Anne Olmanın Bedelleri Ödenebilir mi?


Annelik hayattaki en kutsal görev. Neslimizin devamı ancak “anne” olan kadınlar sayesinde mümkün. Anneler bu müthiş ve yerine konulamaz görevlerini sürdürürken çok ciddi sorumluluklar yükleniyorlar. Ayni zamanda anneler kendi vücutlarından da birşeyler kaybediyorlar. Doğumdan sonra pek çok kadının vücut anatomisi eskisi gibi olmamaktadır.

Ortaya çıkan değişiklikleri inceleyelim:

Karın bölgesi

Hamileliğin dışardan farkedilen en önemli belirtisi karnın şişmeye başlamasıdır. Bebek geliştikçe giderek artan bu genişleme karın duvarında önemli değişiklikler yapar

Karın derisi

Normal gerginliğinin çok fazlasına kadar genişleyen deride gerginliğe bağlı yırtılmalar olur. Bu yırtılmalar bizim anladığımız anlamda gözle görülen ve deride kanamalı açık yara oluşturan yırtılmalar değildir. Burada derinin alt tabakası olan ve tıbbi adı “dermis” olan derin kısmı yırtılır. Derinin üst (görünen) tabakası sağlam kaldığı için bu yırtıklar başlangıçta farkedilmez. Her yaralanmada olduğu gibi bu derin deri yırtıkları da zamanla iyileşir ve az veya çok bir iz bırakır. İşte dışardan farkedilenler iyileşme sonrası kalan izlerdir. Halk arasında bunlara “deri çatlakları” veya “gebelik çizgileri” adı verilir. Tıbbi adı ise “stria” dır. Bu izler bir kere oluştuktan sonra maalesef kesin bir tedavileri yoktur ve ömür boyu kalabilirler.

Karın derisindeki gerginlik başlangıçta ciddi bir alan genişlemesine ve gevşemeye yol açar. Doğum sonrası bu gevşeme geri dönebilir ve karın derisi tekrar gerginleşerek kendisini toplayabilir. Ama deriyi gergin tutan elastik liflerin ciddi hasar görüp görevini tam olarak yapamaz hale geldiği durumlarda gevşeyen karın derisi sarkar ve kasığa doğru bir birikme ve kendi üstüne katlanma oluşturur.

Karın kasları

Karın bölgesi iç organlar tarafından sürekli olarak dışa doğru bir baskı altındadır. Bu baskıyı önlemeye karın derisinin gücü yetmez. Karnı gergin tutma görevi karın duvarını oluşturan adaleler tarafından yerine getirilir. Karın içinde yavru bebek (tıbbi adı “fetüs” dür) büyüdükçe bu adaleler de ciddi bir basınç altında gerilirler. Bazan bu adalelerde yırtıklar oluşabilir ve bu da ayni çatlaklarda olduğu gibi dışardan farkedilmez. Doğum sonrası genelde kaslardaki gerginliğe bağlı gevşeme düzelir. Ancak bazı durumlarda karın kasları eski gerginliğine dönemez ve yırtıklar ilave bir gevşeme yaratır. Bu durumda karın içi baskıya dayanamayan karın duvarı yeterli gerginlik oluşturamadığından ciddi bir bombelik ortaya çıkar.

Memeler

Gebelik süresince memeler giderek büyür ve emzirme devam ettiği sürece bu büyüklük sabit kalır. Emzirme sonrasında memeler genellikle eski boyutlarına döner. Ancak meme derisinde ayni karında olduğu gibi çatlaklar ve kalıcı gevşeme ve genişlemeler oluşabilir. Derinin esnekliğini kaybetmesi memelerin sarkmasına neden olur. Bunun dışında genişleyen memelerin emzirme sonrası büyük olarak kalmaları da rastlanan durumlardandır.

Kilo değişimi

Gebelik boyunca anne kilo alır ve doğum sonrası genellikle bu fazla kilolar geri verilir. Ancak nadir olarak gebelik sonrası alınan kiloların tam olarak geri verilemediği durumlar olabilir ve bu da annenin genel vücut görüntüsünü olumsuz olarak etkiler.

Yukarıda anlatılan olaylar bazı annelerde doğum sonrası belirgin vücut görüntüsü bozuklukları oluşmasına yol açar. İşte anne olmanın güzellik açısından ödenen bedelleri bunlardır. Bütün anneler doğum sonrası eski vücut güzelliklerine kavuşmayı hak etmektedirler.

Anneyi yeniden yaratmak (Mommy Makeover)

Yaz aylarının en önemli özelliklerinden biri de denize girilmesidir. Plajlar hem erkek hem de kadınların vücutlarını sergileme imkanı bulduğu yerlerdir. Özellikle kadınlar buralarda vücutlarına güveniyorlar ise bunu sergileyerek gururlanmak isterler. Annelerin de bu konuda diğer kadınlardan bir farkları yoktur. Ancak doğumun yarattığı olumsuzluklar çok belirgin ise daha kapalı mayoları tercih etme eğiliminde olabiliyorlar. Plastik Cerrahi annelerin bu sorunlarını düzeltmek için çeşitli seçenekler sunmaktadır.

Amerikalılar ameliyatlara değişik ve çarpıcı isimler vermekte ustadırlar. Doğum sonrası vücutları bozulan annelere düzeltici bir ameliyatlar paketi hazırlayarak bunu “Mommy Makeover” yani anneyi yeniden düzeltmek ismi ile tanıtmışlardır. Bu paket içinde karın germe, meme güzelleştirme ameliyatı ve liposuction ameliyatı tek tek veya birlikte olarak hastaya teklif edilmektedir.

