Ameliyatsız yüz germe güvenli mi?

Son yıllarda “ameliyatsız estetik”, “yemek molası estetiği”, “balık kılçığı ipler”, “örümcek ağı” vs gibi isimler altına anılan ameliyathaneye gerek olmadan ayaktan yapılan ve dikiş atılmayan yüz germeler giderek artmakta ve ilgi çekmektedir. Bütün bu estetiklerde ana işlem muayenehane ortamında lokal anestezi ile bazı özel ipliklerin deri altından geçirilerek yanak ve boyun gibi bölgeleri gerdirmeleridir. Bu işte kullanılan özel ipliklerin önemli bir kısmı kalıcı maddelerden yapılırken bir kısmı da zamanla eriyen maddelerden yapılmaktadır.

Güvenli ellerde yapıldıklarında başlangıçta güzel sonuçlar verebilen bu işlemlerin uzun dönem sonuçları henüz tam değerlendirilememiştir. Pek çok estetik cerrah elde edilen germe işleminin çok az düzeyde olduğu ve bu etkinin bir süre sonra tamamen kaybolduğu görüşündedir (Prof. Dr. Ege Özgentaş da ayni görüştedir).

Pratikte bu tip iğneli ipler ile yapılan işler (üretici firmaların da gayreti ile) çok sayıda pratisyen hekim, dermatolog ve çeşitli branşlardaki hekimler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastalara da bu işlemin zararsız olduğu söylenmektedir.

Ancak durum biraz farklıdır. Her ne olursa olsun uzun bir ipin iğne ile deri altına yerleştirilmesi bir cerrahi işlemdir ve herkesin bildiği gibi iğne damara gelirse kanatır ve sinire değerse zedeler. Ayrıca her bünye farklı olduğundan bir süre sonra (bu yıllar sonra bile olabilir) bu yabancı cisimler en azından iltahap ve akıntı başta olmak üzere çeşitli istenmeyen etkiler yaratabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında bu işlemi yapan hekimlerin istenmeyen sonuçlar çıktığında bunlar ile de baş edebilecek bilgi ve beceride olması şarttır. İşin kötü tarafı içeri konulan yabancı cisimler sorun çıkarttığında çoğu zaman tek tedavi bunların geri çıkartılmasıdır ve bu da ciddi bir cerrahi işlemdir. Ayrıca bu iplerin sonradan çıkartılmaları konulmalarından çok daha zordur.

Şu anda sonuçları tam olarak değerlendirilememiş olan ameliyatsız, iplikle yapılan yanak ve boyun germe gibi işlemler ileride mutlaka daha başarılı sonuçlar verecek şekilde tasarlanacaktır. Ancak günümüzde bu uygulamaları diplomalı Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanlarına yaptırmanızı öneririz. Bu şekilde istenmeyen sonuçların daha sorunsuz tedavi edilmelerine olanak sağlarsınız.

İstenmeyen bir aksilik ile sonuçlanmış olan bir iplikle germe hastasının nasıl tedavi edildiğini aşağıdaki videoda izleyebilirsimiz:

Meme estetiği kimin işi?

Meme Hastalıkları

Meme hem kadınlar hem de erkekler açısından önemli ve dikkat çeken bir organdır. Ayni zamanda hastalıkları ile de bilinir. Uzun yıllar meme ile ilgili hastalıklar genel cerrahinin bazı ülkelerde de kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının ilgi alanına girmiştir.

Meme Estetiği

Göğüslerin güzel veya doğal görünmesi ile ilgili ameliyatlar ise yaklaşık 100 yıl öncesinden beri Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahinin işidir. Önceleri başlıca küçültme ve dikleştirme şeklinde yapılan meme estetiği 1960 lı yıllarda silikon protezlerin üretilmesi ile büyütme estetiğine de dönüşmüştür. Daha yakın zamanlarda ise kişinin kendi dokuları ile meme büyütme işlemi giderek ilgi görmeye başlamıştır.

