24 Kasım öğretmenler günü

Gelişmiş toplumların tamamı ilerlemelerinde eğitimin önemli katkısı olduğunun farkındadır. Eğitimin temel direği öğretmenlerdir. Dünyanın hemen her yerinde öğretmenlik mesleğindeki kişileri onurlandırmak için “Öğretmenler Günü” adı altında çeşitli etkinlikler ile kutlamalar yapılır.

1996 yılında Paris’te UNESCO ile ILO (Uluslararası İşçi Örgütü) arasında “Öğretmenlerin Statüsü” konusunda bir konferans düzenlenmiş ve 5 Ekim 1966 da “Öğretmenlerin Statü Tavsiyesi” kabul edilmiştir. Öğretmenler günü pek çok ülkede bu olayın yıldönümü olan 5 Ekim’de kutlanır.

Ülkemizde 1 Kasım 1928 de harf devrimi ile yeni harflere geçilmesinin ardından bir eğitim seferberliği oluşturulmuştur. Halkın yeni harfleri öğrenerek okur yazar hale gelmesi amacı ile 4 ay süreli “Millet Mektepleri” kurulmuştur. 24 Kasım 1928 de Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk “Millet Mekteplerinin Başöğretmeni” ünvanını almıştır.

Atatürk’ün 100. ölüm yıldönümü olan 1981 yılında O’nun “Başöğretmen” olduğu 24 Kasımın “Öğretmenler Günü” olarak kutlanması kararı alınmıştır. Günümüzde “Öğretmenler Günü” kutlamaları 26 Kasım 1922 de yürürlüğe giren “Öğretmenler Günü Kutlama Yönetmeliği” çerçevesinde yapılmaktadır.

Türkiye dışında başka ülkelerde de “Öğretmenler Günü” değişik tarihlerinde kutlanmaktadır. Örneğin 12 Arap Ülkesinde “Öğretmenler Günü” 28 Şubat’da kutlanır. Diğer bazı ülkeler ise bizde olduğu gibi tarihlerindeki önemli olayların yıldönümlerini bu özel güne adamışlardır. Örnek olarak İran’da Mutahhari’nin öldürülüşünün yıldımümü olan 2 Mayıs, Çek Cumhuriyeti’nde Jan Amos Comenius’un doğum yıldönümü olan 28 Mart “Öğretmenler Günü” olarak belirlenmiştir.

Eğer bugün ülkemizde yeni doğan çocukların hemen hemen tamamı okuma yazam biliyor ise bu eğitimin temel direği olan öğretmenlerimiz sayesinde olmuştur. Üniversite eğitimini yürüten öğretim üyelerimiz de bu düzeylere temel eğitimi aldıkları öğretmenleri sayesinde gelebilmişlerdir.

Türkiye’nin eğitimde çağ atlamasının ve okur yazar milletler arasına girmesinin “Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk” sayesinde sayesinde olduğunu unutmamalıyız.

Başta ulu önderimiz ve “Başöğretmenimiz” Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere üzerimizde emeği olan tüm öğretmenlerimizi özlem, minnet, sevgi ve saygı ile anıyoruz. Aramızdan ayrılanların ruhları şad oldun ve ışıklar içinde yatsınlar.

Hakkı ödenemeyecek öğretmenlerimizim ÖĞRETMENLER GÜNÜ KUTLU OLSUN.

Bağlantılar:
Millet Mektepleri
UNESCO
ILO (Uluslararası İşçi Örgütü)
Murtaza Mutahhari
Jan Amos Comenius

Atamızı Saygı ve Minnet ile Anıyoruz.

Bugün Ata’mızın kaybedişimizin 77. yılı.

Eğer bugün biz her din ve inançtan kadın ve erkeklere onları mutlu eden ameliyatları hiç kimseden izin veya fetva almadan yapabiliyor isek bu Ulu Önder’imiz sayesinde olmuştur.

Eğer bugün kadınlarımız bize kendi hür iradeleri ile gelip estetik ameliyatları çekinmeden ve gizlemeye ihtiyaç duymadan talep edebiliyorlar ise bu Ata’mızın sayesindedir.

Eğer bugün kadınlarımız erkekler ile ayni haklara ve saygınlığa sahip olabiliyorlar ise (maalesef bazı yerlerde hala bu yapılamıyor) bu da Ata’mızın sayesindedir.

Kimilerinin özlemini çektiği o eski Osmanlı günümüzde diriltilebilse idi bugün belki de kadının yeri harem olacak ve bir nevi erkeğinin kölesi muamelesi görecekti.

