Bir resitalin ardından

Geçtiğimiz günlerde İstanbul’da İş Sanat Konser Salonu’nda çok güzel ve anlamlı bir konser izledik. Dünyaca ünlü piyanistimiz Gülsin Onay hanımefendi nefis bir resital sundu. Son derece içten bir şekilde icra edilen parçalar dinleyicileri derin düşüncelere daldırdı. Ama bu konserin en ilginç yanı ise gelirinin tamamen dudak-damak yarıklı çocukların tedavisi için harcanacak olması idi. Bu hastalara ücretsiz tedavi yapan bir vakıf tarafından düzenlenen bu konsere sayın Gülsin Onay gönüllü olarak solistlik yaptı ve gerçekten bütün dinleyicileri büyüledi. Sizler de bu çocuklara yardım ederek yüzlerinin gülmesini sağlayabilirsiniz.

Plastik Cerrahi Özürlü Hastalara Yardım ve Plastik Cerrahiyi Geliştirme Vakfı

Vakıfbank Levent Şubesi. IBAN: TR48 0001 5001 5800 7268 9144 62

Dr. Rıdvan Ege’yi kaybettik

Türkiye’nin duayen hekimlerinden Prof. Dr. Rıdvan Ege bugün hayatını kaybetti.

Hem ülkemizde hem de dünyada haklı bir üne sahip olan Prof. Dr. Rıdvam Ege travma tedavisi ve el cerrahi konularında bilime önemli katkılarda bulunmuştur.

Yeri kolay doldurulamayacak olan hocamıza rahmet tüm tıp camiasına sabır diliyorum.

Işıklar içinde uyusun.

2017 Amerikan Estetik Cerrahi Kongresi

Dudak-Damak yarıklı çocuklara yardım konseri

7 Haziran Çarşamba günü İstanbul İşsanat Gelerisi’nde piyano sanatçımız Gülsin Onay bir resital verecektir. Konserin geliri dudak-damak yarıklı çocukların tedavisi için ücretsiz hizmet veren bir vakıfa aktarılacaktır. Katkılarınız engelli çocuklarımızın yüzünü güldürecektir.

Konser saati: 19:30 (Levent İş Kuleleri)

Dolgu Yüz Germe Yerine Geçer mi?

Yüzdeki kırışıklık ve deri altındaki bazı boşlukları düzeltmek için dolgu kullanılması fikri çok eskidir. Bu amaçla kullanılmak üzere FDA (Amerikan Gıda ve İlaç Yönetimi) tarafından izin verilen ilk madde ZYDERM’dir. 1981 de piyasaya sürülen bu maddeyi 1985 te ZYPLAST ve 1988 de FIBREL isimli maddeler izlemiştir. Bu maddelerin hepsi kollajen içermektedir ve enjekte edilebilir bir yapıdadırlar. Ancak bu kollajen sığır derisinden üretildiğinden bazı bünyelerde ciddi allerjilere yol açabilmekte idi.

Daha sonraki yıllarda insan vücudunda bulunan hiyalüronik asid (Hyaluronic Acid) içeren maddeler üretilmeye başlandı. İlk piyasaya sürüleni 2003 yılında onay alan Restylane’isimli maddedir. Enjekte edilebilen ve jöle kıvamında olan bu madde allerji ve vücudun kabul etmesi yönünden sığır kollajeninden çok daha güvenli idi ve yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Daha sonra Poly-L-Lactic Acid (PLLA) isimli yeni bir ürün bulundu ve 2004 yılında onay alarak SCULPTRA ticari adı ile satılmaya başladı.

Takip eden yıllarda pek çok yeni ürün değişik isimler altında piyasada görünmeye başladı ve günümüzde FDA onayı olan ve olmayan çok sayıda dolgu maddesi dünyanın her tarafında üretilmekte ve satılmaktadır.

Yukarıda saydığımız bütün dolgu maddeleri enjekte edildikleri bölgede zaman içinde vücut tarafından tamamen eritilip yok edilmektedirler. Bunun hem iyi hem de kötü tarafları vardır. İyi tarafı istenmeyen bir etki yaptıklarında eridikleri için bu istenmeyen etki de zamanla azalıp kaybolmaktadır. Kötü tarafı ise belli aralıklarlar sürekli olarak tekrar uygulanmaları gereğidir. Tüm çalışmalara karşın geçici dolgu maddelerinin ömrü genel olarak bir yıldan daha az olmaktadır. Hatta tekrarlayan enjeksiyonlardan sonra kalıcılık süresi daha da kısalmaktadır.