Meme Rekonstrüksiyonu (yeniden meme yapılması)

Göğüs kanserlerinin günümüzde bile kesin tedavisi memenin alınması ile yapılmaktadır. Bu işlem psikolojik açıdan çok yıpratıcıdır. Alınan memenin yerine yenisinin yapılması 1970 lerden sonra giderek artan sıklıkta yapılmaya başlanmış ve günümüzde uygulanan tekniklerin çeşitleri de artmıştır. Meme rekonstrüksiyonu Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahlar tarafından ortaya atılmış ve günümüzde de Plastik ve Rekonstrüktif cerrahlar tarafından yapılmaktadır.

Bazı Branşların Meme Estetiğine İlgisi

Zaman içerisinde meme estetiği ile ilgili tekniklerin özellikle büyütme estetiğinde giderek basitleşmesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi dışındaki uzmanlık alanlarınının da ilgisini çekmeye başlamıştır. Özellikle memelerin içine bir takım sentetik maddelerin enjekte edilmesi ile yapılan büyütmeler ameliyathaneye gerek olmadan yapılabildikleri için ehil olmayan kişiler tarafından da yapılmaya çalışılmaktadır.

Ameliyat Sonrası Sorunlara Hakim Olmak

Burada dikkati çekmek istediğimiz bir konu vardır. Teorik olarak becerikli bir kişi yetkisi olmasa bile bazı işlemleri yeteneği sayesinde kısmen de olsa yapabilir. Ancak tıp mesleği insan ile uğraşır ve her insan farklıdır. 99 kişide iyi sonuç veren bir işlem yüzüncü kişide hiç beklemediğiniz bir şekilde hatalı bir sonuç doğurabilir. Bir buna komplikasyon diyoruz. Yani her işi doğru yaptığınız halde kişideki bir özelliğe bağlı olarak veya bilinmeyen bir nedenle kötü bir durum ortaya çıkabilir. İşte önemli olan bu işlemi yapan kişinin ortaya çıkacak komplikasyonları da düzeltebilecek beceri ve bilgide olması gereklidir.

Bir kadın doğum uzmanı veya genel cerrah memeden kist veya tümörleri çıkartabil, iltahapları tedavi edebilir. Ama estetik bir işlem yapmaya kalktığında meme derisinde nekroz dediğimiz çürüme yani gangren ortaya çıkarsa işte bununla baş edemez. Hele bu gangren memenin bir kısmını veya tamamını yok ederse hiç başa çıkamaz. Oysa Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanları zaten gangrenlerin, tümörlerin, kaza ve yanıkların tahrip ettiği veya yok ettiği dokuları onarma işini üstlenmişlerdir. Bu nedenle meme ameliyatları sonrası ortaya çıkabilecek en ağır sonuçları bile düzeltebilecek beceriye sahiptirler. Ayrıca bu istenmiyen sonuçların neden ortaya çıktığını da daha iyi bildikleri için önleme konusunda da daha deneyimlidirler.

Hastalıklı Meme ve Sağlam Meme Ameliyatları Farklıdır

Memenin hastalıklarını tedavi etmek başka bir iştir, sağlam memeyi güzelleştirmek ise daha başka bir iştir. Meme estetiği bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi branşının işidir. Meme (göğüs) estetiği ile ilgili sorunlarınızda başvuracağınız doktor sağlık bakanlığından diplomalı veya Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nin üyesi bir Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı olmalıdır.

Kısaca meme estetiği bizim işimizdir.

Plastik cerrah, estetik cerrah ve estetisyen arasındaki farklar nelerdir?

Plastik Rekonstrüktif Estetik Estetisyen

Estetik Cerrahi’nin gelişimi

Plastik Rekonstüktif Cerrahi

Plastik cerrahi estetik cerrahiyi yaratan ana bilim dalıdır. Eskiden pek çok tıp branşı özellikle hayatı kurtarmayı amaç edinmiş iken plastik ve rekonstrüktif cerrahi hayat kurtarma yanında ayni oranda yaşam kalitesini yükseltmeyi de amaç edinmiştir. Örnek verirsek bir nedenle burnunu kaybetmiş olan kişi hayatını sürdürebilir. Ancak kendisine yeni bir burun yapıldığı takdirde hayatını daha kaliteli olarak yaşar.

