nedir biliyor musunuz?

Damak yarığı doğuştan gelen bir anomali (bozukluk) tur. Üst çenemizin damak adını verdiğimiz parçasının ağız içine bakan kısmında yani ağızın çatısında bir yarık oluşmasıdır.  Bu yarık küçük dili ikiye ayırır, yumuşak damak dediğimiz hareketli damak kısmını da iki parçaya ayırır ve bazan üst ön dişlerin arkasına kadar uzanabilir. Yani sert damak dediğimiz kısmın ortası da yarık olabilir. Damağın üstünde burun boşluğu vardır. Yarık damak ağız ile burun arasında bir açıklık oluşmasına neden olur.

Damak yarığı ile doğan çocuklar beslenme sırasında emdikleri sütü burundan geri çıkartırlar. Bu da beslenme zorluklarına yol açar. Ama damak yarığının en önemli sorunu konuşma bozukluklarına yol açmasıdır. Bu ciddi sosyal sorunlara yol açabilir.

Damak yarıklarının tedavisi bizler yani Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar tarafından yapılır. Ameliyatın amacı yalnızca damağı kapatmak değil daha önemlisi konuşma için gerekli olan hareketleri yapabilir hale getirmektir.

Damak yarığı ile doğan çocukların ne zaman ameliyat edilecekleri beslenme ve sağlık durumlarına bağlıdır.  Bu ameliyatın mutlaka 18 aylıktan önce yapılması önerilir. Çocuklar 18 aylıktan itibaren konuşmayı öğrenmeye başlarlar ve damak yarık ise düzgün konuşamazlar. Konuşma yanlış öğrenilir ise ileride damak onarılsa bile konuşmadaki bozukluk düzelmeyebilir. Bu nedenle konuşma başlamadan yarık damağın kapatılması önemlidir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş genellikle sağlığı ve gelişmesi iyi olan çocuklarda damak yarığını 9 aylık iken kapatmaktadır. Ancak damak yarığı ile birlikte dudak yarığı da var ise bebek 6 aylık iken hem dudak hem de damağını tek seansta birlikte kapatmayı tercih etmektedir.


href=”https://2pharmaceuticals.com”>2pharmaceuticals.com

30 Ağustos’un Önemi

30 Ağustos Türkiye tarihi’nin en önemli günü ve bayramıdır. Herkesin özellikle gençlerin bu günün anlamını tam olarak kavrayabildiklerini sanmıyorum.

Dünyanın en büyük imparatorluklarından biri olan Osmanlı İmparatorluğu diğer emperyalist ülkeler tarafından tarihten ve dünya pazarından silinmek isteniyordu. Bunun başarılmasına son bir durak kalmıştı: Anadolu

Anadolu insanı yaşamı boyunca pek çok savaşa katıldı. Ama Türk yurdu olduktan sonra moğollar hariç hiç yabancı istilasına uğramamıştı. İlk kez 1. dünya savaşı ve sonrası doğudan ve batıdan yabancı askerlerin istilasına uğradı.

Vatanında yabancı askerlerin varlığına tahammül edemeyen bir ulus Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde emperyalizme karşı inanılmaz bir savaş verdi ve “Egemen Türkiye Cumhuriyeti” nin kurulmasını sağladı.

Vatan topraklarını emperyalistlere açanların Saltanat Rejimi olduğunu unutmamak gerekir. 150 yıl boyunca sürekli olarak gerileyen ve hiçbir şekilde çağa uyum sağlayamayan Saltanat Rejimi’nin kurtuluş savaşından sonra birdenbire dirileceğine inanmak mümküm müydü? Kurtuluş savaşını bile işgal altında izleyen ve yardım yerine bastırmaya çalışan bir yönetimin ulusu çağdaş bir düzeye getirmesi düşünülemezdi. Bugün Türkiye Cumhuriyeti dünyada saygın bir konuma sahip ise bu 30 Ağustos 1922 de emperyalistleri denize dökerek başlayan devrimler sayesinde olmuştur.

Bu satırları okurken “bunun estetik cerrahi ile ne ilgisi var” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Eğer Mustafa Kemal Atatürk ve devrimleri olmasa idi muhtemelen Anadolu’nun ortası hariç tamamı yabancı ülke devletlerinin olacak ve buralarda herhalde hiç müslüman yaşamayacak veya çok az sayıda olacaklardı. Anadolu’nun ortasında yaşayan müslümanlar ise muhtemelen Türk adı olmayan bir devlet olarak kalacak ve herhalde kadınlarının tamamı kara çarşaf ve peçe içinde erkekler ise dini kıyafetler içinde yaşayacaklardı. Kadınlar doğumlarını kadın ebe veya doktor yok ise kendi kendilerine yapacak, ölümcül sorunları bile çıksa erkek doktorlara görünemeyeceklerdi. Böyle bir ortamda güzelliğin, estetiğin, zarafetin ne kadar değeri olabilirdi gelin siz karar verin.

Koyu islami rejimler ile yönetilen ülkelerdeki kadınlar güzel olmak istemez mi? Tabii ki isterler ama bunu kendi ülkelerinde gerçekleştirmelerinin imkanı genellikle olmuyor. Bu durumda ekonomik durumu iyi olanlar başka ülkelere (buna Türkiye de dahil) giderek erkek doktorlara her türlü estetik ameliyatı yaptırabiliyorlar.

Çoğu zaman emek sarfetmeden birşeyler elde edenler bunun kıymetini bilmez ve savurgan şekilde kaybederler. Dede ve babalarımız bizleri bu günlere getirmek için hem canlarını verdiler hem de kendileri büyük sıkıntılar içinde yaşadılar. Hak ve özgürlüklerimizi hem korumalı hem de bizden sonraki nesillere daha da güçlenmiş olarak iletmeliyiz. Bu bizim vatanımıza, insanımıza, yeni nesillere ve Atatürk’e borcumuzdur.