Kadın vücudu

İster önden isterse arkadan bakıldığında, güzel kadın vücudunun erkeklerden farklı özellikleri vardır. Kadınlarda ince ve uzun bir boyundan sonra çok geniş olmayan omuzlar ancak onların hemen altında çıkıntıları yanlara da genişleyen memeler bulunur. Memelerin altında incelen bir bel ve daha sonra belirgin çıkıntı yapan kalçalar gelir. Kalçaların çıkıntısı düzgün bir şekilde daralarak dizlere kadar iner. Pek çok kültürde bu görüntüye “kum saati” yakıştırması yapılır. Bu görüntü kadın genetik yapısı ile ilgilidir ve eğer bozuk ise yaygın inanışın aksine kilo alıp verme ya da spor yapmak ile kolayca düzelmez. Spor yapmak kilo fazlalığını giderebilir ve adaleleri kuvvetlendirir ancak kadın vücuduna istenen görüntüyü veremez. Zaten kadınlarda erkeklerin aksine gelişmiş ve dikkati çeken adaleler estetik yönden çekici bir görüntü de vermezler.

Annenin gerek duyduğu başlıca ameliyatlar

Biz plastik cerrahlar vücudu bozulmuş bir anneyi tedavi etmek için bazı inceleme ve buna göre planlamalar yaparız. Vücudun üst kısımlarından başlayarak gözden geçirelim:

Memeler

Hormonal değişiklikler ve süt dolması nedeni ile en fazla etkilenen bu organda şu değişiklikler olabilir:

Sarkıklık

En sık görülen bozukluktur. Nedeni aşırı genişleme ve sonrasında tekrar küçülme sonucu derinin gevşeyip sarkmasıdır. Deriye bağlı olan meme başı (areola) da aşağı doğru sarkar. Meme dokusu ile deri arasında mevcut olan bağlar gevşediği veya uzadığı için meme dokusu normal olması gerekenden daha aşağı sarkar. Memelerin dışarı doğru yaptığı çıkıntı azalır. Bu durum aslında meme dokusunda bir azalma olmasa bile memelerin küçüldüğü izlenimini verir. Tedavisinde “meme dikleştirme” ameliyatları yapılır. Yeri aşağı doğru kaymış olan meme başı yukarı doğru yükseltilir. Sarkmış ve etrafa yayılmış olan meme dokusu özel dikişler ile tekrar koni şekline getirilir. Bu sayede memelerin hem dikliği hem de öne doğru olan çıkıntısı arttırılır. Bu işlem memelerin görüntü ve çekiciliğini önemli ölçüde olumlu etkiler.

Büyük ve sarkık kalma

Emzirme bitiminde memelerin eskisine göre biraz daha büyük kalması rastlanan bir durumdur. Genellikle sarkıklık ile birlikte görülür. Bu durumda hem meme küçültme hem de dikleştirme ameliyatı birlikte yapılır.

Küçülme

Emzirme kesildikten ve fazla kilolar verildikten sonra memeler eskisine göre küçülmüş hale gelebilir. Bu durumda uygun bir yöntemle meme büyütme ameliyatı yapılır (silikon meme implantları veya kişinin kendi yağ dokusu ile büyütme)

Bel ve karın bölgesi

Memelerden sonra en fazla etkilenen kısım karın bölgesidir. Buradaki değişikliler farklı tabakalar göre değişir.

Karında en sık görünen bozukluk “Stria” adı verilen gebelik çizgileri veya çatlaklarıdır. Bunu karın derisinde sarkma ve karında bombelik izler. Bunların oluş nedenlerini yazının başında anlatmıştım.

Karındaki bozukluklar genellikle “karın germe” (tıptaki adı Abdominoplasti) denilen ameliyat ile düzeltilir. Burada iki işlem yapılır:

1. Karın derisi gevşetilerek aşağı doğru çekilir ve fazla kısmı kesilerek atılır. Bu işlemde genelde göbeğin altındaki deri tamamen çıkartılır ve gebelik çatlaklarının pek çoğu ortadan kaldırılmış olur. Göbek üstündeki çatlaklar ise karın alt kısımlarına çekilmiş olduğundan daha az dikkati çeker.

2. Karın dersi altındaki gevşemiş veya yırtılmış olan karın duvarı kasları sağlam dikişler ile ortaya doğru birleştirilir. Bu şekilde sağlamlaşan karın duvarı iç organları içeri doğru bastırarak karındaki bombeliği giderir.

Kalça ve bacaklar

Bazı annelerde doğum sonrası alınan fazla kilolar geri verilemeyebilir. Bu, vücuttaki yağ birikmesine bağlıdır.

Yağ dokusu bel, kalça ve basenler başta olmak üzere her bölgede birikebilir. Nadir durumlarda bunun tam tersi de olabilir ve kalçalar küçülebilir. Bu olaylar kadın vücudunun istenen şeklinin bozulması anlamına gelir.

Tedavi prensibi şu şekildedir: Fazlalık olan bölgelerdeki yağ dokusu alınır ve eksiklik olan bölgelere verilir. Bir yere verilmese bile alınan yağ dokuları asla atılmaz ve ileride kullanılma olasılığına karşı derin dondurucuda (-80 derecede) saklanır.

Sonuç

Kadınlar anne olduklarında kendi vücutlarından çok önemli tavizler vermektedirler ve biz plastik cerrahi uzmanları bu olumsuzlukları gidermek için onlara değişik tedavi seçenekleri sağlamaktayız.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Jilet (Faça) İzleri Tedavisi

Özellikle gençler arasında isteyerek kendini yaralama iyi bilinen bir olaydır. Daha çok jilet veya başka çok keskin cisimlerle yapılır. Bu yazımızda Jilet (Faça) İzleri Tedavisini inceleyeceğiz.