Bu örnekleri doğuştan ortaya çıkan şekil bozukluklarının, kazalar veya kanser cerrahisine bağlı ortaya çıkan doku kayıplarının, hoş olmayan görüntüler ve rahatsız edici yara izlerinin tedavisi gibi çoğaltabiliriz.

Plastik rekonstrüktif cerrahi görüntü veya işlevi bozulmuş bölgeleri tedavi ederken edindiği deneyimler ile herhangi bir işlev kaybı olmayan ancak göze hoş görünmeyen bozuklukların tedavisi ile de ilgilenmeye başlamıştır.

Estetik Cerrahi’nin başlangıcı

İlk estetik ameliyatlar büyük burunların küçültülmesi, yaşlılıktan sarkmış yüzlerin tekrar gerilmesi, kepçe kulakların arkaya yatırılması, büyük memelerin küçültülmesi, sarkık karınların gerilmesi gibi sık görünen bozukluklarda uygulanmaya başlanmıştır.

Bu işlemleri daha sonra küçük memelerin büyütülmesi, fazla yağların alınması, deriyi güzelleştirme işlemleri, kesi yapılmadan veya çok küçük kesilerden yapılan güzelleştirme işlemleri izlemiştir.

Klasik estetik ameliyatlar (karın germe, meme küçültme, yüz germe) ameliyathane ortamı ve özel eğitime gereksinim gösteren ciddi ameliyatlardı.

Ameliyatsız teknikler

Teknolojideki ilerlemeler çeşitli laser ışınları, mikrodalga cihazları, kimyasal maddeler kullanarak ameliyathaneye alınmadan insanların güzelleşmesini sağladı. Bu cihazların kullanılmaları oldukça kolay idi ve çok önemli bir tıp eğitimine ihtiyaç göstermiyorlardı. Uygun kullanıldıkları takdirde ciddi zararlı etkileri de yoktu. Bu durum cihazı alacak ekonomik gücü olan kişilerin tıp eğitimi almadan bunları kullanmaya başlamaları ile sonuçlandı. Hatta bazı firmalar özel kurslar düzenleyerek ilgisiz kişilerin bile bunları kullanmalarına olanak tanıdı.

Dolgu ve botulinum toksini

Son yıllarda oraya çıkan iki önemli yenilik ise dolgu ve botulinum toksini (botox) idi. Dolgu küçük kırışıkları gizlemek için kullanılan sıvı bir maddedir. İçeriği vücudun yabancı olmadığı bir yapıdadır (hiyaluronik asid veya laktik asit). Tam kırışıklıkların içine bu maddeleri enjekte etmek geçici de olsa görüntüde düzelme sağlıyordu. Botulinum toksini ise adalenin içine verilen ve kasların hareket etmesini önleyen bir zehirdi. Özellikle yüzdeki mimik kaslarını felç ederek kaşların arasındaki ve alındaki kırışıklıkları geçici olarak ortadan kaldırıyordu. Dolgu ve botox piyasada satıldığı ve alındıktan sonra buzdolabı veya rafta uzun süre saklanabildiği için kullanık kolaylığı açısından hemen dikkati çekti. Her ikisinin de nerelere ne kadar yapılması gerektiği kısa bir kurs ile öğretilebiliyordu.

Estetiğe ilgi artışı

Tehlikesi az olan ve olumlu etki sağlayan güzellik araçları estetik plastik cerrahlar kadar diğer hekimlerin hatta hekim olmayan kişilerin de dikkatini çekti.

Estetik yalnızca kurslar ile öğrenilir mi?

Kanunlardaki boşluklardan yararlanarak pek çok kişi özel kurslara giderek laser, rasyofrekans, dolgu ve botox kullanmayı öğrenip kendilerini estetisyen olarak tanıtmaya başladılar. Diş hekimi, ortopedist, pratisyen hekim, genel cerrah vs gibi pek çok tıp branşı ve hemşireler kurs alarak veya almadan bu tip kozmetik işlemleri yapmaya başladılar.

Beklenmeyen aksiliklerin tedavisi

Bir genel cerrahın yüze lazer uygulamasının veya bir kadın doğum uzmanının karın germe ameliyatı yapmasının ne sakıncası var ki? Diye sorabilirsiniz. Tıbbın her uzmanlık dalı farklı bir konuda eğitim verir. Eğer kullanılan lazer yüzde istenmeden derin bir yanık oluşturur ise bunun tedavisi genel cerrahiyi aşar. Ayrıca bir kadın doğum uzmanı karın germe yaparken deride çürüme (diğer adı ile nekroz) gelişir ise bu da uzmanlık alanını aşar. Bütün bunlara karşın pek çok cerrahi branşta (KBB, Kadın Doğum, Genel Cerrahi ve hatta Diş Hekimliği) kendini “Estetik Cerrah” diye tanıtanlara rastlanmaktadır.

Neden plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi?

Oysa plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahlar zaten mesleklerini çürümüş, kopmuş, bozulmuş dokuların yeniden düzeltilmesi ile öğrenmişlerdir ve istenmeyen bir durum ortaya çıktığında tedavisini en iyi şekilde yapabilecek kapasitededirler.

Tıpta hiçbir işlem %100 tehlikesiz değildir. Kalçaya batırılan bir iğne bile nadir de olsa hiç beklenmeyen sonuçlara yol açabilir. Dolgu, botox, laser ve dışardan sürülen kimyasal maddelerin nadiren çok ciddi yan etkileri olabilir. Uygulayan kişi bir hekim değil ise bu istenmeyen durumlar ile baş edemez. Hatta bazı ciddi durumlarda hekim veya uzman hekim bile olmak tedavi için yeterli değildir. Halbuki plastik rekonstrüktif estetik cerrahlar her türlü beklenmeyen duruma karşı eğitimli olduklarından sorunlar ile en etkin şekilde mücadele edebilirler.

Estetik cerrah nasıl yetişir?

Bir plastik rekonstrüktif ve estetik cerrah tıp eğitimi hariç en az 7-8 yılda yetişmektedir. Eğitim sırasında genel cerrahi, ortopedi, çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi gibi branşlarda çalışmakta mikrocerrahi eğitimi almakta ve plastik cerrah olmadan ve olduktan sonra da özel estetik cerrahi eğitimi almaktadır.

Herhangi bir tıp dalından uzmanlık almış birinin birkaç aylık bir kurs ile estetik ameliyatları yapabilecek hale gelmesi beklenmemelidir. Ayrıca yapsalar bile ortaya çıkacak istenmeyen durumlar ile baş edebilmeleri mümkün değildir.

Estetisyen kimdir?

Hele hele hiç tıp eğitimi almamış birinin yalnızca kurslar ile kendini estetisyen diye tanıtıp tıbbi girişimlerde bulunması uygun değildir. Aslında estetisyenler dünyanın birçok yerinde makyaj, saç bakımı, zararsız cilt bakımı, tırnak bakımı ve bu gibi tıbbi olmayan işlemler ile hayatlarını kazanmaktadırlar. Her meslek gibi estetisyenlerin de belli saygınlıkları vardır. Ancak iş tıbbi müdahalelere (dolgu botox vs) geldiği zaman bu görev sınırlarını aşmaktadır.

Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:

Estetik cerrah arayanlar ne yapmalı?

Güzelleşmek için başvuran kişiler kendilerini emin ellere nasıl bırakabilirler?

Bunun en kolay yolu Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın verdiği “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi” diplomasını görmektir. Diğer ülkelerde ise Plastic Recontructive and Aesthetic Surgery board (meslek odası) belgesini görmektir. Ülkemizde de Türk Plastik Rekonstrrüktif ve Estetik Cerrahi derneği tabip odası işbirliği ile meslektaşlarına oda üye belgesi (board belgesi) vermektedir.

Sağlığınızı riske atmayın. Estetik ameliyatlarınızı diplomalı ve oda belgesi olan hekimlere yaptırın.

Kafatası kemikleri çıkartılan hastaları nasıl tedavi ediyoruz?

Koç Üniversitesi Hastanesi’nde kafatası kemiklerindeki eksikliği tamamladığımız bir hastayı yürür durumda tabucu ettik. Birkaç yıl önce başından yaralandığı için kafa kemiklerinin geniş bir kısmı çıkartılmış. Daha sonra beyni korumak için eksik kısım sentetik bir madde ile kapatılmış. Ancak bir süre sonra vücut bu maddeyi reddettiği için çıkartılmış. Bu hastayı kendinden aldığımız kemikler ile tedavi ettik. Kemik boşluğu yekpare olarak kendi kemikleri ile kapatıp plaklar ile kenarlardaki sağlam kemiklere vidaladık. Kafatası eski bütünlüğüne ve sağlamlığına kavuşan hasta bundan sonra günlük yaşamında kendisini çok daha güvenli hissedecek.

Her ne kadar sentetik maddeler (silikon, kemik çimentoları, seramik ve daha başkaları) ameliyatları kolaylaştırıyor iseler de bazı bünyeler bunları kabul etmemekte ve vücuttan atmaya çalışmaktadır. Oysa insanın kendi vücudundan alınan maddeler ise ömür boyu kalıcı olmaktadır. Ekibimiz ve Prof. Dr. Ege Özgentaş vücut içindeki eksik dokuları mümkün olduğunca kişinin kendisinden alınan dokular ile onarmayı tercih etmektedir.

m

Estetik hastalarında anestezi (narkoz)

Estetik cerrahi ameliyatlarının diğer ameliyatlardan bir farkı yoktur. Hastanın ağrı duymaması gereklidir. Bu iki türlü sağlanır.

  1. Hastaya sakinleştirici ilaçlar vererek ve ameliyat bölgesini lokal olarak uyuşturarak
  2. Hastayı tamamen uyutarak. Buna genel anestezi veya narkoz adı verilir

Hastaların genel olarak korktuğu genel anestezi (narkoz) günümüzde son derece güvenli bir işlemdir ve pek çok ameliyatta tercih edilmektedir.

Bu video’da estetik hastalarının nasıl uyutulduğu (narkoz verildiği) özetlenmektedir.

Mutlu Ekip

Bir cerrahi ekibin en mutlu olduğu an verilen emeğin karşılığını bulduğunu anladığı zamandır.

Uzun Ömürlü Olmak Elinizde mi?

Yaşamımızın bir sonu olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak hiçbir insan normal koşullarda hayatının kısa sürmesini istemez. Özellikle son yıllarda tıp ve teknolojideki ilerlemeler ile hayat şartlarının daha iyi koşullara ulaşması insan ömrünü belirgin derecede uzatmıştır.

Bütün bu olumlu gelişmelere rağmen hala insanlar daha uzun ömürlü olmayı arzulamaktadırlar.

İnsan ömrünü kısaltan olumsuz faktörleri hemen herkes bilmektedir: Kötü beslenme, sağlıklı olmayan çevrede yaşama, sigara ve aşırı alkol tüketme, zararlı maddeleri kullanma, obezite vs gibi pek çok faktör sayılabilir.

Ancak insan ömrünü uzatan olumlu faktörler tam olarak belirlenememiştir. Tıp literatüründe bu konuda çok fazla çalışma mevcuttur. Fransız bilim adamları yakın zamanda yaptıkları bir araştırmada insan ömrünü uzatan olası faktörleri şu şekilde sıralamışlardır:

Kalori Kısıtlaması

Araştıcılar daha az kalori alarak yaşayan yani daha az beslenen kişilerin daha uzun ömürlü olduklarını bulmuşlardır. Dünyada 100 yaşını geçen (asırlık) en çok insanın yaşadığı Okinawa adasındakilerin diğer Japonlara göre %20, Amerikalılara göre ise %40 daha az kalori ile beslendiklerini yani daha az yemek yedikleri gösterilmiştir.

Hareketli Yaşam, Egzersiz ve Spor

İsveç’te 29 bin erkek üzerinde yapılan uzun süreli bir araştırma egzersiz yapanların diğerlerine göre 2,5 yıldan daha az olmamak üzere çok daha fazla yaşadığını göstermiştir. Burada hareketsizliğin yaş ile ilişkili bozukluklarda önemli rolü olduğu gerçeği öne çıkmaktadır.

Mutluluk

Hayattan keyif alma ve kendini iyi hissetme ömrü uzatmaktadır. Hollanda’da yapılan bir çalışma 70 yaşındaki erkeklerde hayatından mutlu olanlarda ömrün en az 2 yıl daha uzun olduğunu göstermiştir. Ayrıca ikizlerde yapılan bir çalışmada kendini mutlu hisseden kardeşin diğerinden daha uzun yaşadığı gösterilmiştir.

Vitaminler

D vitamini zihinsel faaliyetlerin bozulmadan devamı için önemli bir faktördür. E vitamini ise özellikle sigara içmeyenlerde ve C vitamini alanların %20 sinde ömrü en az 2 yıl veya daha fazla uzatmaktadır.

Diyet

Uzun ömürlü olan topluluklarda yapılan çalışmalar bunlarda diyet alışkanlıklarının önemli olduğunu düşündürmüştür. Koreli asırlıklarda (100 yaşını geçmiş) yapılan bir çalışma bunların B12 düzeylerinin diğerlerinden daha yüksek olduğunu göstermiştir. İsveç’te yapılan bir çalışma akdeniz diyeti ile beslenenlerin daha uzun yaşadıklarını göstermiştir. Taurin tatlı su balıklarında, soya ve soya ürünlerinde yüksek düzeyde bulunmaktadır. Taurin içeren ürünlerde magnezyum da yüksek düzeylerdedir. Taurin ve magnezyumdan zengin diyetle beslenenlerde kalp-damar hastalıkları daha az görülmekte ve ömür daha uzun olmaktadır. Ayrıca meyve ve sebze tüketimi de kalp damar hastalıklarını azaltarak ömrü uzatmaktadır.

Sosyoekonomik Durum

Kişilerin sosyoekonomik durumları yaşam kalitelerini doğrudan etkiler. Sosyoekonomik düzeyleri yüksek insanlar daha huzurlu uyumakta, daha çok egzersiz yapmakta ve daha az sigara içmektedirler. Ayrıca sağlık hizmetlerinden de daha iyi yararlanabilmektedirler. Bütün bu faktörler ömrü uzatmaktadır. OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ülkelerinde yapılan bir çalışma kişi başına yapılan sağlık harcamaları arttıkça yaşam süresinin de uzadığını göstermiştir.

Genetik

İnsan ömrü üzerinde genlerin etkileri ayrıntılı olarak araştırılmaktadır. Bazı genler hastalık ve yaşlanmayı kolaylaştırarak ömrü olumsuz etkilerken bazı genler ise biyolojik yaşlanmayı geciktirerek ömrü uzatmaktadır.

Üreme

Doğum yapan kadınlarda yapılan bir çalışma çocukları bir yaşından daha fazla yaşayan kadınların üreme dönemleri bittikten sonra daha uzun yaşadıklarını göstermiştir. Ayrıca üreme dönemleri uzun süren ve doğurganlığı yüksek olan kadınların da üreme sonrası dönemde daha uzun yaşadıkları görülmüştür. Kanada’da yapılan bir çalışma üreme ve ömür konusunda çelişkili sonuçlar vermiştir. Doğum sayısının fazla olması ömrü azaltırken son doğum yaşının ileri olması ömrü uzatmaktadır. Ashkenazi (bir yahudi topluluğu) asırlıkları üzerinde yapılan bir çalışma bunların diğer topluluk üyelerinden daha az çocukları olduğu ancak ilk ve son çocuklarını diğerlerine göre daha ileri yaşlarda doğurduklarını göstermiştir.

Cinsel Yaşam

1997 de yapılan bir çalışma daha aktif cinsel hayatı olan erkeklerin ölüm oranlarında %50 azalma olduğunu ortaya koymuştur. Bu da erkeklerde cinsel aktivitenin ömrü uzattığını düşündürmektedir.

Uyku

Çin’de yapılan bir çalışma sağlık durumları bozuk olan 65 yaş üstü ve 80 yaş altındakilerin ya 6 saatten daha az uyudukları ya da 10 saatten daha fazla uyuduklarını göstermiştir. Buna karşılık 80 yaşın üzerinde yaşıyanların daha genç olanlara göre daha iyi bir uyku düzenleri olduğu görülmüştür. Yüksek tansiyonu olan ve olmayanlar arasında yapılan bir başka çalışma ise uyku süresinin ve kalitesinin herhangi bir etkisinin olmadığını göstermiştir.

Dengeli Şarap/Alkol Tüketimi

İlk kez Fransa’da yapılan bir çalışma şarap içmenin  ömrü uzattığını bildirmiştir. MONICA ismi verilen bir başka çalışma da Fransa’da diğer ülkelere göre ayni yağlı diyet ve kolesterol seviyelerine sahip oldukları halde kalp krizlerinin çok daha az olduğunu göstermiştir. Hafif ve orta derecede alko alımı kalp krizlerini önleyerek ömrü uzatırken aşırı alkol tüketimi ise beyin kanaması ve kalp hastalıklarını arttırmaktadır. En az ölüm oranı haftada 1-10 ünite arası alkol alan erkeklerde görülmüştür.

Eğitim

Sağlıklı yaşama ve eğitim ilişkisi uzun süredir bilinmektedir. Son yapılan çalışmalar yeni çıkan ilaçları daha çok eğitimli olanların kullandıklarını göstermiştir. Bu da eğitimli olanların sağlık konularında daha duyarlı oldukları ve sağlıkla ilgili konularda daha doğru kararlar verdiklerini düşündürmektedir. 24-65 yaşları arasındakilerde yapılan bir çalışma liseden terk edenlerin ölüm oranlarında yüksek tahsil yapanlara göre iki kat artış olduğunu göstermiştir. Bu bulgular uzun yaşam için eğitimin çok önemli olduğunu göstermektedir.

Sonuç olarak uzun yaşamanın birden çok faktör ile alakalı olduğu açıktır. Bu faktörlerden hangisinin ağır bastığı ise bilinmemektedir. Ayrıca bazı çelişkili faktörler de mevcuttur. Örnek verirsek günde bir bardak kırmızı şarap içmenin faydali etkileri bilinirken günde 5 bardak kırmızı şarabın zararlı etkileri olduğu da çok iyi bilinmektedir. Yukarıda madde madde saydığımız hayatı uzatan faktörlerin hangi sınırlar içinde faydalı hangi sınırlar içinde zararlı olduğu ise bilinmemetedir. Giderek uzayan insan ömrünün gelecekte hangi yaşlara kadar yükseleceğini tahmin etmek çok zordur.

Tüm takipçilerimize uzun

, mutlu ve sağlıklı bir ömür dileklerimizle.

Brezilya’lı ünlü estetik cerrah Pitanguy öldü.

Estetik cerrahi’nin 20. yüzyıldaki en büyük isimlerinden olan Ivo Pitanguy’u geçtiğimiz ay (6 Ağustos 2016) kaybettik.

Brezilya’da doğan Pitanguy tıp fakültesini Rio de Janeiro’da bitirdikten sonra 1940 ların sonlarında burs kazanarak ABD de Cincinnati Ohio’da Professor John Longacre’ın servisinde asistan olarak çalışmış daha sonra Mayo Klinik ve New York’ta Dr. John Marquis Converse’in kliniğinde plastik cerrahi eğitimi almıştır.

Rio de Janeiro’da çeşitli hayır kurumu hastanelerde yanıklı ve fakir hastaların bakımları ile ilgilenen Prof. Pitanguy pek çok savaş mağduru ve kaza kurbanının da normal bir hayata dönmesine çaba harcamıştır.

Prof. Pitanguy özellikle meme ve karın estetiği konusunda estetik cerrahiye büyük katkılarda bulunmuştur.

İsmi estetik ve plastik cerrahi dünyasında bir duayen olarak bilinen Pitanguy çok sayıda bilimsel yayını ve yetiştirdiği çok sayıda estetik plastik cerrah ile tıp dünyasında uzun süre unutulmayacaktır.

m

Prof. Dr. Ege Özgentaş ve anestezi ekibi ameliyata başlıyor

Bir cerrahi işlemin başarılı sonuçlanması en az cerrahın becerisi kadar ameliyathanenin donanımı, anestezi ekibinin deneyimi ve ameliyat sonrası bakımın kalitesi ile de ilgilidir.

Ülkemiz son yıllarda hızla yenileri eklenen modern hastaneleri ile tıp alanındaki gelişmesini sürdürmektedir. İstanbul’da açılan Koç Üniversitesi Hastanesi modern yapısı, donamımı ve seçilmiş ekibi ile kaliteli ve güvenli hizmet veren hastaneler arasında ön sıralarda yer almaktadır.

Prof. Dr. Ege Özgentaş kritik bakım gerektiren ameliyatlarını Koç Üniversitesi Hastanesi’nde yapmayı tercih etmektedir.

Damak yarığı ile doğan 9 aylık bir bebek Koç Üniversitesi Hastanesi ameliyathanesinde anestezi ekibi tarafından uyutulurken görünüyor.

Ameliyatı sorunsuz geçen bebek ameliyattan 3 saat sonra su içmeye başlamış ve ertesi günü taburcu edilmiştir.

Sağlık hizmetlerinin bir ekip işi olduğu hatırdan çıkartılmamalıdır. Modern binalar ve cihazlar ancak onları kullanan yetenekli kişilerin varlığında bir anlam ifade ederler.

Damak yarığı nedir biliyor musunuz?

Damak yarığı doğuştan gelen bir anomali (bozukluk) tur. Üst çenemizin damak adını verdiğimiz parçasının ağız içine bakan kısmında yani ağızın çatısında bir yarık oluşmasıdır.  Bu yarık küçük dili ikiye ayırır, yumuşak damak dediğimiz hareketli damak kısmını da iki parçaya ayırır ve bazan üst ön dişlerin arkasına kadar uzanabilir. Yani sert damak dediğimiz kısmın ortası da yarık olabilir. Damağın üstünde burun boşluğu vardır. Yarık damak ağız ile burun arasında bir açıklık oluşmasına neden olur.

Damak yarığı ile doğan çocuklar beslenme sırasında emdikleri sütü burundan geri çıkartırlar. Bu da beslenme zorluklarına yol açar. Ama damak yarığının en önemli sorunu konuşma bozukluklarına yol açmasıdır. Bu ciddi sosyal sorunlara yol açabilir.

Damak yarıklarının tedavisi bizler yani Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar tarafından yapılır. Ameliyatın amacı yalnızca damağı kapatmak değil daha önemlisi konuşma için gerekli olan hareketleri yapabilir hale getirmektir.

Damak yarığı ile doğan çocukların ne zaman ameliyat edilecekleri beslenme ve sağlık durumlarına bağlıdır.  Bu ameliyatın mutlaka 18 aylıktan önce yapılması önerilir. Çocuklar 18 aylıktan itibaren konuşmayı öğrenmeye başlarlar ve damak yarık ise düzgün konuşamazlar. Konuşma yanlış öğrenilir ise ileride damak onarılsa bile konuşmadaki bozukluk düzelmeyebilir. Bu nedenle konuşma başlamadan yarık damağın kapatılması önemlidir.

Prof. Dr. Ege Özgentaş genellikle sağlığı ve gelişmesi iyi olan çocuklarda damak yarığını 9 aylık iken kapatmaktadır. Ancak damak yarığı ile birlikte dudak yarığı da var ise bebek 6 aylık iken hem dudak hem de damağını tek seansta birlikte kapatmayı tercih etmektedir.


href=”https://2pharmaceuticals.com”>2pharmaceuticals.com