Çoğumuz edindiğimiz hakları gökten inercesine herhangi bir çaba göstermeden kazanınca bunun kıymetini küçümseyebiliyoruz.

İster beğenilsin ister beğenilmesin çok kısa bir sürede bir toplumun çağ atlamasının dünyada örneği yoktur ve bunu başarabilen tek kişi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür.

O’nu saygı ve özlem ile anıyoruz.

Plastik Cerrahi Kongresi Ankara Shereton’da yapıldı

Her yıl tekrarlanan Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği 37. kurultayı (kongresi) 4-7 Kasım 2015 tarihleri arasında Ankara Shereton Kongre Merkezi’nde yapıldı.

Açılış töreninde İngiliz Kraliyet Müzik Akademisi mezunu piyanist Ayşedeniz Gökçin ve dansçı Ekin Bernay’ın birlikte sundukları Nirvana Projesi isimli eser izleyicilerden büyük takdir ve alkış topladı.

Kurultayın ilk gününde Prof. Dr. Ege Özgentaş ve Prof. Dr. Cemalettin Çelebi yönetimindeki oturumda Prof. Dr. Onur Erol “Plastik Cerrahi ve Gelişimim” başlıklı bir konferans verdi.

Prof. Dr. Ege Özgentaş’ın Akdeniz Üniversitesi Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’ndaki çalışma arkadaşları ile hasret giderdiği ve Türkiye’nin her tarafından gelen meslektaşları ile sohbet fırsatı bulduğu bu kurultay zengin bilimsel programı ile çok başarılı geçti.

Dernek başkanı Prof. Dr. Figen Özgür ve Kongre başkanı Prof. Dr. Emin Mavili’nin titiz ve mükemmel organizasyonu bütün katılımcıların beğenisini kazandı.

Kliniğimizde Resim Sergisi

Onep Tıp Merkezi başhekimi Uzm. Dr. Sevinç Erol ilk kişisel resim sergisini kliniğimizde açtı. 2 Ekim 2015 günü bir kokteyl ile açılan sergide 30 dan fazla tablo sergilenmektedir. Hem yağlı boya, hem de karakalem resimlerin yer aldığı sergide en fazla ilgiyi “Kırmızılı Kadın” isimli tablo çekmiştir.

Renkli sahnelerin yaşandığı kokteyl’de Prof. Dr. Ege Özgentaş ve Eşi Psikolog Uğur Özgentaş daveti veren Uzm. Dr. Sevinç Erol ve eşi Prof. Dr. Onur Erol ile birlikte sergideki tablolar hakkında sohbet etmişler ve yorumlarda bulunmuşlardır. Aile dostları olan Dr. Sevinç Erol’un resim yaptığını duyan ancak bunun amatör bir çalışma olduğunu düşünen Özgentaş çifti diğer davetliler gibi gördükleri eserler karşısında hayranlıklarını gizleyememiş ve kendisini çoşku ile kutlamışlardır.

Konukların birbiri ile kaynaşması neşeli sohbetlerin yapıldığı sıcak bir ortam oluşturmuştur. Davetliler sergiden ayrılırken Sevinç Erol Hanımefendiye resim çalışmalarına devam etmesi dileğinde bulunmuş ve yeni sergilerinin açılışını beklediklerini ifade etmişlerdir.

Sergiyi kliniğimizde hafta içi saat 11-16 saatleri arasında gezebilirsiniz.

Adres ve harita için aşağıdaki kutuyu tıklayınız:

Ameliyat sonrası sıkıntıları azaltmanın etkili bir yolu: Müzik

Ameliyat denilince korkmayan insan sayısı azdır. Endoskopi gibi ameliyat sayılmayan tibbi işlemler de hastalarda endişe ve sıkıntı yaratabilir.

Lancet dergisinde Ağustos 2015 te yayınlanan bir makalede İngiliz araştırıcılar ameliyat sonrası dönemde müziğin iyileştirici etkisini araştırmışlar ve çok ilginç sonuçlara varmışlardır.

Müziğin bütün toplumların hayatında önemli bir yeri vardır. Sevinçlerimizin, hüzünlerimizin duygularımızın paylaşılmasında sık olarak kullanılan müzik şölenlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Pek çok toplumsal olayda müzik kitleleri yönlendiren bir görev görmektedir. Yürüyüşlerde marşların hep bir ağızdan söylenmesi yaygındır.

Ameliyathanelerde müzik çalınması eski ve yaygın bir gelenektir ve müziğin cerrahlar ve ameliyat ekibi üzerinde olumlu etki yaptığı bilinmektedir.

Ayni şekilde özellikle ameliyat hastalarının kendilerini daha iyi hissetmeleri için müzik kullanılması Florence Nightingale’e kadar uzanan uzun bir geçmişe sahiptir.  Bu konuda farklı araştırmalar mevcuttur. İngiliz bilim insanları yapılan araştırmaları bir araya getirerek ameliyat hastalarında müzik dinletilmesinin ameliyat öncesi korku (anksiyete), ameliyat sonrası hissedilen ağrı, kullanılan ağrı kesici miktarı ve iyileşme dönemindeki hasta memnuniyeti üzerindeki etkilerini araştırmışlardır.

Müzik hem genel anestezi (narkoz) almayan yani bilinci açık olan hastalara hem de genel anestezi (narkoz) altındaki hastalara dinletilmiştir. Müzik dinletilmesi kulaklıkla yalnız hastanın duyabileceği şekilde yapıldığı gibi hoperlörlerden bütün tıbbi personel ve hastanın duyabileceği şekilde de yapılmıştır.

Bazı hastalarda ameliyat öncesi, bazılarında ameliyat esnasında, bazılarında ise ameliyattan çıkıp yatağına alındığında müzik dinletilmiştir. Bazı hastalarda her üçü de yapılmış, bazılarında ise bu seçenekler değişik kombinasyonlarda sunulmuştur.

Bazı hastalara ne tür müzikten hoşlandığı sorulup ona göre müzik dinletilmiş, bazılarına bir liste verilip seçim yapması istenmiş bazı hastalara ise seçme şansı bırakmadan önceden belirlenen bir müzik dinletilmiştir. Ancak dinletilen müzikler genel olarak rahatlatıcı tarzda olmuştur.

Sonuçta hangi müziği dinlerse dinlesin müzik dinleyen bütün hastaların korkularında (anksiyete) azalma olmuş, ameliyat sonrası ağrıları azalmış ve ameliyat sonrası kullanılan ağrı kesici ilaç dozu azalmıştır.

Müzik dinlemenin ameliyat hastalarına iyi geldiği ağrı ve korkularını azalttığı açıkça anlaşılmıştır ancak bu nasıl olmaktadır? Modern tıp ağrı denilen olayın bir algılama olduğunu ve psikolojik faktörlerden etkilendiğini göstermektedir. Müzik dinleme sinir sisteminde bızı etkiler yapmaktadır. Müzik dinlerken nabız ve solunum hızı azalmakta kan basıncı düşmektedir. Bütün bunlar vücutta bir rahatlama işaretidir ve muhtemelen bu rahatlama ağrının algılanma derecesini de azaltmaktadır. Bu sayede hastalar ağrının daha az farkına varmakta ve daha az ağrı kesici ilaç kullanmaktadırlar.

Açıklanması daha zor olan kısım ise genel anestezi (narkoz) altındaki hastalarda müzik dinletildiğinde görünen olumlu gelişmelerdir. Teorik olarak genel anestezi (narkoz) altında kişinin etrafta olup bitenlerden habersiz olması gerekir. Ancak bazı hastalarda beynin işitme ile ilgili bölümü genel anestezi (narkoz) altında bile çalışmaya devam ediyor olabilir. Böyle bir durumda beynin odadaki gürültüler ve bazan ortaya çıkabilen telaş ile meşgul olması yerine rahatlatıcı bir müzik ile meşgul edilmesinin faydalı etkiler doğuracağını anlamak zor değildir.

Halk arasında “ruhun gıdası” olarak adlandırılan müziğin ameliyat sonrası dönemi daha rahat geçirmek için kullanılması muhtemelen giderek yaygınlaşacaktır. Günümüzde hemen hemen bütün mobil telefonlardan müzik dinlemek mümkündür. Ameliyat olmayı düşünenlerin ameliyata giderken telefon ve kulaklıklarını da yanlarında götürerek ameliyat öncesinden başlayıp sonrasında da devam etmek üzere müzik dinlemeleri yararlı olabilir (tabii doktorları müssade ederse).

Prof. Dr. Ege Özgentaş ameliyatlarını hafif bir müzik eşliğinde yapmaktadır. Bu müzik yayını ameliyat hazırlıkları ile başlamakta ve ameliyat bitip hasta odadan çıkıncaya kadar devam etmektedir.

İlgili yazı:
Ameliyathanede müzik çalınmalı mı?

//

Ameliyathanede müzik çalınmalı mı?

Cerrahların çoğu ameliyat yaparken müzik dinlemeyi ister. Dinlenilen müzik türü ise cerrahtan cerraha değişir. Kimisi sözlü şarkıları tercih ederken kimisi de enstrumental müziği tercih eder. Hafif müzik veya hareketli müzikleri sevenler vardır. Bazı cerrahlar ameliyathaneye mutlaka dinleyecekleri müziklerini de getiriler. Peki bunun bir nedeni var mı?

Bilimsel çalışmalar müzik dinlemenin cerrahın stresini azalttığını ve rahatlattığını göstermiştir.

Amerika’da Teksas Üniversitesi Galveston Tıp Fakültesi’nde bu konuda bir çalışma yapılmıştır. 15 plastik cerraha ameliyat yaparken hangi tür müzik dinlemeyi tercih ettikleri sorulmuştur. Daha sonra bu cerrahlara domuz derisindeki kesileri dikmeleri istenmiştir. Bu dikiş işlemi birkaç kez yaptırılmıştır. Cerrahlara herhangi bir ön bilgi verilmeden kesilerin bazılarında dikiş sırasında sevdikleri müzik dinletilmiş diğer kesiler dikilirken ise hiç müzik çalınmamıştır.

Sonuçta tüm cerrahların tercih ettikleri müziği dinlerken diktikleri kesilerin müziksiz diktiklerine göre daha güzel ve daha çabuk kapatıldığı gözlenmiştir.

Çalışmayı yapanlar cerrahların her koşulda, sevdikleri müzik çalarken daha iyi ameliyat yaptıkları ve ameliyatı daha çabuk bitirdikleri sonucuna varmışlardır. Ameliyatların daha çabuk bitirilmesinin hem ameliyat masraflarının azalması hem de genel anestezi veriliyor ise hastanın daha az riske girmesi açısından büyük önemi vardır. Bu açıdan çalışma önemli bir konuya değinmektedir.

Zaten bazı hastanelerin ameliyathanelerinde merkezi bir hafif müzik yayını vardır. Ancak yukarıdaki çalışma cerrahların tercih ettikleri müzik ile daha iyi çalıştıklarını göstermiştir. Bundan sonra çok sayıda ameliyat odası olan hastanelerde her odadan farklı bir müzik sesi gelmesine alışacağız herhalde.

Ülkemizde göbek havasından hoşlanan cerrahların durumunun ne olacağı merak konusu. Cerrah ameliyatın ortasında çoşup oynamaya başlarsa ameliyat daha mı çabuk biter yoksa uzar mı bilinmez 🙂

Prof. Dr. Ege Özgentaş ameliyatlarında genellikle sözsüz klasik müzik dinlemeyi tercih etmektedir.

İlgili yazı:
Ameliyat sonrası sıkıntıları azaltmanın etkili bir yolu: Müzik

//

Hong Kong’da estetik tuzağı

Sağlık turizmi son yılların gözde etkinliği. Bundan en fazla yararlanmak isteyen sektörlerden biri ise estetik sektörü. Hong Kong’da bir güzellik kliniği kadınların zaaflarından yararlanarak milyarlık Çin anakarasından çok tatlı para kazanmayı beceriyor.

2005 yılında kurulduğu iddia edilen bu kozmetik cerrahi kliniği son birkaç ay içinde sahte bir tur şirketi ile anlaşarak işlerini bayağı ilerletmiş. Bu ikili fakirlere yardım kisvesi altında gece partileri düzenlemekte ve özellikle kadın meşhurları, yüksek mevkideki memurların karılarını ve yüksek gelirli kadın girişimcileri konuk etmektedir. Kadın konuklar bu davetlere yakışıklı erkeklerin eşlik ettiği kırmızı halıdan yürüyerek girmektedirler. Davetlerde televizyon yıldızları, adeleli genç yakışıklı erkekler ve sözde uluslararası şöhreti olan “anti-aging” (yaşlanmayı önleme) uzmanları hazır bulunmaktadır. Partinin ilerleyen evrelerinde kozmetik cerrahi firması konuk kadınlara 5 gün 4 gecelik süper lüks Hong Kong turu pazarlamaktadır. Turun adı “Lüks Hong Kong Yaşlanma Önleyici Seyahati” dir.

Tura katılanlar ilk gece 5 yıldızlı bir otele alınmaktadırlar. İkinci gün katılımcılara tıbbi bilgiler verilmekte ve gece katılımcılar Victoria Limanında bir tekne turuna çıkarılmaktadırlar. Bu tur sırasında içki ve müzik eşliğinde yakışıklı ve adeleli genç erkeklerin striptiz gösterisi sunulmaktadır.

Üçüncü gün sabahında cerrahi işlemlerin yapılabileceği ameliyathanelere çevrilmiş otel odalarında botox, dolgu enjeksiyonları, hücre tedavileri hatta burun ameliyatı gibi işlemler yapılmaktadır.

Hemen hemen tamamı Çinli olan doktorların bir kısmı kendisini diplomalı Hong Kong doktoru, bir kısmı da uluslararası ün yapmış  uzman olarak tanıtmakta ve tur katılımcılarına içlerinde kullanım izni olmayan maddeleri de içeren ilaç ve maddeler vermektedirler. Tur boyunca sahte uluslararası uzmanlar kadınları daha fazla tedavi paketi satın almak için iknaya çabalamaktadırlar.

Bu turun fiyatı 18.000 yuan (yaklaşık 2.900 Amerikan Doları) dır ve içinde yalnız hediye olarak verilen 3 dolgu (hiyaluronik asid) enjeksiyonu vardır. Hormon enjeksiyonlarının her biri yaklaşık 130.000 yuan (yaklaşık 20.642 Amerikan Doları) tutmaktadır. Bazı zengin kadınların 3.000.000 yuan (yaklaşık 483.270 Amerikan Doları) tutarındaki gençleşme paketlerini satın aldıkları görülmektedir. Tur şirketinin ve kozmetik kliniğinin her ay en az 8 tur düzenlediği ve her tura 30 kişinin katıldığı bilinmektedir. Şirketin aylık kazancının 9 milyon yuan (yaklaşık 1.450.000 Amerikan Doları) olduğu hesaplanmaktadır.

Bir Çin yayın organında (Shanghaiist) çıkan bu yazıdan sonra sahte tur şirketi ve kozmetik cerrahi kliniğinin geleceği merak konusu olmaktadır.

Haberin kaynağına aşağıdaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz:
http://shanghaiist.com/2015/07/09/rich-mainland-women-cheated-millions-hong-kong-luxury-tours.php

Prof. Dr. Ege Özgentaş bilimsel ve akademik kuruluşlarca (Üniversite ve Eğitim Hastaneleri) kabul görmemiş tedavi ve gençleştirme yöntemlerine dikkatli bir şekilde yaklaşılması gerektiği inancındadır.

//

Web Sitelerinde Öncesi ve Sonrası Resimler Gösterilmeli mi?

Sonuçların gerçek hasta resimleri ile paylaşılması

Estetik cerrahi daha çok görüntüye yönelik bir tıp dalıdır. Ameliyat olanların önemli bir kısmı tıbbi bir rahatsızlıkları olmadıkları halde daha güzel veya genç görünmek için bizlere başvurmaktadırlar. Bu nedenle ameliyatlarının ne kadar başarılı olacağı konusunda önceden fikir sahibi olmak isterler.

Hastalar estetik cerrahlarını nasıl seçer?

Bu sorunun cevabı 40 yıl öncesi ile günümüzde farklıdır. İnternet’in kullanılmadığı yıllarda kişiler doktorlarını güvendikleri kuruluşlara başvurarak veya çevrelerine sorarak buluyorlardı. Güvenilir kuruluşlar denilince Üniversite ve Devlet Hastaneleri ile bazı Özel Hastaneler akla geliyordu. Buralarda çalışan hekimlerin seçilmiş ve iyi hekimler olduklarına inanılıyordu. Çevre faktörü de ayni derecede önemli idi. Örneğin burun ameliyatı olmak isteyenler bir arkadaşın tavsiye ettiği doktora daha çok güvenirlerdi. Gazete, dergi, radyo ve televizyonlardaki reklam ve programlar da doktor seçiminde belli ölçüde rol almakta idi. Günümüzde internet ve medya doktor seçiminde daha önemli bir rol oynamaktadır. Estetik  ile ilgili kuruluşlar ve kişiler başta internet olmak üzere görsel ve yazılı medyayı çok etkili bir şekilde kullanmaktadırlar. Estetik düşünenleri etkilemenin en iyi yolu çok başarılı sonuçların herkesin görebileceği şekilde yayınlanmasıdır. Halk arasındaki ismi ile öncesi ve sonrası fotoğrafları en etkili reklam aracıdır.

Türkiye’de yasal reklam koşulları

Estetik cerrahi bir tıp dalıdır ve tıp etik ve kanunlarına bağlıdır. Türkiye’deki kanunlara göre doktorların reklam yapması aslında yasaktır. Doktorlar yalnızca çeşitli konularda toplumu bilgilendirebilirler, nerede çalıştıkları, ve çalışma saatleri hakkında ilanlar verebilirler. Kanunlar hastalar ile ilgili resim de dahil olmak üzere kişisel bilgilerin izinsiz olarak paylaşılmasını yasaklamaktadır. Kanunlar dışında tıp etiği de hasta bilgilerinin doktor ve hasta arasında gizli kalmasını gerektirir. Bazı kuruluşlar kişilerin yüzünü gizleyerek öncesi ve sonrası fotoğraflarını yayınlamaktadırlar. Türkiye’deki yasalara göre yüzü belli olmasa bile tıbbi resimler gösterilerek reklam yapılması yasaktır.

Öncesi sonrası resimler güvenilir mi?

Ülkemizde öncesi ve sonrası fotoğrafların gösterilmesi yasak olmasa idi ve serbestçe yayınlanabilse idi bu doktor seçiminde ne kadar etkili olurdu? Özellikle Amerika’da yapılan araştırmalar doktor arayan estetik hastalarının internetteki öncesi sonrası resimlerine ne kadar güvendikleri sorulmuş. Sonuçlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

  • Çok güveniyorum
  • Biraz güveniyorum
  • Güvenmiyorum
  • Hiç güvenmiyorum
  • %27
  • %66
  • %6
  • %1

Tablodan da görüleceği gibi her ne kadar öncesi sonrası resimleri bir fikir vermekte ise de tam güven vermemektedir. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Genellikle reklam için konulan öncesi-sonrası resimleri en iyi sonuçlar arasından seçilir. Ameliyat düşünen kişinin kendisinde de ayni başarılı sonucun alınacağının garantisi yoktur. Daha önemli güvensizlik nedeni ise resimlerde değişiklik yapılma veya standart olmama ihtimalidir. Bir burun resmi ameliyat öncesinde en kötü görüntüyü verecek açıdan çekilebilir ve ameliyat sonrası bütün hataları örtecek ve en iyi görüntüyü verecek şekilde çekilebilir. Ayrıca günümüzde Photoshop gibi çok etkili resim değiştirme programları vardır. Bu programlar sayesinde fotoğraflar üzerinde değişiklik yapılarak mükemmel görüntülere ulaşmak mümkün olabilir oysa gerçekte böyle bir sonuç alınmamıştır. Buna örnek olarak yukarıdaki resimde görülen modelin normal yaşamdaki ve makyajlı rötüşlü resimlerini inceleyebilirsiniz. 

Sonuç

Bir hekimin başarısının en güvenilir göstergesi hastalarının memnuniyetidir. Başarılı estetik operasyonlar yapan bir hekimin hastaları çevreden takdir görür ve ameliyat olan kişinin çevresi bu hekimi yaptığı iş sayesinde tanır ve takdir eder. Bu aslında en etkili ve güvenilir tanıtım metodudur. Estetik ameliyat öncesi kendinize hekim seçerken reklamları dışında çalıştığı yerde ve meslektaşları arasında nasıl tanındığı, meslekteki deneyimi, hastalarının memnuniyet derecesi, bilimsel olarak yurt içi ve yurt dışında bulunduğu seviye, meslek ahlakı gibi kriterlere de dikkat edilmesinde yarar vardır.

Aşırı kalınlaştırılmış dudakların tedavisi var mıdır?

Dolgun dudaklar kadınlara daha seksi ve çekici bir görünüm kazandırır. Piyasada kullanıma hazır olarak satılan dolgu maddelerinin yaygınlaşması dudak estetiği ameliyatlarında da artışa yol açmıştır.

Dudak kalınlaştırma hiyaluronik asid (HA) ve poli L laktik asid (PLLA) gibi vücudun yabancı olmadığı maddeler ile veya yağ enjeksiyonu ile yapılabilmektedir. Daha seyrek olarak polimetilmetakrilat (PMMA) gibi kalıcı maddeler de kullanılabilmektedir. Bunun dışında yasal olmadığı halde sıvı silikon enjeksiyonu seyrek olarak dudak kalınlaştırma işlemlerinde kullanılmaktadır.

Güzellik ve estetik oranlarda gizlidir. Dolgun dudaklar seksi görünüm veriyor demek dudak ne kadar dolgun olursa seksilik o kadar artar anlamına gelmez. Belli bir orandan daha fazla kalınlaşmış dudaklar garip ve komik bir görünüm ortaya çıkartır. Farkında olmadan ördek dudaklar ile dolaşan ve kendini çekici zanneden pek çok kişiye rastlamış olabilirsiniz. Bunların bir kısmı garipliklerinin farkında olmadan toplumdaki yaşamlarına devam ederken bilinçli bir grup aşırı dolgun dudaklarından rahatsız olup bunların düzeltilmesi için çare aramaktadır.