Faça ve faça atmak

Faça ismi Türkçe’ye çeşitli dillerden değişerek gelmiştir. Çeşitli anlamları vardır. Bu anlamları ise şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Yüz, çehre
  • Yüzdeki bıçak yarası.
  • Kişinin genel görünüşü, kılık, giysi
  • Pişti oyununda destenin en altına açılan iskambil kâğıdı.

Faça atmak ise argoda bilinçli olarak kendini yaralamaktır.


İstemli olarak kendini yaralama (faça atma)

  • Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte psikolojik bazı bozukluklara bağlı olarak yapıldığı düşünülmektedir. Kişiler kendilerini hayati tehlike yaratmayacak şekilde yaralar ve bunun karakteristik bir iz bırakacak şekilde yapılmasına özen gösterirler.
  • Bu işlemi genellikle bazı ilaçların etkisinde iken yaparlar. Kesici alet olarak tıraş bıçağı yani jilet kullanırlar.
  • Sağ ellerini kullananlar daha çok sol kol ve önkolda, sol ellerini kullanalar ise sağ kol ve önkolda genellikle enine olarak ve düzgün aralıklarla bir dizi kesi yaparlar. Ayni şekilde özellikle erkeklerde göğüs ön duvarında birbirine paralel enine kesiler de yapılabilir.
  • Pek çok psikiyatrist bunların çevreye karşı “yardım isteme çığlıkları” olduklarına inanır. Bu davranışın daha çok depresyona veya çeşitli istismarlara uğrama durumlarına karşı bir nevi kendini cezalandırma olarak ortaya çıktığını düşünenler vardır. Bu kendine zarar verme işlemi ruhsal sorunlar devam ettiği sürece tekrarlama eğilimi gösterir.

Jilet izleri geçer mi?

  • İleri derecede yani yüzeyel olmadığı sürece bu izler kalıcıdır. Zaten ilaç etkisi altında veya ruhsal olarak doğru karar verebilme yeteneğini kaybetmiş bireylerin kendilerini bu kadar yüzeyel olarak yaralayabilmeleri olası değildir.
  • Faça atma eylemi sonucu ortaya çıkan jilet yaraları genellikle tedavi edilmez ve kendiliğinden iyileşmeye bırakılır. Çoğu ciddi yaralar bir sorun çıkartmadan kapanır ama her zaman az veya çok bir iz bırakır.
  • İzler başlangıçta kırmızı, kabarık, kaşıntılı olabilir. Zamanla bir miktar azalırlar ancak hiçbir zaman tamamen yok olmazlar.

Faça izleri silinir mi?

Jilet izleri kişinin ruhsal durumu olumlu olarak değişmediği ve kendisi silinmelerini istemediği sürece dokunulmamalıdır. Çünkü ileride ayni eylemin tekrarlanması çok büyük bir olasılıktır. Ancak tedavi sonucu veya zaman içinde olgunlaşma sonucu kişiler bu izlerin kendileri için uygunsuz bir işaret olduğunun farkına varırlar.

Genellikle toplumun her kesimi jilet izleri hakkında bir şekilde fikir sahibidir ve kişilerin bu izleri sonsuza kadar başkalarından gizlemeleri pek mümkün değildir. Bu nedenle normal ruhsal sağlığına kavuşmuş bireylerin çoğu önceden oluşturdukları bu izleri yok edilmesini isterler. Günümüzde jilet izlerinin tedavisinde tam olarak fikir birliğine varılmış bir yöntem yoktur.


Jilet izlerinin tedavi yolları

Faça izlerini tedavi ettirmek isteyenler genellikle bu izlerin tam olarak silinmesini ve izli bölgelerin diğer normal kısımlar ile ayni görüntüye sahip olmasını isterler. Günümüz teknolojileri ile bu mümkün değildir.

Ancak bir şekilde bu izlerin görüntüsü değiştirilebilir. Aslında jilet izlerinin en rahatsız edici tarafı kişi hakkında olumsuz duygulara yol açma riskidir. Ancak vücudunda yanık, trafik kazası veya başka nedenlerle çeşitli izleri bulunan kişilerde estetik olarak görüntü bozukluğu olsa bile bu izler kişiyi utandıracak veya suçlayacak bir anlam taşımazlar.


İzlerin üzerini kazımak

Jilet izleri her zaman deride olur. Derinin yüzeyel tabakaları kazındığı zaman derin tabakalar yeni bir deri yaparak yarayı kapatırlar. Bu işleme tıp dilinde derinin zımparalanması anlamına gelen “dermabrazyon” ismi verilir. Bazı durumlarda yararlı olsa da her zaman iyi sonuç vermeyebilir.


Lazer tedavileri

Lazerler değişik dalga boylarında değişik tedaviler gerçekleştirirler. Ancak faça izlerini tam olarak giderecek bir lazer tedavisi bulunmamaktadır.


Deri yamaları (greft) kullanmak

Bu yöntem en etkili olanıdır.

Jilet izlerinin bulunduğu bölgenin derisi soyulur ve ortaya çıkan yaralı bölgeye vücudun başka bir yerinden alınan deri yaması konulur. Burada jilet izleri tamamen yok olur ancak bölgeyi kapaktan deri yaması burada farklı bir renk ve yapı ile hemen kendisini belli eder. Burada artık eski izler yoktur ancak nedeni belli olmayan bir iz vardır. Bu izi görünmez hale getirmek de mümkün değildir. Ayrıca deri yamasının alındığı vücut bölgesinde de değişen derecelerde bir iz kalabilir. Bu nedenle deri yamaları genellikle vücudun fazla görünmeyecek veya kolayca gizlenebilecek yerlerinden alınır.


