Ergenlere estetik yeniden gündemde

Kylie Jenner Amerika’da iyi tanınan bir televizyon yıldızı. Bir süredir görüntüsünde değişiklik olduğu için estetik yaptırdığı öne sürülen yıldız nihayet dudak dolgusu yaptırdığını açıkladı. Bu açıklama derhal yoğun tartışmalara yol açtı. Daha 17 yaşında olan Kylie’nin reşit olmadığı halde dudak estetiği yaptırması bazı çevrelerce kınandı.

17 yaş henüz vücut gelişiminin tamamlanmadığı ve kişilik gelişiminin devam ettiği bir yaştır. Pek çok ergende gelişme çağında vücut algılaması ile ilgili sorunlar olabilir ancak bunların önemli bir kısmı gelişimin tamamlanması ve olgunlaşma ile kendiliğinden ortadan kalkar. Gerçek estetik bozuklukları ise reşit olduktan sonra her yaşta düzelttirmek mümkündür.

Medya yıldızları özellikle gençleri çok derinden etkilemektedirler. Bu etkileme çoğu zaman olumsuz yönde olmaktadır. Özellikle Güney Kore ve Singapur gibi ülkelerde gençler batılı artistlere benzemek için internette gördükleri güvensiz cihazları satın alarak yüzlerinde değişiklik yapmaya çalışmaktadırlar. Göz kapaklarını batılılara benzetmek için taktıkları özel kıskaçlı gözlükler, burunlarını kaldırmak için burun deliklerine taktıkları açıcı cihazlar, çene kenarlarını inceltmek için kullandıkları deriyi ezen el silindirleri bunlara örnek olarak verilebilir. Aslında bunların hiçbiri yarar sağlamadığı gibi bazı durumlarda yaralanma ve sekellere de yol açabilmektedirler. Ancak ergenleri anlamak ve ikna etmek zordur.

Burada estetik cerrahlar ve aileler de sorumluluk almalı ve ergenlerin istekleri gerçekçi değilse yerine getirmektense zor da olsa onları ikna etme yoluna gidilmelidir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş zorunlu durumlar dışında ergenlere estetik cerrahi yapılmasını uygun görmemektedir.

//

Burun Estetiğinde Türk Lokumu Yöntemi

Burun estetiği en iyi tanınan ve çok sık uygulanan bir estetik ameliyattır. Burun ameliyatları önceleri tıkanıklıkları açarak daha iyi nefes almayı sağlamak amacıyla geliştirilmiş ancak daha sonra estetik bozuklukları da düzeltecek şekilde ilerletilmiştir.

İlk ortaya çıktığından bugüne burun estetiği büyük değişiklikler geçirmiştir. Bunun en önemli nedeni estetik olarak iyi sonuçlar alınsa da bazı kişilerde ameliyat sonrası doğal olmayan “estetikli burun” görüntüsünün ortaya çıkmasıdır. Burun çok ince kıkırdak ve kemiklerin özel bir şekilde bir araya gelerek oluşturduğu bir kubbeye sahiptir. Kemik kısım burun köküne destek olurken kıkırdak kısımlar buruna esneklik sağlar ve burun deliklerinin sürekli açık kalmasına yardımcı olurlar. Burun estetiği sırasında genellikle kemik ve kıkırdaklar kesilmekte veya değiştirilmektedir. Bu değiştirme işlemi burun kubbesinin hassas yapısını bozmakta ve bazı hastalarda sonradan doğal olmayan bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu sorunu gidermek için çeşitli yöntemler denenmiştir. En sık kullanılan yöntemler ameliyat sonrası burun sırtındaki bazı bölgelere kıkırdak destekler yerleştirilmesidir. Hernekadar sonradan yerleştirilen kıkırdak çubuk destekleri burundaki olası düzensizlikleri giderse de burun derisinin çok ince olması bu kıkırdakların sonradan farkedilmesine yol açabilmekte ve bu da estetiği bozmaktadır. Ayrıca ne kadar dikkatli yerleştirilirse yerleştirilsin kıkırdaklar zamanla kayabilmekte veya simetrik olmayabilmektedir.