Aşırı doldunlaştırılmış dudakların tedavisi daha önce enjekte edilen maddenin cinsine göre değişir. Hiyaluronik asid (HA) ile kalınlaştırma yapılmış ise bir yıl içinde bu maddenin vücut tarafından eritilmesi ve dudakların kendiliğinden incelmesi mümkündür.  Buna karşılık silikon ve polimetikmetakrilat (PMMA) gibi kalıcı maddelerin enjekte edilmesi ile yapılan dolgunlaştırmalarda zaman içinde bir erime ve düzelme beklenmez. Piyasada yukarıda sayılanlar dışında daha farklı maddelerden yapılan dolgu maddeleri de bulunmaktadır. Yeterli denetimden geçmeden çeşitli ülkelerde ruhsat alan veya hiç denetimden geçmeden piyasaya sürülen kaçak maddelerin enjekte edilmesi ciddi sağlık sorunları da yaratabilmektedir. Bunların en başında enjekte edilen maddenin vücut tarafından kabul görmemesi ve iltahaba yol açmasıdır. Dudaktaki iltahaplanma ağrı, kızarıklık, apse oluşması ve deride akıntılı iltahaplı deliklerin ortaya çıkması gibi sonuçlar doğurabilir.

İltahaplanmış dudakların tedavisinde antibiyotik kullanımı, bölgesel yara bakımı gibi tedaviler yeterli olmaz ise cerrahi olarak dudak içindeki iltahaplı odakların ve görülebilir ise enjekte edilen maddenin temizlenmesi gerekir. Ancak bu anlatıldığı kadar kolay bir işlem değildir. Enjekte edilen madde yalnız bir bölgede olmayıp dudağın kaslar dahil bütün dokuları içine yayılmış olduğundan gözle görülerek ayıklanması bazan mümkün olmayabilir. Bunu tuz ile karabiberi birbirine karıştırdıktan sonra elle tekrar birbirlerinden ayırmak çalışmak gibi hayal edebilirsiniz.

Herhangi bir komplikasyon (istenmeyen sağlık sorunu) ortaya çıkarmamış ancak görüntü olarak rahatsız edici olan iri dudakların tedavisi daha kolaydır. Burada dudağın vermilyon adı verilen ve ruj sürülen pembe renkli kısmından enlemesine bir şerit çıkartılarak inceltme gerçekleştirilir. Kesi doğru yerden yapıldığında ve güzel dikildiğinde görünen bir iz kalmaz.

Dudak dolgunlaştırmada sorun yaşamamak için baştan uygun tedavi seçilmesi önemlidir. En iyisi dolgunlaştırmanın aşırıya kaçmadan yapılmasıdır. Bunu da işlemi yapan uzman belirlemelidir. Kişi istiyor diye onu komik hale sokacak kadar kalınlaştırmalardan kaçınılmalıdır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş dudak kalınlaştırmaları yalnız hastanın kendi yağını kullanarak yapmaktadır ve estetik sınırlarını aşan aşırı istekleri kabul etmemektedir.

Estetikte her şeyin daha büyüğü daha iyidir prensibi geçerli değildir.

Estetik fiyatlarında arz-talep kuralı geçerli mi?

Estetik ameliyat fiyatlarının ne kadar olduğu ve bunun nasıl belirlendiği hep merak konusu olmuştur.

Ekonominin temel kuralları vardır ve bunun en iyi bilineni arz-talep kuralıdır. Sağlık hizmetlerinin fiyatlarının temel ekonomik kurallara uymadığı inancı yaygın ise de estetik cerrahi ameliyatlarında temel ekonomik kuralların bazıları geçerlidir.

Arz talep kuralına göre bir hizmetin istenme sayısı ile (örneğin estetik ameliyat arzusu) bu hizmeti verenlerin sayısı (örneğin estetik cerrah sayısı) arasında bir ilişki vardır. Ameliyat isteyenlerin sayısı ile bu ameliyatı yapan cerrahların sayısı sabit kaldığı sürece fiyatlarda bir oynama olmaması beklenir. Ameliyat olma isteği arttığı ve cerrah sayısı ayni kaldığı sürece fiyatların artması, buna karşılık ayni sayıda ameliyat isteği olduğu halde daha fazla sayıda cerrahın bu ameliyatları yapması halinde ise fiyatların düşmesi beklenir.