Sonuç

Kendine zarar vermek amacı ile yapılan izler (genellikle jilet izleridir) kalıcıdırlar. Bunlar en büyük zararı vücut fonksiyonlarını bozarak değil ama kişinin sosyal konumunu ve prestijini bozarak verirler. Tam olarak yok edilmeleri mümkün değildir ancak izlerin görüntüsü (ve anlamı) değiştirilerek verdikleri zararlı mesaj giderilebilir ve bu da kişiye oldukça olumlu bir katkıda bulunur.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Estetik Plastik Cerrahide Muayene

30 Ağustos 2022

Bugün kurtuluş savaşımızı taçlandıran “Büyük Taarruz”un yüzüncü yıldönümü. Türkiye Cumhuriyeti bu savaşın başarısı ile kuruldu. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları bu savaşı kaybetselerdi belkide biz şimdi Anadolu’nun ortasında denizler ile bağlantısı bile olmayan ve şeriat ile yönetilen bir başka Afganistan olacaktık. Plastik Rekonstrüktif ve Estetik cerrahi adında bir anabilim dalımız muhtemelen olmayacaktı ve kadınlarımız yalnız gözleri gösteren giysiler içinde böyle bir tıp dalının mevcudiyetinden haberdar olmayacak veya rüyalarında hayal edeceklerdi. Erkeklerimiz ise belkide güzel kadın kavramını yalnızca uygar ülkelerde yaşayan kadınların resimlerinden öğreneceklerdi. Bugünlerde geldi isek ve Suudi Arabistan, İran ve Afganistan’dan farklı isek bunu Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘e borçlu olduğumuzu unutmayalım ve bizi şeriata sürüklemek isteyenlere fırsat tanımamak için elimizden gelen mücadeleyi verelim.


Estetik Güzellik İkilemi

Kısa bir süre önce Üniversite TV de sayın Lale Akın ile birlikte İstanbul Stüdyosunda bir program yaptık. Bu programda estetik cerrahinin hangi mucizeleri yarattığını veya bir saatten daha kısa sürede nasıl çok güzel bir yüze sahip olunabileceğini veya ameliyat yapmadan bir burun estetiğinin nasıl gerçekleştiğini konuşmadık. Bunlar yerine toplumumuzda “estetik” kavramının aslında “güzellik” kavramı ile eşleştirildiğini ve bunun doğru olmadığını irdeledik.

Güzellik ve Estetik Salonlarındaki Olası Riskler

Normal koşullarda “tıbbi işlemler” yapması yasak olan bu salonlarda giderek doktor kontrolunda olmadan lazer, dolgu enjeksiyonu, botulinum toksini enjeksiyonu ve deri altına yerleştirilen bazı cihazlar ile yüz gerginleştirilmesi gibi işlemlerin yapıldığını duyuyoruz. Bu işlemlerin hepsi tıbbi işlemlerdir ve şu anda mevcut yasalar uyarınca yalnızca Dermatolog (deri hastalıkları uzmanı) ve Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanları tarafından yapılmaları gerekmektedir.

Bu konuda yaptığım söyleşiyi aşağıdaki videoda izleyebilirsiniz:


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Malign Melanom

Derimize rengini veren boyalar deri içindeki özel hücreler tarafından üretilir. Bu hücrelere melanosit adı verilir. Melanosit hücreleri deriyi koruyan melanin adı verilen bir boya salgılarlar. Uzun süre güneş gören bölgelerin esmerleşmesi melanositlerin melanin salgılaması ile olur.

Nevüs

Melanosit hücreleri hemen herkeste zararsız deri tümörleri oluştururlar. Bunlar kahverengı renkte deri ile ayni hizada veya kabarık olabilirler. Halk arasında bunlara ben veya et-beni adı verilir. Normalde nevüsler doğumdan sonra çeşitli zamanlarda ortaya çıkar ve sayıları kişiden kişiye değişen miktarlarda artar. Ancak doğuştan olan nevüsler de mevcuttur ve bunlara konjenital nevüs adı verilir. Büyüklükleri değişiktir. Nadir olarak çok geniş alanları kaplayacak boyutlarda olabilirler.

Melanoma

Vücudumuzdaki çok sayıdaki melanositler bazı koşullarda ve çoğu zaman da nedeni bilinmeden nevüs’e benzeyen ancak çok tehlikeli olan deri tümörleri oluşturabilirler. Bunlara melanoma veya malign melanom adı verilir.

Neden olur?

Melanoma deride daha önce mevcut olan kansere eğilimli bir oluşumdan gelişebildiği gibi tamamen sağlıklı deride kendiliğinden de oluşabilir. Melanoma’nın oluş nedeni birçok kanserde olduğu gibi tam olarak bilinmez. Ancak bazı etkenlerin melanomayı tetiklediği bilinmektedir. Bunlar:

Ultraviyole ışınları

Birçok melanomanın gelişmesindeki sorumlu faktör ultraviyole ışınlarının etkisi altında kalmaktır. Hem ultraviyole A (UVA) hem de ultraviyole B (UVB) kanser yapıcı etkilere sahiptir. Bu ışınlar ticari solaryumlarda da mevcuttur. Halk arasında güneş ışınlarının sağlıklı bünye yarattığı inancı yaygındır. Aslında bunun aksine deri denilen ortanımıza en fazla zarar veren ve hızlı yaşlandıran etken güneş ışınlarıdır.