Bu soruna en etkin çözüm bir Türk Plastik Cerrahı Prof. Dr. Onur Erol tarafından bulunmuştur. Klasik olarak yapılan bir burun estetiği ameliyatı sonrası çıkartılan kıkırdaklar çok ince parçalara doğranarak kıyma haline getirilmekte ve daha sonra kendiliğinden eriyen bir zar içine sarılarak elle şekillendirilebilen bir macun elde edilmektedir. Bu macun halini almış kıkırdak burun derisi altına yerleştirildikten sonra parmaklar ile şekillendirilmekte ve burun sırtına istenilen görüntü verilebilmektedir. Bu tekniği uluslararası bir kongrede gören Amerikalı bir estetik cerrah çok beğenmiş ve “Turkish Delight” yani Türk Lokumu’na benzetmiştir.

Uluslararası alanda hızla ün kazanan Türk Lokumu (Turkish Delight) tekniğini bugün dünyanın her ülkesinden estetik cerrahlar giderek artan sıklıkta kullanmaktadır. Özellikle çok ciddi şekil bozuklukları ile kendini gösteren burun problemlerinde bu metod sayesinde her buruna istenilen şekil kolayca verilebilmektedir. Burun görüntüsü cerrahın artistik görüşüne ve hastanın isteğine bağlı olarak şekillendirilebilmekte ve iyileşme sonrası doğal ve düzgün bir burun sırtı ortaya çıkmaktadır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş burun estetiğinde Türk Lokumu (Turkish Delight) tekniğini kullanmaktadır.

İlgili yazılar:

//

Rhinoplasty Society Başkanı Bir Türk

Rhinoplasty Society (Burun estetiği derneği) 1996 yılında 22 plastik cerrah tarafından kuruldu. Kurucuların hepsi Amerika ve Dünya çapında burun estetiğinde isim yapmış plastik cerrahlardı. Kar amacı gütmeyen bu kuruluşun amacı burun estetiğine ilgi duyan plastik cerrahlar arasında bilimsel bilgi alışverişi yapmak ve burun estetiğinin gelişmesine katkıda bulunmaktır.

Günümüzde burun estetiğinde dünyadaki en saygın kuruluş kabul edilen bu gruba bugüne kadar hep Amerika’lı plastik cerrahlar başkanlık yapmıştır. Bu yıl ilk kez Rhinoplasty Society başkanlığına Amerika dışından biri ve bir Türk Plastik Cerrah, Prof. Dr. Onur Erol seçildi. Ülkemiz için büyük bir gurur kaynağı olan bu başarısı için kendisini kutluyoruz.

Amerikan Estetik Cerrahi Kongresi Montreal’de yapıldı

Dünyanın en prestijli estetik cerrahi kongresi olan Amerikan Estetik Cerrahi Derneği (ASAPS) kongresi bu yıl Kanada’nın Montreal kentinde yapıldı. Kongrenin yapıldığı “Montreal Kongre Sarayı” (Palais des congres de Montreal) dev salonları, gözalıcı mimarisi ve modern teknolojisi ile insanı hayran bırakan bir yapı. Amerika dışından da katılımcıları olan kongrede 4 gün boyunca estetikteki son yenilikler tartışıldı.

Türkiye’den Prof. Dr. Ege Özgentaş ve 10 kadar estetik plastik cerrahın katıldığı bu kongrede öne çıkan başlıkları ve önemli noktaları sitemiz sayfalarında sizlerle paylaşacağız.

Prof. Dr. Ege Özgentaş ASAPS kongresine gidiyor

Amerikan Estetik Cerrahi Derneği (ASAPS) kongresi bu yıl Kanada’nın Montreal şehrinde yapılıyor. Prof. Dr. Ege Özgentaş ve eşi Psikolog Uğur Özgentaş, Op. Dr. Naci Çelik ve Prof. Dr. Onur Erol kongreye katılmak üzere Atatürk Havalimanındalar.

Çene altı (gıdı) yağlarını eriten ilaç ABD’de onay aldı

Gıdı olarak da adlandırdığımız çene altı bölgesindeki yağlar estetik yönden rahatsız edicidir. Estetik açıdan alt çene ile boyun arasında dik bir açı olması istenir. Oysa çene altı yağlar boyun-çene ilişkisini bozan bir kabarıklık oluşturur ve alt çenenin çıkıntısını gölgeler. Ayrıca önden bakıldığında çene çıkıntısının altında ikinci bir çene varmış gibi bir izlenim verir. İngilizce konuşan ülkeler bu görüntüye çift çene (double chin) adını verirler.

Gıdı yağlarının alınması yüz ve boyun estetiğinin ana ögelerinden biridir. Klasik olarak bu yağlar çene altından yapılan küçük bir kesiden girilerek direk olarak alınabilir. İkinci yöntem ise liposuction ile kesi yapılmaksızın küçük bir delikten girilip yağların emilerek alınmasıdır. Her iki yöntem de ağrılı olduğundan lokal veya genel anestezi ile yapılır ve ameliyathane koşullarında gerçekleştirilebilir. Amaç ister estetik ister tedavi edici olsun ameliyathane kullanımı masraflıdır ve ameliyathaneler ancak özellikli sağlık kuruluşlarında mevcuttur.

Uzun süredir bazı maddeler enjekte ederek yağları ameliyatsız olarak eritme yöntemi üzerinde araştırmalar yapılmakta idi. Sonunda aktif maddesi deoksikolik asid (deoxycholic acid) olan bir ilaç Amerikan Gıda ve İlaç Yönetiminden (FDA) onay aldı. Piyasaya Kybella adı altında sürülmesi beklenen ilacın henüz fiyatı belli değildir. Ancak FDA bu ilacın yalnızca çene altı (gıdı) yağları için kullanımına izin vermiş olduğundan diğer bölgelerdeki yağların etirilmesi için kullanılması uygun görülmemektedir.

Yağ eritici ilaç (Kybella) çok ince iğneler ile çene altındaki yağların içine küçük miktarlarda enjekte edilmektedir. Bir kerede yapılan enjeksiyon sayısı 50 ye kadar çıkabilir. İğneler genellikle çok az ağrı verdiğinden anesteziye gerek duyulmaz ve poliklikin şartlarında veya muayenehanelerde yapılabilir. Enjeksiyon sonrası kişi günlük hayatına devam edebilir. Tedavinin etkili olabilmesi için birer aylık aralar ile iki veya altı kereye kadar tekrarlanması gerekebilmektedir.

Doğru kullanıldığı takdirde ilacın yan etkilerinin az olduğu bildirilmiştir. Bazan ameliyat sonrası enjeksiyon bölgesinde şişlik oluşabilmekte ancak bu bir iki gün içinde kendiliğinden kaybolmaktadır. Buna karşılık ilacın yanlış kullanılması halinde ciddi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Çünkü bu ilaç yalnız yağ dokusunu eritmekle kalmamakta yanlış yerlere enjekte edildiğinde adale, deri ve sinirleri de yaralayabilmektedir. Bu nedenle yalnızca bu konuda uzman kişiler tarafından yapılması tavsiye edilmektedir.

2015 sonbaharında piyasaya çıkması ve kullanılmaya başlanması beklenen bu ilacın Türkiye’ye ne zaman geleceği belli değildir.

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Tatuaj (dövme) silinebilir mi?

Dövmeler insanlık tarihi kadar eskidir. Her kültürde mevcut olan dövmeler farklı amaçlar ile yapılmıştır. Çeşitli sosyal veya dini topluluklara olan aidiyetleri gösterdikleri gibi, bazan suçluların tanımlanması için de kullanılmışlardır.

1970 lerden itibaren Amerika ve Avrupa’da dövmeye olan ilgi hem erkekler hem de kadınlarda hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Her sosyal ve ekonomik seviyeden insanlar ergenlikten başlayarak her yaşta dövme (tatuaj) yaptırmaya başlamışlardır. Bu sırada dövmenin toplum içindeki anlamı da değişime uğramış ve bir cins kendini ifade şekli olarak yaygın şekilde kabul görmeye başlamıştır. 2010 yılında Avurtralya’da yapılan bir araştırma 30 yaş altındaki insanların %25 inde (dörtte birinde) dövme mevcut olduğunu göstermiştir.

Dövmesini sildirmek isteyen insanlar her zaman mevcut olmuştur. Ancak son yıllarda özellikle Amerika’da dövme silinmesi ile ilgili isteklerde giderek artış görülmektedir. Dövmenin silinmesi isteği çeşitli nedenler ile ortaya çıkabilir:

  • Yaptırılan dövme daha sonra pişmanlığa yol açabilir, özgüveni sarsabilir veya giyim tarzını olumsuz etkileyebilir.
  • Zaman ve yaşlanmanın etkisi ile istenmeyen bir görüntü haline gelebilir.
  • Artık kişinin kendi hayat tarzını veya kişiliğini yansıtmıyor olabilir

Dövmelerin çıkartılması (veya silinmesi) ile ilgili teknikler eskidir. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Dövmenin kesilerek çıkartılması
  • Dövmenin üzerindeki derinin soyulması (zımparalanması)
  • Laser ışınları ile dövmenin silinmesi
Dövmenin kesilerek çıkartılması

Dövme tedavisinde en etkili metotdur. Ancak ciddi bir operasyon gerektirir. Dövmenin bulunduğu bölgedeki deri tamamen çıkartılır. Ortaya çıkan açık alan geniş değil ise yara kenarları uç uca dikilerek kapatılır. Eğer açık alan geniş ise vücudun başka bir bölgesinden deri yaması (grefti) alınarak açık bölge üzerine örtülür ve kapatma böyle sağlanır. Bu işlemin sonunda dövme bölgesinde bir iz kalır, ancak bu iz herhangi bir sosyal mesaj vermediği için dövmenin yarattığı sosyal ve psikolojik sorunları bir miktar ortadan kaldırabilir.

Dövmenin üzerindeki derinin soyulması (zımparalanması)

Dövme boyası genellikle derinin üst ve orta tabakalarında yerleşir. Derinin üst kısımları bir şekilde soyulur ise boya çıkabilir ve dövme kaybolabilir. Ancak dövme boyası derinin derin tabakalarına kadar iyiyor ise bu metod yararlı olmaz. Derinin üst tabalalarının soyulması işlemi zımpara veya dönen tırtıklı taşlar ile mekanik olarak yapılabildiği gibi kimyasal yakıcı maddeler ve deri soyucu laser cihazları ile de yapılabilir. Ağrılı bir işlemdir. Ameliyat sonrası soyulan deride oluşan yaranın iyileşmesi zaman alır. İyileşme sonrası bölgede iz kalabilir. Bazı durumlarda yeterli sonuç almak için işlemin aylar sonra tekrarlanması gerekebilir. Derin yerleşimli dövmelerde tam tedavi edici değildir.

Laser ışınları ile dövmenin silinmesi

Bazı lazer işinları dövmedeki boyayı parçalayabilir. Bu işlem için en çok kullanılan lazer Q-switched laser denilen cihazdır. Civar dokulara ciddi bir zarar vermeden boya parçacıklarını dağıtabilir. Yapılan tedavi etkisini birkaç hafta sonra gösterir. Fazla ağrılı olmadığı için ameliyathaneye ihtiyaç olmadan poliklinik şartlarında uygulanabilir ve kişi tedaviden hemen sonra normal yaşamına döner. Olumsuz tarafları ise birkaç seansta etkili olması ve bazı durumlarda deride iz kalmasıdır.

Son zamanlarda piyasaya sürülen yeni bir lazerin dövmeleri daha iyi yok ettiği ileri sürülmektedir. Bu yeni lazerin özelliği dövme boyaları üzerine çok daha kısa süreli (saniyenin tirilyonda biri) ve çok kuvvetli darbeler indirebilmesidir. Bu sayede boya parçaları ileri derece küçük parçacıklara bölünmekte ve bu parçaları vücudun temizleyici sistemi bölgeden uzaklaştırarak dövmenin silinmesini sağlamaktadır. Ameliyathaneye gereksinim duyulmadan ayaktan uygulanabilen bu tedavi bazı dövmelerde birkaç kez tekrarlandığında başarılı olabilmektedir.

Bu arada şunu hatırlatmakta yarar vardır. Dövmelerin rengine göre değişik dalga boylarında lazerler kullanılması gerekebilmektedir. Bu nedenle tek bir cihazla her dövme çıkartılamayabilir ve renklerin çeşitlişiğine göre farklı lazerler kullanılabilir. Bu da maliyeti arttıran bir unsurdur. Teknoloji her geçen gün ilerlemekte ve daha yetenekli cihazlar piyasaya çıkmaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen dövme silinmesi hala sorunlu bir işlemdir.