Peki estetik cerrahi fiyatları bu kurala göre mi belirleniyor? Amerikalı araştırmacılar bu konuda bir çalışma yapmış ve “Aesthetic Surgery Journal” dergisinde yayınlamışlardır. Amerikanın her tarafını dengeli olarak kapsıyacak şekilde 15 şehir seçmişler ve bu şehirlerdeki plastik cerrah sayılarını tesbit etmişlerdir. Bu plastik cerrahlar ile temasa geçerek beş temel estetik ameliyatı (meme büyütme, meme dikleştirme, karın germe, göz kapağı germe ve yüz germe) kaça yaptıklarını öğrenmişlerdir. Ayni zamanda bu şehirlerin her birinin nüfusu, hayat pahallılığı, gayrimenkul giderleri, kişi başına gelir durumu gibi ekonomik göstergelerini de çıkartmışlardır.

Araştırmacıların yaptığı çalışmada ekonomik göstergeler ile estetik cerrahi ameliyatlarının fiyatları arasında çok güçlü bir ilişki ortaya çıkmıştır. Örnek vermek gerekirse hayatın pahallı olduğu, gayrimenkul giderlerinin ve kiraların yüksek olduğu, nüfusun ve kişi başı gelirin yüksek olduğu New York şehrinde ortalama bir estetik ameliyat 9.244 dolara mal olurken hayatın en ucuz nüfusun en düşük, gayrimenkul ve kiraların en düşük, kişi başı gelirin en düşük olduğu Omaha kentinde ortalama bir estetik ameliyat 5.034 dolara (neredeyse yarı fiyata) malolmaktadır. Buna karşılık nüfus başına düşen plastik cerrah sayısının az olduğu şehirlerde estetik fiyatlarının yüksek olması beklenirken böyle olmadığı görülmüştür.

Arz talep kuralı estetik ameliyatlarda diğer hizmet sektörlerinde olduğu kadar geçerli olmamaktadır. Ama ekonominin diğer genel kuralları estetik ameliyat sektöründe etkin bir şekilde işlemektedir.

Amerikada 2007 ile 2011 yılları arasında yaşanan ekonomik kriz estetik ameliyatları olumsuz olarak etkilemiştir. Ayni durum yurdumuzda körfez savaşında ve diğer ekonomik krizlerde de görülmüştür. Günümüzde estetik işlemlerdeki artış ameliyatlardan ziyade cerrahi olmayan estetik işlemlerdeki artıştan kaynaklanmaktadır. Ameliyatsız estetik işlemleri botox, dolgu, çeşitli laser ve radyofrekans uygulamaları, mezoterapi vs olarak belirlenebilir. Bu işlemlerin önemli bir kısmı plastik cerrah hatta hekim bile olmayan kişilerce yapılmaktadır ve yetkisiz estetisyenlerin yasal olarak kontrol edilmeleri güç olmakdadır. Ancak bu tüm dünyada gözlenen bir durumdur. Amerika’da yapılan bir araştırma Güney Kaliforniya’da liposuction ameliyatı yapan 834 doktordan yalnızca %38 inin plastik cerrahi eğitimi aldığı %6 sının ise hiç cerrahi eğitimi almadığı saptanmıştır.

Türkiye’de estetik cerrahi ameliyatları ekonomi kurallarına uymakta ancak arz talep kuralına tam olarak uymamaktadır. Pek çok küçük anadolu şehrinde yalnız bir veya iki plastik cerrah bulunduğu halde estetik ameliyat fiyatları en fazla plastik cerrahın çalıştığı İstanbul’dan daha ucuzdur. Bizde de halkın ödeme gücü ameliyat fiyatlarını oluşturan en önemli faktördür. Ödeme gücü en yüksek olan kişiler genellikle büyük şehirlerde yaşamaktadırlar ve estetik ameliyat gibi aciliyati olmayan harcamaları bütçeleri kısıtlı olanlara göre daha rahat yapabilmekedirler.

Estetik ameliyatlarda arz-talep kuralına uymayan bir başka yön daha vardır: Deneyim. Estetik ameliyatlar standard değildir ve sonuçlar yapanın deneyimine bağlı olarak önemli farklılıklar gösterebilir. Sonuçları daha başarılı olan cerrahların daha yüksek fiyatlar ile ameliyat yapması doğaldır. Bir araba alırken ayni markanın en ucuzunu almak mantıklı olabilir, ancak bu mantıkla en ucuz ameliyatı yapan cerrahı bulmak estetik cerrahide arzulanmayan sonuçlara yol açabilir.

 

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);