Güneş Yanıkları

En riskli durumlar seyrek olarak güneş gören bölgelerde belli aralıklarla tekrarlayan ani, şiddetli ve su toplaması ile birlikte güneş yanıklarının oluşmasıdır. Bu durum özellikle deniz kenarında oturmayan kişilerde yaz tatilleri sırasında sık olarak görülmektedir. Güneş koruyucu yağların yaygın olmadığı geçmiş yıllarda deniz tatillerinin ilk günlerinde ciddi güneş yanıklarına ne kadar sık rastlandığını yaşı biraz ileri olanlar çok iyi hatırlarlar. Melanoma’ların çoğu güneş gören bölgelerde oluşur. Ancak avuç için, ayak tabanı ve genital bölge gibi güneş görmeyen bölgelerde de melanoma çıkabilir.

Sonradan melanoma’ya dönebilen deri lezyonları.

Derideki nevüsler (benler) sonradan melanoma dönüşebilmektedir. Bunlar başlıca:

  • Sonradan çıkan sıradan nevüs (ben) ler.
  • Displastik nevüs (şüpheli ben)
  • Konjenital nevüs (doğuştan mevcut ben)
  • Hücresel mavi nevüs (mavi ben)

Ciddiyetine göre risk faktörleri

Yüksek risk oluşturan durumlar:

  • Ben (nevüs) lerde sonradan ani değişiklikler olması
  • Ailesel melanom hikayesi olanlarda displastik nevüslerin bulunması
  • Bir kişide 2 mm veya daha geniş çapı olan 50 den fazla nevüsün bulunması

Orta derecede risk oluşturan durumlar

  • Aile fertlerinden birinde melanoma olması
  • Daha önce melanoma tedavisi geçirme
  • Bölgesel displastik nevüslerin mevcudiyeti
  • Konjenital nevüs

Hafif derecede risk oluşturan durumlar

  • Bağışıklığı baskılayan tedaviler (immünosüpresyon)
  • Güneş ışınlarına duyarlılık
  • Daha önce su toplaması ile birlikte olan ani ve şiddetli güneş yanığı geçirme
  • Çillenme

Tanı konulması

Melanoma tanısı ancak şüpheli bir nevüsten biyopsi alınması ve patolojide tetkik edilmesi ile konulur. Bir nevüsün şüpheli olduğunu düşündüren bazı durumlar vardır. Bunlar:

  • Hızlı  büyüme
  • Ani renk değiştirme
  • Kenarların düzensiz görünüm alması
  • Nedensiz yere ülser veya kanamanın ortaya çıkması

Biyopsi

Bir nevüsün tehlikeli olup olmadığına dermatoloji (deri hastalıkları) uzmanları karar verebilir. Ancak kesin tanı mutlaka şüpheli lezyonun tamamen çıkartılıp patolojik incelemeden geçirilmesi ile konulabilir. Bunun dışında hiçbir laboratuvar tetkiki  veya görüntüleme (radyoloji MR, BT PET vs) yöntemi kesin tanı kondurmaz ve yapılmaları gereksizdir. Ancak bu tetkikler tanı konulmuş ve ilerlemiş hastaların takibinde yararlıdır. Biyopsi iki türlü alınır:

  1. Nevüs küçük ise tamamı alınır ve tetkike gönderilir. Çıkarılma sırasında kenarlarda 1-2 mm kadar sağlam deri bırakılmasına ve deri altı yağ dokusuna kadar inilmesinde yarar vardır. Birçok tümör için bu şekilde çıkarma tam bir tedavi sağlar. Ancak sonuç şüpheli gelirse ileri tedavi planlanır.
  2. Nevüs büyük ise en şüpheli kısmından deri altına inecek kadar birkaç mm eninde tam tabaka bir dilim alınır ve tahlile gönderilir. Sonuca göre kesin cerrahi planlanır.

Tedavi

Deri melanoma’sının tedavisi kesinlikle Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanları tarafından yapılmalıdır. Bu tedavide hem tümör güvenli bir sağlam deri ile birlikte çıkartılır hem de sıçrayabileceği lenf düğümleri kontrol edilir. Tümörü çıkartırken dikkat edilmesi gereken şey geriden tümör bırakmıyacak kadar geniş alınmasıdır. Bu geniş alınma bölgenin yapısının bozulmasına yol açabilir. Ancak plastik rekonstrüktif cerrahi yöntemleri bu bozuk yapıyı yeniden yerine koyabilir. Görüntü bozulmasın diye gerekenden daha küçük bölgenin çıkartılması hastanın hayatına mal olabilir. Erken dönemde yakalandığında melanoma cerrahi çıkartılma ile tamamen temizlenip yok edilebilen bir hastalıktır. Ancak iler dönemlerde cerrahi tedaviye rağmen hastalık tekrarlar ise veya cerrahi yetersiz kalmış ise kemoterapi, radyoterapi, immünoterapi gibi tedaviler için diğer branşlar da devreye girer.

Önemli uyarılar

Deri lezyonlarının çok önemli bir kısmı iyi huyludur. Bunların bazıları lazer cihazları, koter cihazları ve kimyasal maddeler ile yakılarak veya soğuk tatbiki ile dondurarak ortadan yok edilebilirler. Bu yöntemler ameliyathane gerektirmediği için masraflı değildir. Ayrıca daha az iz bıraktıkları gibi yanlış bir inanış mevcuttur. Ancak önemli bir dezavantajları vardır. Eğer bunlar şüpheli lezyonlar ise gerçek tanının ne olduğunu ve yapılan tedavinin uygun olup olmadığını önceden anlamak mümkün değildir. Çünkü ortada tahlil edilecek bir parça yoktur. Deneyim karar vermekte önemlidir ancak bazı durumlarda en tecrübeli göz bile küçük bir kanser veya melanomu fark edemeyebilir. Bunlar yetersiz yakıldıklarında veya dondurulduklarında bir süre sonra daha geniş olarak tekrarlarlar. Bunun nedeni benlerle oynanması değil tedavinin yanlış yapılmasıdır. Yüzdeyüz emin olmadıkça hiçbir deri lezyonu biyopsiye gönderilmeden tedavi edilmemelidir. Prof. Dr. Ege Özgentaş çıkarttığı her tümörü görünüşü ne kadar masum olursa olsun istisnasız olarak patolojik incelemeye gönderir.