Günümüzde piyasada erimeyen kalıcı dolgular da satılmaktadır. Örnek olarak polymethylmethacrylate küreleri, kollajen ve lokal anestetik içeren ARTEFILL isimli maddeyi verebiliriz. 2006 yılında onay almasına karşın çok yaygınlaşamamıştır. Bunun en önemli nedeni bu maddelerin enjeksiyonundan sonra eğer istenmeyen bir durum veya görünüm ortaya çıkar ise bu maddelerin temizlenmesinin çok güç hatta imkansız oluşudur. Özellikle iltahap yaptıkları zaman uzun süren akıntılara ve sonuçta istenmeyen izlere neden olabilmektedirler.

Bütün bu teknik bilgilerden sonra dolgu maddelerinin neden ortaya çıktığını inceleyelim. Yaşlılıkta özellikle deride kırışıklık, çöküntüler ve sarkmaların olduğunu herkes bilmektedir. Uzun yıllar yüzdeki kırışıklıkları gidermenin en yaygın yolu yüz germe yani derinin gerilmesi ameliyatları olmuştur. Yüz germe ameliyatları uzun süren masraflı ve az da olsa komplikasyon yani istenmeyen sonuçları olan ameliyatlardır. Sarkmalarda çok iyi sonuç vermesine karşın bazı kırışıklıkların ve çöküntülerin düzeltilmesinde yetersiz kalabilmekte idiler. Oysa dolgu maddeleri enjektör ile çekilip verilmeye hazır jöle kıvamında maddelerdir. Uygulanmaları için özel bir ameliyathane gerekmez. Herhangi bir muayene koltuğu veya masasında ek bir işlem gerektirmeden enjekte edilebilir ve akabinde hasta yürüyerek işine gidebilir. Enjektörlerin iğneleri çok ince olduklarından genellikle ağrısız olarak yapılabilirler ve usta ellerde yapıldıkları yerde kanama veya morluğa neden olmazlar. Derinin en alt tabakasına yapıldıklarında deride bir şişme yaparlar ve bu da kırışıklıkların gerilerek kaybolması veya azalmasına neden olur. Ayrıca dudak bölgesine dolgunluk sağlamak için de yapılabilirler.

Dolgu maddelerinin bu kırışıklık azaltıcı etkileri yüz germe ameliyatlarını nasıl etkiledi? Özellikle alt gözkapağı estetiğinde yanaktaki yağların erimesi ve aşağı sarkması gözkapaklarını yaşlı göstermektedir. Oysa yanakların doldurulması göz kapaklarını daha çukurda bırakmakta ve torbalı görünüm dolaylı olarak ortadan kalkmaktadır. Gözkapaklarına dolgu yapılması bir ameliyattan çok daha kolaydır. Ancak şunu da unutmamak gerekir: İleri derecede sarkmaları olan bir yüzde dolgu maddeleri gevşemiş ve sarkmış bir deriyi gergin bir hale getiremez. Bunun için mutlaka derinin fazla kısımlarının kesilerek alınması lazımdır ve bu da ancak yüz veya gözkapağı germe ameliyatları ile yapılabilir.

Günümüzde biz Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar artık dolgu ve germe ameliyatlarını birleştirerek daha küçük kesi ve izler bırakarak yüz ve gözkapağı güzelliğini sağlayabilmekteyiz. Dolgu maddesi olarak da kişinin kendi yağının kullanılması giderek daha popüler olmaktadır. Dolguların küçük şişelerde çok küçük miktarlarda satılmasına karşın genellikle en zayıf kişilerde bile yüze yetecek kadar yağ bulunabilmektedir. Genel inanışın aksine iyi ellerde yapıldığı takdirde yağ dolguları kalıcı olmaktadır ve yan etkileri diğer bütün ticari dolgulardan daha azdır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş arasıra hiyalüronik asid dolgusu kullanmasına karşın hastalarında genel olarak yağ dolgusunu tercih etmektedir.

İdeal Erkek Görüntüsü Nasıl Olmalı?

Güzellik kadınların vazgeçilmez bir tutkusu. Bu nedenle estetik ameliyatlar genellikle kadınlarda daha yaygın idi. Ancak bu durum giderek değişiyor. Erkekler arasında da estetik ameliyatlar giderek artmaktadır.

Güzel kadın tanımı her ülkede değişmekle birlikte genel çizgileri ile iyi bilinmektedir. Erkeklerdeki görünümün nasıl olması ise daha az tartışılan bir konudur.

Bu videoda Prof. Dr. Ege Özgentaş MBC televizyonuna verdiği bir söyleşide erkek görüntüsünün ana çizgilerini anlatmaktadır:

Estetik Cerrahın Emekliliği

Prof. Dr. Ege Özgentaş Business Channel Turk’te yaptığı bir söyleşide bir estetik cerrahın kaç yaşına kadar çalışabileceği konusundaki görüşlerini açıklıyor:

Meme büyütme estetiği isteyenlerin dikkatine

Meme büyütme estetiği isteyenlerin şu noktalara dikkat etmesini ve doktorlarına şu soruları sormalarını öneririz.

  1. Göğüs büyütme işlemi hangi yöntemle yapılacak?

    • Meme büyütme için en sık uygulanan yöntem silikon meme protezi kullanılarak yapılan meme büyütmelerdir.
    • Ancak vücudunda yeterince yağ bulunan kişilerde kendi yağı kullanılarak meme büyütme yapılabilir.
  2. Silikon protez mi yoksa kendi yağı ile büyütme mi daha iyi?

    Her iki metodun da kendine göre iyi ve sakıncalı yönleri vardır.

    • Silikon protez ile büyütme tek ameliyat ile sonuca ulaştırır. Ancak bir ameliyattır ve her ameliyatta gözlenen kan toplanması, iltahaplanma, iz kalması gibi sorunlar yaşanabilir. Ayrıca silikon bir yabancı cisim olduğunda nadir de olsa zaman içinde vücut tarafından istenmeyebilir ve çeşitli sorunlar çıkartabilir.
    • İnsanın kendi yağı en güvenilir dolgu maddesidir. Ancak meme büyütme için fazla miktarda yağ vermek gerekebilir ve zayıf kişilerde yeteri kadar yağ bulunamayabilir. Ayrıca yağların vücut tarafından kabul edilen bir miktarı vardır. Bunun üzerinde verilen yağlar tutmaz ve erir. Yağ ile büyütmede genel kural verilen yağın küçük parçacıklar halinde olması ve her tarafının normal dokular ile çevrilmesidir. Bir yere toplu halde verilen yağ tutmaz. Küçük parçalar halinde yağ verilebilmesi için de bunu çevreleyecek yeterli miktarda doku olması şarttır. Bu nedenle çok küçük memelerde büyütmeyi belli aralıklarla verilen birkaç seans yağ enjeksiyonu ile yapmak daha doğrudur. Genellikle yağ enjekte edilme işleminde aralık 3 ay veya biraz daha fazladır. Çünkü verilen yağların bir kısmı eriyebilir ve kalan yağ miktarı ancak 3 ay sonra anlaşılabilir. Verilen yağların hiçbir zaman tamamı erimez ve seansların sonunda kalan yağ miktarı ömür boyu yerinde durur. Ancak kişinin şişmanlaması ve zarıflaması ile memede de bir miktar büyüme ve küçülme olabilir. Yalnız bu değişiklikler vücudun diğer taraflarındaki ile orantılı olduğundan rahatsız edici bir görüntüye yol açmaz. (Bakınız: Meme büyütmede silikon protezlerin rakibi yağ enjeksiyonu)
  3. Silikon protez ve kendi yağ dışında meme büyütme amacı ile memeye enjekte edilen maddeler var mıdır?

    • Evet vardır. En basiti serum fizyolojik adı verilen tuzlu serumun meme içine enjekte edilmesidir. Yaklaşık 24 saat kadar memelerde büyüme sağlar ve daha sonra tamamen vücut tarafından emilerek kaybolur. Bunu özel bir gece için isteyen kadınlar vardır. (Bakınız: Bir gecelik göğüs estetiği)
    • Ayrıca piyasada memelere enjekte edilebilen bazı yapay kimyasal maddeler de satılmaktadır. Ancak bunların ne kadar güvenli oldukları henüz kanıtlanmadığından Prof. Dr. Ege Özgentaş bunları kullanmamakta ve önermemektedir. (Bakınız: Ameliyatsız meme büyütme işlemi yapılabilir mi?)
  4. Her silikon protez ayni midir?

    • Hayır. Silikon çok iyi bilinen ve sanayide çok kullanılan bir maddedir. Ancak tıbbi kalitede silikon elde edilmesi zor olan pahalı bir maddedir. Silikon %100 e yakın saf ise zararsızdır. Ancak yeterince saflaştırılamamış silikonların kullanılması uygun değildir. Pek çok ülkede silikon üreten firmalar mevcuttur ve bu markalar dünyanın her yerinde satış yapmaktadırlar. Tıbbi malzemelerde en güvenilir kontrolu Amerikan Gıda ve İlaç kurumu (FDA) yapmaktadır. Bu nedenle FDA onayı almış olan markalar güvenli olarak kullanılabilirler. Türkiye’de FDA onayı almış olan iki protez markası mevcuttur. Prof. Dr. Ege Özgentaş FDA onayı olmayan protezleri kullanmamaktadır.
    • Silikon protezlerin içi jöle kıvamında bir silikon ile doldurulur ve dışında sızmayı önleyecek bir silikon zarf vardır. Bu zarf çok sağlamdır ve kolay kolay yırtılmaz. Zarfı dolduran silikonun kıvamı değişik sertlikte olabilir. İlk çıkan protezlerde bu silikon akıcı kıvamda iken son zamanlarda üretilenlerde kesildiğinde bile ayrışmayan sert kıvamda olabilmektedir. Protezin kımavı ve sertlik derecesi hekim ve hastanın tercihine göre belirlenir.
    • Bazı silikon protezlerin içi su (serum fizyolojik) ile doludur. Bu protezler 1992 yılında Amerika’da konulan silikon yasağı sırasında üretilmişlerdir ve hala bazı hekimlerce kullanılmaktadır. İçi silikon jöle (jel) ile dolu olan diğer silikon protezlere göre bazı dezavantajları vardır ve genel olarak önerilmezler.
    • Bazı silikon protezlerin etrafı poliüretan denilen tırtıklı bir yüzey ile kaplı olabilir. Ancak bu protezler de FDA onayı almadığı için fazla önerilmemektedir.
  5. Silikon protezlerin şekli önemli midir?

    • Dünyada kullanılan silikon meme protezlerinin pek çoğu yuvarlak bir disk şeklindedir. Yani tabanı sabit kaldığı sürece hangi yöne çevirdiğinizin bir önemi yoktur.
    • Ancak bazı firmaların ürettiği anatomik şekilli yani damla şeklinde protezler de mevcuttur. Bu protezlerde üst kutup ile alt kutup farklı yapıdadır. Bu nedenle yerine yerleştirilirken üst kutbun yukarıda ve ortada alt kutbun da aşağıda olmasına dikkat etmek gerekmektedir. Anatomik şekilli protezler genel olarak daha pahalı satılmaktadır.
    • Son araştırmalar yuvarlak ve damla şekilli protezler arasında estetik sonuç açısından herhangi bir fark olmadığını göstermiştir. Bu nedenle Prof. Dr. Ege Özgentaş hasta ısrar etmediği sürece yuvarlak protezleri kullanmayı tercih etmektedir.
    • Silikon protezlerin etrafını kaplayan silikon zarfın yüzeyi düz yani pürüzsüz veya tırtıklı olabilir. Tırtıklı yüzeyi olan protezlerde daha az kapsül kontraksiyonu olduğu düşünülmektedir.
      (Bakınız: Silikon meme protezlerinin şekli önemli mi?)
  6. Silikon protez memeyi büyütmek için göğüs duvarında nereye konulur?

    • Meme dokusu göğüs duvarında hemen deri altından başlar ve altta göğüs duvarının en önemli kası olan pektoralis majör kasının üzerine oturur. Bu kasa kısaca göğüs kası diyeceğiz. Meme dokusu çok damarlı bir doku olduğundan protezin bu doku içine yerleştirilmesi pratik değildir.
    • Meme dokusunun altındaki göğüs kası ile arasında bir geçiş düzeyi bulunmaktadır. Bu nedenle meme ve göğüs kası arasında bir boşluk yaratmak teknik olarak kolaydır. Bu bölge “meme altı – kas üstü” olarak adlandırılır ve buraya protez konulabilir.
    • Memeye yapışık olan göğüs kasının kaburgalara bakan yüzünde kolay sıyrılabilen bir alan mevcuttur. Bu bölgede çok kolay bir boşluk hazırlanabilir ve protez buraya yerleştirilebilir. Buna da “kas altı” bölge denilir.
    • Bir yol da protezi göğüs kasının üst kısmını kaplayan sert kılıf yani fasya altına yerleştirmektir. Buna da “fasya altı” bölge denilir.
    • Bu gölgelerden hangisinin daha iyi olduğu hala tartışma konusudur. Meme protezinde önemli olan nereye konulduğundan çok hekimin ameliyatı ne kadar doğru yaptığıdır. Deneyimli hekimler hangi bölgeyi kullanırsa kullansın iyi sonuçlar alabilir. Prof. Dr. Ege Özgentaş genellikle “meme altı-kas üstü” veya “fasya altı” bölgeleri tercih etmektedir. Göğüs kası altını son tercih olarak kullanmaktadır.
  7. Silikon protez memeye hangi yoldan konulur?

    • Silikon protezin en çok yerleştirilme yolu memenin alt kıvrımından girerek bir boşluk yaratmaktır. Bu şekilde giriş yerinin izi memenin altındaki kıvrımda kaldığı için ayakta iken belli olmaz, ancak yatar pozisyonda veya kollar havaya kaldırıldığında belli olabilir.
    • İkinci sıklıkta kullanılan yol ise meme başının bulunduğu areola denilen esmer kısmın kenarından girmektir. Buradaki iz meme başının derisinin esmer rengi ile normal meme derisinin açık rengi arasındaki geçiş alanında kalacağından genellikle farkedilmez.
    • Üçüncü bir yol ise koltuk altından girerek memeye protez konulmasıdır. Bu yol ile genellikle kas altına ulaşılır ve protez göğüs kası altına konulur. Giriş yerinin izi koltuk altında kalır ancak kollar kaldırıldığında görülebilir.
    • Prof. Dr. Ege Özgentaş genellikle meme başının kenarından girerek protezi yerleştirmeyi tercih etmektedir.(Bakınız: Silikon Protez ile Meme Büyütme Ameliyatı Nasıl Yapılır?)
  8. Silikon protez kanser yapar mı?

    • Silikon protezlerin meme kanserine yol açtığı gösterilmemiştir.
    • Son yıllarda ALCL (Anaplastic Large-Cell Lymphoma) denilen bir hastalığın kapsül oluşan memelerde görülebileceği anlaşılmıştır. Son derece nadir olan bu hastalık meme protezi çevresinde sıvı toplanması ile kendini gösterir ve protez kapsülü ile birlikte çıkartıldığında tamamen iyileşir.
  9. Silikon protez dışarıdan dokunulduğunda farkedilir mi?

    • İyi yapılmış bir silikon protez ameliyatının dışarıdan muayene ile farkedilmesi zordur. Ancak aşağıdaki istenmeyen durumlarda silikon protezler ele gelebilir:
      • Aşırı büyük protezler meme kenarlarından deri altına uzanabilir ve kenarlarda ele gelebilir
      • Deri çok ince ve meme dokusu yetersiz ise protez özellikle kenarlarda ele gelebilir
  10. Silikon protezler sorun çıkartabilir mi?

    • Silikon protezler ne kadar güvenli olurlarsa olsunlar yabancı cisimlerdir ve zaman içinde vücut tarafından reddedilip atılmak istenebilirler.
    • Kapsül kontraktürü (kapsül büzüşmesi). Protez kenarında vücudun sert bir duvar örmesidir.
    • Silikon protezin deriyi inceltip alttan görünür hale gelmesi. Bu durum daha çok küçük meme ve ince derili ve büyük protez konulmuş kişilerde görünür.
    • Silikon protezin meme kenarlarında farkedilmesi veya ele gelmesi. Bu da meme dokusu çok az olan ince derili kişilerde görünen bir durumdur.
      (Bakınız: Meme protezinde kapsül olması ne demektir?)
  11. Silikonlu memeler sarkar mı?

    • Nasıl gençlikte dik ve diri olan memeler zaman içerisinde sarkıyor ise silikonlu memeler de ayni akibete uğrayabilir. Bunun oluşma zamanı kişiden kişiye, vücut yapısına ve yaşam tarzına göre değişir. (Bakınız: Memeler neden sarkar?)
  12. Silikon protez içeride patlar mı?

    • Son yıllarda üretilen protezler son derece sağlam bir kılıfa sahiptirler ve dışarıdan darbe veya sıkıştırma ile patlamaları hemen hemen mümkün değildir.
    • Kalitesi iyi olmayan silikon protezlerde içindeki jeli çevreleyen silikon zarf zamanla eriyebilir ve içerideki jel silikon bu erimiş noktalardaki deliklerden dışarı sızabilir. Bu durum çoğu zaman farkedilmeden kalabilir. Kapsül oluşturma gibi bir sorun ortaya çıkar ise silikonun yenisi ile değiştirilmesi gerekir.
  13. Silikon protezlerin garantisi var mıdır?

    • Kaliteli silikon üreten FDA onaylı firmalar ürünleri için üretim hatalarına karşı ömür boyu yeni protez verme garantisi sağlamaktadır. Ancak ameliyat fiyatına karışmamaktadırlar. (Bakınız: Meme Protezinde Garanti)
  14. Silikon protez konulan kişi anne olursa emzirebilir mi?

    • Normal koşullarda bile doğum sonrası bebeğini emziremeyen annelere rastlanmaktadır. Eğer annenin sütü geliyor ise silikon protez varken de normal olarak emzirir ve bu süt bebeğe herhangi bir zarar vermez.
  15. Silikon protezlerin vücut içinde belli bir ömrü var mıdır?

    • İlk üretildiği yıllardan itiberen silikon meme protezleri ömür boyu vücutta kalması amacı ile tasarlanmışlardır. Ancak yıllar içinde istenmeyen bazı durumların ortaya çıkması (kapsül, deriyi inceltme, sızdırma vs) bunların çıkartılmasını gerektirebilir. Birçok kişide protezler uzun yıllar sorunsuz olarak durabilmektedir. Son yıllarda üretilen kaliteli protezlerin ömür boyu kullanılma olasılığı çok daha yüksektir. (Bakınız: Meme Protezleri Vücutta Ne Kadar Kalabilir?)

Tıp Bayramı Kutlu Olsun

Tüm doktor meslektaşlarımın ve sağlık çalışanlarımızın 14 Mart Tıp Bayramı kutlu olsun.

Liposuction (Liposakşın)

Yağların vakumla alınması (Liposuction)

Şişmanlık her zaman başa bela ve güzelliğe gölge olmuştur. Bu durumun vücuttaki yağ birikiminin bir sonucu olduğu herkesçe bilinmektedir. Kişileri zayıflatmak amacı ile vücuttaki yağların ameliyatla alınması çok eski bir uygulamadır. Bunun ilk örnekleri karındaki aşırı yağ birikimi sonrası oluşan karın derisi sarkıklıklarında görülmektedir. Aşırı şişmanlığa bağlı karın derisi sarkmalarında bu sarkık derinin ameliyat ile çıkartılması işlemi daha çok hastanın rahatlaması ve doğal ihtiyaçlarını kolaylıkla sağlayabilmesi için yani fonksiyonel amaçla yapılmakta idi. Bunun yanında bir miktar estetik yarar da sağlanıyordu. Karın germe ameliyatı günümüzde daha çok estetik amaçlar ile sık olarak yapılmaktadır.

Yağların ameliyat ile alınmasının başlangıçta geniş kabul görmemesinin en önemli nedeni derideki kesilere bağlı olarak ortaya çıkan rahatsız edici izler idi. İz bırakmadan deri altı yağlarının alınması fikri de çok eskidir. Bunun için yağları dışarıdan çeşitli yöntemler ile eritmeyi amaçlayan girişimlerde bulunulmuştur. Örnek olarak masaj, dışarıdan vibrasyon uygulama verilebilir. Bunların hiçbiri istenen sonucu vermemiştir.

Deri altı yağları küret dediğimiz kazıyıcı veya kesici aletler ile deri altından almak fikri de çok eskidir. Deride açılan küçük deliklerden sokulan kazıyıcı aletler ile yağlar dışarı alınmaya çalışılmıştır. Ancak bu sırada damar ve sinirlerin yaralanmasına sık olarak rastlanmış ve alınan yağlar yeterli olmadığı gibi tedavi edilen bölgelerde çirkin görüntülere de yol açmıştır.

Yağların vakum gücü ile emilmesi fikri de eskilere dayanır. Ancak bu iş için gereken güçlü vakum pompaları ancak 1970 lerden sonra üretilmeye başlanmıştır ve ilk liposuction yani yağların emilerek alınması Fransa’da uygulanmaya başlamıştır.

Liposuction da özel borular kullanılır. Bunlara kanül denilir. Kanüller ucu künttür. Künt ucun yan taraflarında küçük delikler bulunur. Borunun diğer ucunda ise tutmayı kolaylaştıran bir sap vardır ve ayni zamanda buradan hortum kanalı ile vakum pompasına bağlanır. Günümüzde kullanılan vakum pompaları çok güçlüdür. Bilindiği gibi bir atmosfer basıncı 760 mm/Hg dir. Bu pompalar sıfır atmosfer basıncına kadar düşük miktarda vakum yaratabilirler. Bu sayede yağ parçaları kanülün ucundaki deliklerden içeri çekilerek kendiliğinden kopar ve bir kavanozda toplanır. Kanülün ucu künt olduğu için damar ve sinirleri iterek kenarlarından geçer ve onlara zarar vermez. Bu şekilde yalnız yumuşak olan yağların içinde ilerleyerek diğer sert dokulara zarar vermeden yağlar güvenli şekilde alınmış olur.

Liposuction’ın giderek yaygınlaştığı 1980 li yıllarda amaç yalnızca yağların alınması idi. Ancak bir süre sonra bu işlemin şişmanlığa çözüm olmadığı görüldü. Vücudun her tarafındaki yağları ayni anda total olarak almak mümkün değildi. Karın, bel, kalça, bacaklar ve sırtın belli bölgelerindeki deri altı yağlar alınabiliyor ancak karın içindeki, adalelerin altındaki ve arasındaki yağların alınması mümkün olmuyordu. Ayrıca deri altından aşırı düzeyde yağ alınması özellikle obez kişilerde deride sarkmalara yol açıyordu. Bu nedenle liposuction şişman kişilerde değil kilo verdiği halde belli bölgeleri erimeyen kişilerde uygulanmaya başlandı.

Liposuction hakkındaki yanlış inanışlardan biri de yağ alınan bölgelerde bir daha yağ birikmeyeceği idi. Evet liposuction yapılan bölgelerde yağ hücresi sayısı azalıyordu ama hiçbir zaman sıfıra inmiyordu. Yağ hücrelerinin bir özelliği de tek bir hücrenin bile inanılmaz ölçülerde şişerek yağ toplayabilmesidir. Bu nedenle liposuction sonrası kilo alındığında burada kalan yağ hücreleri de yağ depolayarak şişebiliyorlardı. Ancak bu şişme liposuction yapılmayan bölgelere göre daha az oluyordu (yağ hücre sayısı azaldığı için).

Bütün bu deneyimlerin ışığında liposuction yapılma nedenleri günümüzde daha gerçekçi olarak belirlenmektedir.

  • Liposuction zayıflamak için değil, vücudu şekillendirmek için yapılır.
  • Kilo alma eğilimi olan insanların liposuction yaptırmaları yararsızdır. Çünkü kısa süre sonra tekrar kilo alıp yapılan işlemin etkisinin kaybolmasına neden olacaklardır.
  • Liposuction belirli oranlarda yapıldığında güvenli olmasına karşın aşırıya kaçıldığında teklikeli olabilir.

Her ne kadar liposuction işlemi sırasında yalnız yağlar hedeflense de küçük damarların yırtılmasına bağlı olarak hafif kanamalar ve serum sızmaları olabilmektedir. Az miktarda yağ alındığında bu sızıntılar önem taşımaz. Ancak yüksek miktarlarda yağ alındığında vücutta önemli rahatsızlıklar ortaya çıkabilmektedir.

Yağlar bir kavanoz içinde biriktirildiği için liposuction sırasında alınan yağ miktarı genellikle litre olarak belirtilir. Geçmiş yıllarda bir seferde güvenli olarak alınacak yağ miktarı 2 litre olarak gösterilirken günümüzde bu miktar 3,5 litreye kadar çıkmıştır. Ancak özel önlemler alınarak bu miktar çok daha yüksek miktarlara çıkartılabilir. Bu durumda hastaya kan, plazma, uzun süreli sıvı verilmesi ve daha uzun süreli hastanede yatırma gibi tedaviler uygulanmalıdır.

Yağların alınması sırasında kanül yağ dokusu içerisinde kol gücü ile ilerletilir. Yağların gevşek olduğu bölgelerde bu işlem kolay olsa da yağların deri ile sıkı yapışıklık gösterdiği bölgelerde (örneğin sırt) ciddi bir güç harcamayı gerektirir. Bu da cerrahı yorar.

Yağ alma işlemini kolaylaştırmak için vakum pompasına yardımcı olarak yardımcı cihazlar kullanılabilir.

  • Kanülün mekanik güçle hareket ettirilmesi: Yağ alma işlemi sırasında kanül ileri geri olarak hareket ettirilir. Bu işlemi otomatik olarak yapan elektrikli veya havalı kanüller vardır. Bu şekilde cerrah çok az bir kuvvet harcayarak fazla miktarlarda yağ alabilir. Ancak bunların sakıncalı tarafı yanlışlıkla sert organların içine girerek hasar verebilme olasılıklarıdır. Bu nedenle yalnız çok deneyimli ellerde kullanılmaları gerekir.
  • Yağların önceden ısıtılarak eritilmesi ve daha sonra emilmesi: Yağların ısıtılarak eritilmesi iki yöntemle yapılır:
    • Ultason dalgaları ile: Ses titreşimleri çevreye ısı yayar. Ses titreşimleri veren bir çubuk deri altına sokulur ve ileri geri hareket ettirilerek temas ettiği yağlar eritilir. Daha sonra bu erimiş yağlar klasik liposuction yöntemi ile daha kolay bir şekilde emilerek dışarı alınır.
    • Laser ile: Lazer ışınları da ısıtarak dokuları eritir. Önce deri altına sokulan bir borudan lazer ışınları gönderilerek yağlar eritilir ve daha sonra klasik liposuction ile bu erimiş yağlar dışarı çekilir.

Yağları önceden eritmek iyi bir fikir gibi görünse de bazı riskleri vardır. Hem ultrason hem de laser yalnız yağ dokusunu değil çevredeki diğer dokuları da ısıtarak hasar verebilir. Bu nedenle ancak deneyimli ellerde kullanılmaları uygundur. Ayrıca klasik liposuction işlemine göre daha az efor harcatmaları dışında belirgin yararlarının olup olmadığı hala tartışılmaktadır.

Liposuction işleminde ince uzun bir çubuk ile yağların düzgün bir yüzey oluşturacak şekilde homojen olarak alınmaları gerekmektedir. Bu işlem düşünüldüğü kadar kolay değildir. Yağlar kanallar oluşturularak alınmaktadır. Bu kanalların bazı bölgelerde daha yoğun bazı bölgelerde de daha seyrek olması alınan yağ miktarını değiştirir. Sonuçta bazı bölgeler daha çukur kalabilir. Bu da deride girintili çıkıntılı bir görüntünün ortaya çıkmasına yol açabilir. Bu ancak deneyimle önlenebilir.

Özellikle son 10 yılda vücut şekillendirme teknikleri çok daha sık uygulanmaya başlandı. Burada yağların alınmasından çok vücut yağının dengeli bir şekilde dağılımını sağlamak amaçlanır. Örneğin bel bölgesinden alınan yağlar kalçaya verilerek daha uyumlu bir vücut görünümü sağlanmaktadır. Bu nedenle artık liposuction ile alınan yağlar atılmamakta mikropsuz yani steril olarak toplanmaktadır. Ayni anda alınan yağlar ile gerekli bölgelere dolgu yapılmaktadır. Yağların verildikleri bölgede sağlıklı olarak kalmaları için alınırken zedelenmemeleri gerekmektedir. Bu nedenle Prof. Dr. Ege Özgentaş ultrason ve laser kullanarak yapılan liposuction yöntemini seyrek olarak kullanmaktadır.

Liposuction her ne kadar küçük deliklerden girilerek yapılsa bile çoğu zaman genel anestezi altında yapılan ciddi bir ameliyattır. Ameliyattan korkan hastalar liposuction işlemine sıcak bakmamaktadır. Bunun yerine ameliyat gerektirmeden dışarıdan yapılan girişimler ile yağların eritilmesi yeniden hız kazanmıştır. Bu konuda iki ana yöntem vardır:

  • Deriyi yakmadan deri altı yağların ısıtılarak eritilmesi
  • Deriyi dondurmadan deri altı yağların dondurularak tahrip edilmesi

Her iki yöntemi kullanan ticari cihazlar piyasada mevcuttur ve giderek geliştirilmektedirler. Soğuk ile dondurma veya sıcak ile eritme yöntemlerinden hangisinin daha başarılı olduğu henüz açık olarak belirlenememiştir. Ayrıca bu cihazlar henüz yağlarda çok sınırlı miktarda erime sağlamakta ve yararları da klasik liposuction’da görüldüğü kadar belirgin olmamaktadır.

Görünen odur ki bütün teknolojik gelişmelere karşın fazla yağların giderilmesinde hala klasik liposuction tekniği en güvenilir ve sık uygulanan tekniktir.