Sonuç

Malign melanom (veya melanoma) erken yakalandığında tam olarak tedavi edilebilir. Erken tanı için vücuttaki benlerin belli aralıklar ile deri hastalıkları (dermatoloji) uzmanları tarafından kontrol edilmeleri gereklidir. Şüpheli durumlarda mutlaka plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanları tarafından uygun cerrahi tedavi gerçekleştirilmelidir. Melanoma tedavisinde estetik kaygılar tamamen bir tarafa bırakılmalı hayat kurtarma üzerinde yoğunlaşılmalıdır.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Ticari Dolgular ve Yağ Dolgusu

Ticari Dolgular ve Kişinin Kendi Yağ Dokusunun Karşılaştırılması

Yaklaşık 1990 ların sonlarına kadar yaşlı yüz görüntüsünü düzeltmek için yapılan estetik ameliyatlar genellikle yüzdeki deri sarkmaların ve kırışıklıkların düzeltilmesini hedef alıyordu. Ancak daha sonra yaşlanmanın yaptığı değişiklikler daha iyi anlaşılmaya başlandı. Özellikle yüz bölgesinde yaşlanma ile birlikte yumuşak dokularda bir erime ve sarkma oluyor. Yaşlanma sırasında en belirgin olarak göz altlarındaki yağ dokuları erir ve buna bağlı olarak derinde olan ve normalde dikkati çekmeyen göz altı yağ torbaları görünür hale gelerek dikkat çekmeye başlar. Ayrıca gözlerin alt iç taraflarındaki yanak kısımlarında yağ dokuları eriyerek “gözyaşı olukları” adı verilen dikine çöküklükler yapar. Ayni şekilde ağız kenarlarındaki yumuşak dokular azalarak buralarda “Marionette Çizgileri” adı verilen oluklar oluşturur. Marionette kelimesi bu bölgeyi çok iyi ortaya çıkaran bir portredeki kadının adından esinlenerek alınmıştır. Modern konsepte yüz yaşlanmasını bir balonun sönmesine benzetebiliriz. Gergin balon sönmeye başlayınca çeperleri buruşmaya başlar. Bunun düzelmesi için kenarların gerilmesi yetmez. İçindeki hacmin de arttırılması gerekir. Yani balon tekrar şişirilmelidir. Bu kavramı yaşlanmış yüzlerin tedavisine uygularsak yaşlı yüzlerdeki doku kaybının yani sönmenin düzeltilmesi gerekir. Bunun için de yüzdeki çökmüş ve sönmüş bölgelerin uygun bir doku veya madde verilerek tekrar doldurulması yani şişirilmesi gereklidir. Bu işi gerçekleştirecek maddeleri sonunda firmalar üretmeyi başardılar ve “dolgu” adı altında piyasaya sürdüler.

Ticari dolgu tipleri

Günümüzün ticari dolgularını iki ana grupta toplayabiliriz.

  1. Vücutta mevcut olan organik yapıları taklit eden ve göreceli olarak doğala yakın maddelerden yapılan dolgular: Bunlar oldukça güvenilir yapıdadır. Enjekte edildikleri bölgede bir süre sonra vücuttaki özel hücreler tarafından yok edilirler. Bu süre aylar veya bir yıldan biraz uzun bir zaman birimi olabilir. Bu nedenle istenen sonuç zamanla azalacağından belli aralıklar ile tekrarlanmaları gerekmektedir. İyi tarafları bunları yok edecek yapılar (enzimler) ticari olarak üretilmektedir. Böylece istenmedikleri durumlarda üzerlerine yapılacak enjeksiyonlar ile eritilebilirler.
  2. İnorganik yani canlı dokularla ilgisi olmayan maddelerden yapılan dolgular: Bunların en önemli özelliği vücut tarafından yok edilemeyişleri yani kalıcı olmalarıdır. Ancak kalıcı olmak olumlu bir özellik gibi görünse de her zaman böyle değildir. Bunları vücuda zarar vermeden yok edecek ticari maddeler mevcut değildir. Bu nedenle istenmeyen bir durum ortaya çıktığında tek seçenek cerrahi olarak çıkartılmalarıdır. Bunu gerçekleştirmek ise her zaman mümkün olmayabilir.

Ticari dolgu maddelerinin avantajlı yanları:

  • Piyasadan kolayca satın alınabilirler
  • Raflarda oda sıcaklığında uzun süre saklanabilirler
  • Uygulanmaları çok kolaydır. Ucunda iğnesi olan enjektörlerde satılırlar.
  • Herhangi bir anesteziye gerek olmaksızın bir muayene koltuğunda özel bir donanıma ihtiyaç olmadan kullanılabilirler.
  • Etkileri enjeksiyon yapıldığı anda ortaya çıkar.
  • Dolgu yapılan kişi işlemden hemen sonra normal işi ve yaşamına geri dönebilir.
  • Ciddi komplikasyonları göreceli olarak azdır.
  • Tedavi maliyeti göreceli olarak ucuzdur.

Sakıncalı yanları:

  • Piyasada çok sayıda ürün mevcuttur. Hangilerinin güvenli olduğunu saptayacak geçerli bir yöntem yoktur. FDA-(Amerikan) Gıda ve İlaç Yönetimi tarafından onaylanan ürünler güvenli sayılabilir ancak ürünlerin FDA onayı alıp almadıklarını anlamak sıradan kişiler için kolay değildir.
  • Ürünler çok az miktarda dolgu maddesi içerirler. Bu miktar genellikle 1 ml dir. Geniş alanlara dolgu yapmak için çok sayıda ürün kullanmak gerekir bu da maliyeti arttırır.
  • Nadir olarak alerji veya istenmeyen reaksiyonlara neden olabilirler. Bunların ciddiyeti hafif ile çok ağır arasında değişebilir.
  • Ürünlerin güvenliği az miktarlarda kullanıldığında test edilmiştir. Bu maddelerin ayni bölgeye çok fazla miktarlarda enjekte edildiklerinde nasıl yanıt alınacağı genellikle bilinmemektedir.

Kişinin kendi yağ dokusu

Dolgu maddesi olarak kullanılmak üzere başka bir seçenek daha vardır: Kişinin kendisinden alınan dokular. Deri altı dokusu (dermis) kas ve fasya gibi çeşitli dokular dolgu maddesi olarak kullanılabilirler. Ancak en sık kullanılan doku vücutta en bol bulunan ve kullanımı en kolay olan yağ dokusudur. Yağ dokusu karından, belden, bacak içlerinden veya diz içlerinden alınabilir. Ancak alınması bir cerrahi işlemdir ve ağrılıdır. Bunun için bir ameliyathane ve anestezi gerekir. İşlemin büyüklüğüne göre lokal anestezi ile günübirlik yapılabildiği gibi genel anestezi altında ve yatarak yapılmaları da gerekebilir. Yağların alınması küçük veya normal bir liposuction işlemidir. Küçük bir alandan bir enjektör ile ve elle yağlar alınabildiği gibi bir liposuction aleti de gerekebilir. Alınan yağlar enjekte edilmeden önce zenginleştirme işleminden geçirilir. Bu işlem hasta masada iken 15-20 dakika içinde gerçekleştirilebilir. Yağların verilmesi küçük enjektörler ile yapılır. Enjektör uçları normal iğneler olabildiği gibi künt uçlu kanüller (ince borular) da olabilir. Enjeksiyon sonrası değişen ölçülerde morarma (ekimoz) ve şişlik (ödem) görülebilir. Bunların kaybolması bazı kişilerde 3 haftayı bulabilir.

Enjekte edilen yağ dokusunun kalıcılığı

İlk verilişte yağ dokusunun bir kısmı ilk 3-4 ay içinde eriyebilir. Bu erime miktarı işlemi yapan cerrahın deneyimine ve yağ verilen bölgenin kan dolaşımına bağlı olarak %50 ye kadar çıkabilir. Ancak verilen yağın tamamı da tutabilir. Ancak normal koşullarda hiçbir zaman verilen yağın tamamı erimez. Kabaca 4 ay sonra kalan yağ miktarını kalıcı olarak kabul edebiliriz. Kalan miktar istenen sonucu karşılamaz ise 4. aydan sonra ayni bölgeye yeni bir yağ enjeksiyonu daha yapılır. Çoğu zaman ikinci yağ enjeksiyonunda erime miktarı daha az olmaktadır. Çoğu zaman şu şekilde bir mantık yürütülmektedir: Verilen yağların bir miktarı eriyor ise ilk seferde düşündüğümüzden daha fazla yağ verelim ve erime sonrası istediğimiz sonuca ulaşalım. Bu düşünce doğru değildir. Bazı durumlarda hiç veya çok az erime olabilir. Bu durumda bölge istenenden daha kabarık olacaktır ve sonucu olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle doğru karar gerektiği kadar yağ vermektir.

Yağ dokusunun saklanması

İlk ameliyatta alınan yağ dokusunun bir kısmı ileride kullanılmak amacı ile saklanabilir. Yağlar özel derin dondurucularda (-80 dereceye kadar soğutabilen) birkaç yıla kadar saklanabilir. Tekrar kullanılmaları gerektiğinde donmuş yağlar eritilerek enjekte edilebilir.

Maliyet

Yağ dokusu ile dolgu yapılması ucuz bir işlem değildir çünkü alınma işlemi bir ameliyathanede yapılmalıdır. Ameliyathane kullanımı pahalıdır. Buna karşılık derin dondurucuda saklanan yağların eritildikten sonra enjekte edilmeleri lokal anestezi altında günübirlik bir işlem olarak yapılabilir. Bu tür enjeksiyonlar muayene koşullarında gerçekleştirilebilir. Ancak bir ameliyathanede yapılmaları tercih edilmelidir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş 5 ml veya daha fazla miktarlarda dolgu gerektiğinde kişinin kendi yağını kullanmayı tercih etmektedir. Zaten olguların çoğunda bu miktarın çok üzerinde miktarlar kullanılmaktadır. Buna karşılık dudak dolgularında ve az miktardaki yüz dolgularında ticari dolguları kullanmaktadır. Ancak kullanılan dolguların FDA onayı alınmış ürünler olduğuna özen göstermektedir.

Aşağıdaki video 2016 yılında hazırlanmış olsa da hala geçerli olan bilgiler vermektedir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz:


Migren ve Botulinum Toksini

Migren ve Modern Tedavisi

Migren nedir?

Duyularımız beyne çeşitli uyarılar gönderirler. Bu uyarılar sinirlerimizde elektrik akımına dönüşür ve çeşitli sinir bağlantılarından geçerek beyne ulaşırlar. Bu sinyalleri alan beyin gerekli hedeflere yanıt niteliğinde sinyaller gönderir. Çeşitli nedenlerle bu sistemde bir bozukluk olursa baş-boyun bölgesindeki (trigeminocervical) ağrı sistemi belli aralıklar ile uygunsuz olarak uyarılır ve migren baş ağrısı denilen hastalık ortaya çıkar. Diğer bir deyişle migren belli aralıklar ile ortaya çıkan, bir süre devam ettikten sonra sona eren ve bazan dayanılmaz şiddete ulaşan baş ağrıları ile kendini gösteren bir hastalıktır.

Migreni tetikleyen uyarı ve durumlar

  • Stres
  • Aşırı gürültü
  • Keskin kokular
  • Kadınlarda hormonal değişiklikler
  • Aşırı derecede fazla veya çok az uyku uyumak
  • Hava koşullarındaki ani değişiklikler
  • Kuvvetli veya yanıp sönen (titreşen) ışık

Bazı besinlerin de migreni tetiklediği gözlenmiştir

  • Alkol
  • Turşu
  • Fermente gıdalar
  • Bazı meyve ve yemişler
  • Çukulata
  • İşlenmiş et
  • Olgunlaştırılmış peynirler

Migren riski yüksek olan kişiler

  • Kadınlar
  • Ailede migren hikayesi olan kişiler
  • Çeşitli hastalığı olanlar: Depresyon, epilepsi (sara), bipolar bozukluk, uyku düzensizliği.

Bulgular (Sempotomlar)

Migrenin dört evresi vardır:

  1. Hazırlık (prodrome)
  2. Başlangıç belirtileri (aura)
  3. Belirtilerin tam olarak ortaya çıkması (semptomatik dönem)
  4. Ağrı sonrası (postdrome)

Hazırlık (prodrome) dönemi : Ağrıdan 24 saat kadar önce başlar. Aşırı esneme, ruhsal durumda açıklanamayan değişiklik, aş erme, aşırı idrara çıkma gibi durumlar görülebilir.

Başlangıç belirtileri (aura) dönemi: Ağrıdan hemen önce veya ağrı ile birlikte başlayabilir ve ağrı süresince devam edebilir. Kaslarda zayıflık, birisi dokunuyor veya sıkıştırıyormuş hissi, görme bozuklukları (zigzag çizgiler, ışık parlamaları) oluşabilir.

Belirtili (semptomatik) dönem: Önce hafif olarak başlayan ve giderek şiddetlenen ağrı görülür. Genellikle baş boyun bölgesinin tek tarafında olur. Ağrı gidip gelen atımlar şeklindedir. Beraberinde bulantı ve kusma, ışık koku ve sese aşırı duyarlılık görülür. Öksürme, hapşırma ve hareket etme ile ağrı daha da şiddetlenir.

Ağrı sonrası (postdrome) dönem: Hasta kendini zayıf, bitkin ve kafası karışmış hisseder. Bu durum bir güne yakın sürebilir.

Tanı konulması

Teşhiste hastanın şikayetleri çok önemlidir. Kesin tanı koyduracak bir yöntem yoktur. Ancak benzer belirtileri veren başka hastalıkları ekarte etmek için nörolojik muayene, MR (manyetik rezonans) veya BT (bilgisayarlı tomografi) dahil çeşitli testler yapılmalıdır. Şunu tekrar hatırlatmakta yarar vardır: Migren tanısını koyduracak özel bir laboratuar veya görüntüleme testi yoktur.

Tedavi

Migrenin kesin tedavisi yoktur. Şunlar yapılabilir:

  • İlaçlar: Çok çeşitli ilaçlar kısmen yarar sağlayabilir. Ancak uzun süre kullanıldıklarında etkileri azalır. 
  • Rahatlatıcı işlemler: Sessiz ve karanlık bir odada gözler kapalı olarak dinlenmek, bol sıvı almak ve ağrıyan bölgelere soğuk tatbik etmek
  • Cerrahi tedavi
  • Botulinum toksini tedavisi

Plastik Cerrahide Migren Tedavisi

Cerrahi tedavi: Son yıllarda baş boyun bölgesinde ağrının görüldüğü bölgenin sinirleri gevşetilerek ağrıların azaldığı veya kaybolduğu gözlenmiştir.

Butulinum toksini tedavisi: Yaklaşık 20 yıldan beri kullanılmaktadır. Ortaya çıkışı hastaların gözlemleri ile olmuştur. Herkes gibi migren hastaları da yüz, boyun, saçlı deri gibi bölgelere çeşitli amaçlar ile botulinum toksini yaptırmaktadırlar. Bazı migren hastaları botulinum yaptırdıktan sonra uzun süre yeni bir atak geçirmediklerini farkettiler. Hatta hafif ağrılarda oluşmuş ağrının da geçtiğini gözlemlediler. Bu bulgular ağrıyı yapan sinir uçlarının botulinum toksini ile çalışmaz hale getirilmesinin ağrıya iyi geldiğini düşündürdü. Günümüzde bu tedavi geniş olarak kullanılmaktadır. Genellikle ağrının olduğu bölgede bir adale bulunur. Bu adalelerin veya sinirinin botulinum toksini ile felç edilmesi bazı hastalarda belirgin yarar sağlamaktadır. Ancak botulinum toksini etkisi geçici olduğundan tedavinin belli aralıklar ile tekrarlanması gerekmektedir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş migren baş ağrılarında ve boyun, sırt gibi bölgelerdeki ağrılarda uygun hastalarda botulinum toksini kullanmaktadır. Ağrının olduğu bölgedeki kaslar veya sinirleri botulinum enjeksiyonları ile çalışamaz hale getirilir. Ancak bunun için ağrı olan bölgelerin anatomisinin iyi bilinmesi ve enjeksiyonların doğru bölgelere yapılması gereklidir.


Sosyal medyadaki paylaşımlarımızı izlemek için aşağıdaki logolardan uygun gördüklerinize tıklayabilirsiniz: