Işık dolgusu nedir? (video)

Yağ aldırma estetiği

Bölgesel yağ birikmesi sorunu

Vücudun belli bölgelerinde zayıflamak ile erimeyen yağ birikintileri estetik açıdan her zaman sorun olmuştur. Özellikle kadınlarda basen bölgesi denilen bacakların üst ve yan kısımlarındaki yağ birikmesine bağlı çıkıntılar genel olarak estetiği bozan bir görüntü olarak değerlendirilmiştir. Ayni şekilde vücudun yalnız bir kısmında örnek olarak yalnız bel altında biriken yağlarda estetik görüntüyü bozar. Alt kısımları daha kalın olan kadınlar kilo verdiklerinde yüz ve gövdeleri sakil derecede zayıflasa bile kalça ve bacaklardaki yağlar kalabilmektedir.

Çözüm arayışları

Estetik ile uğraşanlar uzun yıllar bölgesel yağları eritebilmek için çözümler aramışlardır. Dişarıdan uygulanan masaj, egzersiz ve bu gibi işlemler  yarar sağlayamamıştır. Yağların cerrahi olarak kesilerek alınması her zaman gündeme gelmiştir ancak deride yapılan kesilerin bıraktığı izler çirkin göründüğünden fazla rağbet görmemiştir.

Yağların vakum ile alınması

Yağların küçük bir delikten girilerek kazınma veya traşlama yolu ile alınması fikri çok eskidir. Ancak bu işi yapan aletler genellikle keskin oluyordu ve yalnız yağları değil çevresindeki damak ve sinirleri hatta adaleleri de yaralıyabiliyordu. Bu nedenle kısa sürede bu işten vazgeçildir. 1970 li yıllarda teknolojideki gelişme vakum yani aspiratör cihazlarının da gelişmesine yol açtı. Atmosfer basıncının ortaya çıkardığı basıncı sıfıra indirecek kadar güçlü vakum yaratabilen aspiratörler yapıldı. Bu sayede küçük bir delikten sokulan ortası delik bir boru ile yağları emerek yerinden koparmak ve dışarı almak mümkün oldu. Ortası delik borular çevre dokulara zarar vermemek için uçları künt ve kenarlarında delikler olarak şekilde planlandı. Bu şekilde yumuşak yağ dokusu içinde tüneller açan ama sert olan kas, deri, sinir ve damar gibi yapılara zarar vermeyen bir sistem ortaya çıkartıldı. İlk ortaya çıktığında bu işleme yağ emme anlamına geren liposuction (okunuşu lipoakşın) adı verildi.

Vakum yardımı ile yağ çıkartma (Suction Assisted Lipectomy  –  SAL)

Vakum yardımı ile yağ alınması (SAL) uzun süre liposuction ile eşdeğer anlamlı olarak kullanıldı.

Liposuction nasıl yapılır?

Başlangıçta yağlar kolay emilsin diye çapları ve delikleri geniş borular kullanılıyor ve yağlar kanül adı verilen bu boruların ileri geri hareketi ile emiliyordu. Çapları 7-8 mm yi bulan bu kanüllerin bir süre sonra yağ alınan bölgelerde girinti çıkıntı ve düzensizliklere yol açtığı gözlendi. Kanül çapları inceldiğinde yağların daha yavaş alındığı ancak ortaya daha güzel bir şekil çıktığı gözlendi. Günümüzde genellikle 2 ve 3 numara ile adlandırılan ince kanüller kullanılmaktadır. İnce bir kanül ile yağları çizgi şeklinde emerek düzgün bir satıh elde etmek deneyim ve beceri gerektiren bir iştir. Başlangıçta çok kolay görünse bile kanül hareketleri düzgün olmaz ise kolayca girinti çıkıntılar oluşabilir. Ayrıca kanülün yanlışlıkla istenmeyen bölgelere çok kuvvetli olarak batırılması ciddi yaralanmalara yol açabilir. Deneyimli ellerde kullanılan kanülün çapına göre 2-3 mm uzunluğundaki kesiler kanülün deri altına ulaşması için yeterlidir. Bu kadar küçük izler genellikle farkedilmez ve özellikle vücut katlantılarının ve çizgilerinin olduğu yerlere yapılır. Vakum ne kadar güçlü olursa olsun yağlar yavaş yavaş çekilir ve fazla miktarda yağ alınması ciddi bir süre alarak cerrahta yorgunluğa yol açar.

Ultrason yardımı ile liposuction (UAL)

1990 lı yıllarda ultrason cihazları yağları eritmek için kullanılmaya başladı. Buna suction assisted lipectomy – UAL adı verildi. Türkçesi ultrason yardımı ile yağ çıkartmadır. Bu sistemde küçük bir delikten sokulan bir demir çubuk ses dalgaları ile ısıtılıyor ve bu sayede temas ettiği yağları eritiyor. Daha sonra erimiş haldeki yağlar standart liposuction işlemi ile dışarı çekiliyor. Bu sistem yağların içinde daha kolay tüneller açabildiği için bazı cerrahlar tarafından tercih edildi. Ancak ses dalgaları ile ilerleyen çubuğun karın içine kolayca girmesi veya deriyi kolayca delip dışarı çıkabilmesi riskleri mevcuttur. Ayrıca acemi ellerde yeterli hareket sağlanamaz ise deride ve/veya derinlerde ciddi yanıklara yol açabilmektedir.

Laser yardımı ile liposuction (LAL)

2000 li yıllarda laser teknolojilerinin ilerlemesi ile liposuctionda başlangıçta yağları eritmek için laser ışınları da kullanılmaya başlandı. Buna Laser Assisted Lipectomy – LAL adı verildi. Anlamı laser yardımı ile yağların çıkartılmasıdır. Burada gene küçük deliklerden sokulan bir borunun içinden gönderilen laser ışını deri altındaki yağları ısıtarak eritmekte ve daha sonra normal liposuction kanülleri ile erimiş yağlar vakum ile dışarı alınmaktadır. Bu cihazları üreten firmalar yağların alınmadan önce laser ışınları ile eritilmesinin daha az kanamaya yol açacağını öne sürdüler.  Ancak bazı tarafsız gözlemciler bu metodun klasik liposuctiona bir üstünlüğünün olmadığını bildirdiler.

Yağ aldırmanın riskleri

Liposuction deneyimli ellerde yapıldığında çok güvenilir bir işlemdir. Sanıldığının aksine emilen yağların damar içine girerek akciğere gitmesi çok düşük bir olasılıktır. Ancak yağ aldırma da bir ameliyattır. Her ne kadar deride çok küçük kesiler dışında görünen bir yara olmasa da içerde yağlar koparılıp çekilirken bir yaralanma olmaktadır. Yağlar alınırken beraberinde az miktarda kan ve vücut sıvıları da gelmektedir. Eğer alınan yağ miktarı 1 litre civarında ise kişinin ameliyat sonrası iyileşmesi kolay olmakta ve hemen günlük hayatına dönebilmektedir. Alınan yağ miktarı 2 litleyi geçtiğinde kişide ciddi sıvı kaybına yol açmakta ve en az bir gün hastanede yatarak özel sıvı tedavisi görmesi gerekmektedir. Alınan miktar litre olarak yükseldikçe sıvı tedavisi ona göre artmaktadır. Alınan yağın üst sınırı konusunda belirli bir fikir sağlanmamıştır. Bazı cerrahlar 10 litle veya üzerinde yağ alabilmektedirler. Ancak bu işlem sonrası hastanın yoğun bakımda tedavi görmesi güvenli olur. Estetik bir işlem için hastayı bu kadar zorlamanın gerekli olup olmadığı tartışılmaktadır. Pek çok cerrah (buna Prof. Dr. Ege Özgentaş da dahildir) bir seferde çok miktarda yağ almaktansa bunu birkaç ameliyata yaymanın daha uygun olacağı görüşündedir. Yüksek miktarlarda yağ aldırma sonrası hastada ciddi kansızlık ta ortaya çıkabilir ve dışarıdan kan verilmesi gerekebilir.

Yağ aldırma tekniklerinin birbirine üstünlüğü var mı?

Yağ aldırma işleminin özü ucu künt ve yandan delikli bir çubuk (kanül) ile bir delikten deri altına girerek yağları vakum ile emmektir. Teknoloji kendiliğinden hareket eden motorlu kanüller, içinden su fışkırtan kanüller, laser, ultrason vs gibi teknolojiler ile yağın alınmasını kolaylaştırıcı olanaklar sunmaktadır. Ancak hangi alet kullanılırsa kullanılsın işlemi yapan plastik ve estetik cerrahi uzmanının elidir ve usta bir el her alet ile ayni derecede başarılı iş çıkartır. Yani pratikte değişik aletlerin cerraha kolaylık sağlaması dışında sonuca direk bir etkisi yoktur.

Sonuç

Yağ aldırma estetiği günümüzde çok uygulanan ve başarılı sonuçlar veren bir ameliyattır. Ancak bu ameliyat zayıflama için değil belli bölgelerdeki inatçı yağ birikintilerinin alınması için uygulanmalıdır. Yağ alma işlemi bir vakum makinası ve özel kanüller ile yapılan iz bırakmayan bir işlemdir ve genellikle liposuction olarak bilinir. Deneyimli ellerde çok güvenilir bir işlemdir.

K

Göğüs Büyütme

Neden meme büyütme?

Memeler yalnız bir besleme organı değil ayni zamanda kadın cinselliğini de belirleyen bir organdır. Estetik açıdan aşırı büyük memeler ne kadar görüntü bozukluğu yaratıyor ise normalden küçük memeler de ayni derecede rahatsızlık yaratır.

Normal meme nedir?

Normal meme hangi boyutlarda olmalı? Bu ırklara ve coğrafi bölgelere göre değişmektedir. Afrika, Orta Doğu, Akdeniz Ülkeleri’nde ortalama meme boyutu 400 ml yani yaklaşık iki yumruk büyüklüğünün biraz fazlası iken Japonya, Çin, Kuzey Avrupa Ülkeleri’nde 200 ml hacminde bir meme normal sayılabilmektedir. Memelerin büyüklüğünün bebeği beslemede çok fazla rolü yoktur. Çünkü gebelikteki hormonal etkiler ile meme bezleri genişlemekte ve bebeği beslemeye yetecek kadar süt üretebilmektedir. Süt verme olayı bittikten sonra memeler tekrar eski boyutlarına dönebilmektedir.

Memelerin hacim ve şeklinin daha çok güzellik ve cinsellik yönünden önemi büyüktür. Küçük memeler kadın psikolojisinde önemli olumsuzluklara yol açar.

Göğüs büyütme tarihçesi

Hekimler baştan beri göğüs büyütme için meme içine ilave madde yerleştirmek gerektiğinin farkında idiler. Bu iş için tarih boyunca çeşitli maddeler denenmiştir. Bunlar arasında parafin, tenis topu, kadavradan alınan yağ gibi pek çok madde sayılabilir. Ancak bunların hepsi vücut tarafından yabancı madde olarak algılanıp dışarı atılmaya çalışılmış ve çok ciddi sağlık sorunlarına yol açmıştır. 1960 lı yıllarda silikon meme protezlerinin ortaya çıkması ile göğüs büyütme ameliyatlarında çok hızlı bir artış görülmeye başlanmıştır.

Meme büyütme metodları

Günümüzde göğüs büyütme başlıca iki yolla yapılmaktadır:

  1. Yapay protezler
  2. Hastanın kendi dokuları

Yapay protezler

Günümüzde en çok kullanılan yapay madde silikondur. Ancak silikonun vücut tarafından iyi kabul edilmesi için son derece saf olması gerekir. Bu da masraflı bir işlemdir. Kaliteli silikon protezler daha saftır ve bu ölçüde de daha pahalıdır. Silikon ömür boyu vücutta kalması planlanarak konulur. Bu nedenle bilinmeyen firmalardan alınmamalı ve en kaliteli marka kullanılmalıdır.

Silikon meme protezleri meme dokusunun altına veya göğüs kasının altına yerleştirilebilir. Bu hekimin tercihidir. Her iki yöntem ile de çok iyi sonuçlar elde edilmektedir.

Hastanın kendi dokuları

Son 10 yılda kişinin kendi yağ dokusu ile yapılan meme büyütmelerin sayısı giderek artmaktadır. Yağ dokusu kişinin karın, bel sırt, bacak çevresi gibi bölgelerinden alınarak meme içine ve çevresine enjekte edilir.

Yağ enjeksiyonu ile yapılan göğüs büyütmelerin bazı avantajları vardır. Enjeksiyonun yapıldığı yer ve miktar kontrol edilebildiğinden memelere istenilen şekil rahatlıkla verilir. Vücut tarafından yabancı madde olarak algılanmaz ve bir kere tuttuktan sonra ömür boyu ayni yerde kalır. Kişinin kilo alması ve zayıflaması durumunda verilen yağ da civardakiler ile ayni oranda büyüyüp küçülerek görüntünün devamlı olarak doğal kalmasını sağlar.

Ancak yağ ile yapılan meme büyütmenin bazı istenmeyen yönleri de vardır. Çok zayıf kişilerde ihtiyaca yetecek kadar yağ bulunamayabilir. Ayrıca bir seferde verilen yağların %60 ile %80 i tutar ve kalan kısımları erir. Yağın erimesi yaklaşık 3 ay içinde tamamlanır. Bu nedenle yağ ile yapılan büyütmelerde 3 aydan sonra ihtiyaç duyulur ise yeniden yağ enjekte etmek gerekebilir. Ancak bu işlemin birkaç kez tekrarlanması yeterlidir ve istenilen büyüklüğe ulaşıldıktan sonra ortaya çıkan şekil kalıcı olmaktadır. Tabii kalıcı derken yaşın ilerlemesi ile ortaya çıkacak şekil bozukluklarını kasdetmiyoruz.

Sonuç

Kadın güzelliğinde çok küçük memeler hiçbir zaman çekici olmamıştır. Bu nedenle ufak göğüslü kadınların göğüs büyütme arzusu devam edecektir. Teknoloji bu soruna güzel çözümler sunmaktadır. Günümüzdeki eğilim memelerin yabancı protezlerden çok kişinin kendi dokuları ile büyütülmesi yönündedir.

Burun ameliyatı

Son 10 yıla kadar estetik ameliyat denilince ilk akla gelen burun estetiği ameliyatı oluyordu ve insanlar bunu kısaca “burun ameliyatı” olarak adlandırıyorlardı. Burun ameliyatlarının çok yapılmasının nedeni hangi kültürden olursa olsun ve giyim tarzı nasıl olursa olsun yüz bölgesinin iletişimde önemli bir bölge olmasıdır. Karşımızdaki ile konuşurken gözlerine bakarken farkında olmadan burnunu da incelemekteyiz. Burun şeklinden memnun olmayan kişiler bunu çok iyi farketmekte ve rahatsızlık duymaktadırlar.

Burun ile yüz arasındaki uyumun önemi çok eskiden beri bilindiğinden burun estetiği hemen hemen ilk ortaya çıkan estetik ameliyattır diyebiliriz. Burun ameliyatları önceleri büyük burunların küçültülmesi amacı ile yapılmıştır. Burada amaç iri, geniş, uzun burunların daha küçük hale getirilmesi idi. İlk zamanlarda yapılan burun ameliyatlarında hemen her vakada burun ucunu oluşturan kıkırdaklar kesilerek kısaltılır ve enleri inceltilir, burun sırtındaki kemik alınır ve burun uzunluğu kısaltılırdı. Bu şekilde her hastaya uygulanan ayni teknik bir süre sonra tipik bir “estetikli burun” görüntüsünün oluşmasına yol açıyordu.

Estetik burun ameliyatlarının ilk yapıldığı yıllarda ücretleri oldukça yüksek idi ve yapabilen kişilerin sayısı da azdı. O yıllarda “ameliyatlı burun” görüntüsüne sahip olmak bazıları için bir ayrıcalık idi ve özellikle bu şekilde farkedilmek hoşlarına gidiyordu.

Günümüzde sosyal yaşam hızla değişmekte ve sağlık alanındaki ilerlemeler birçok ameliyatın (estetik burun da buna dahil) daha fazla cerrah tarafından ve daha ucuz olarak yapılabilmesine olanak tanımaktadır. Günümüzde güzellik anlayışı da değişmektedir. Artık herkes tarafından farkedilen ameliyatlı burun görüntüsü eskisi gibi rağbet görmemektedir. Tersine yüze uyumlu ve doğal görünen burunlar tercih edilmektedir.

Doğal güzelliğe dönüş burun ameliyatlarında önemli değişikliklere yol açtı. Eskiden her hastada ayni şekilde kemik ve kıkırdak çıkartarak yapılan ameliyatların yerine hastaya göre düzenlenen ameliyatlar yapılmaya başlandı. Yeni burun estetiği anlayışına göre bir burunda nelerin değişmesi gerekiyor ise yanlız o bölgelere dokunulmaya başlandı. Ayrıca bazı kişilerde kemik ve kıkırdak çıkartma yerine tersine kemik ve kıkırdak ilave edilmeye başlandı. Bazı burunlarda da fazla olan bölgelerden çıkartılan kemik ve kıkırdaklar ihtiyaç duyulan başka kısımlara taşınmaya başlandır. Bu şekilde kişiye göre planlanan burun ameliyatları eskilerine göre daha güzel sonuçlar vermeye başladı.

Gelişen anestezi teknikleri ve yeni aletler ameliyat sonrası sıkıntıları da çok azalttı. Eskiden hemen hemen her burun ameliyatından sonra burun deliklerine tampon konulurken günümüzde burun ameliyatlarında tampon nadir olarak konulmaktadır. Ameliyat sırasında yalnızca ihtiyaç duyulan bölgelere müdahale yapıldığından yaralanma daha az olmakta bunun sonucu olarak da ameliyat sonrası ağrı çok az olmakta ve iyileşme hızlanmaktadır.

Günümüzde burun ameliyatlarında çok önem verilen bir husus da burun işlevlerini (fonksiyonlarını) bozmamaktır. Burun içindeki her kemik ve kıkırdağın bir görevi olduğu unutulmamalı ve burun iskeleti elden geldiğince korunmalıdır. Burun kıkırdak ve kemiklerinde yapılacak gereksiz çıkartma ve kesmelerin burun görevlerinde ciddi bozukluklar yapma tehlikesi vardır. Biz Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahlar yaptığımız ameliyatlarda güzellik-işlev (fonksiyon) dengesini sürekli korumak zorundayız. Güzel görünmesi uğruna nefes alma işlevi azalmış bir burun nasıl rahatsızlık yaratıyor ise daha iyi nefes aldırmak için burun şeklinin bozulması da ayni derecede rahatsızlık yaratır.

Burun ameliyatları zor ameliyatlar grubundadır. Bunun nedeni ameliyatın tehlikeli veya güç olmasından kaynaklanmamaktadır. Çıkartılacak veya ilave edilecek kıkırdak veya kemikteki bir milimetrelik bir değişiklik çok belirgin görüntü değişikliklerine yol açabilmektedir. Eğitimli her cerrahl burundan kemik veya kıkırdak çıkartabilir. Önemli olan bunları çıkartmak değil ne kadar çıkartılacağına karar vermektir. İşte bu konuda doğru kararın verilebilmesi gerçek bir deneyim ve sanat görüşü istemektedir. Bu deneyimi kazanmak uzun yıllar alabilmektedir.

Son yıllarda çok tartışılan bir konu da burun estetiğini hangi branşın yapmasının uygun olduğudur. Kulak Burun Boğaz anabilim dalı burun bölgesinin hastalıkları ile uğraşmakta ve çeşitli işlevsel ameliyatlar yapmaktadır. Ancak burun estetiği ayrı bir konudur ve Plastik Rekonstrüktif Estetik Cerrahi anabilim dalının işidir. Burun estetiğinde hiçbir hastalığı olmayan sağlıklı bir burun opere edilmektedir ve ameliyat sonrası hem sağlıklı hem de güzel bir burun elde edilmesi beklenmektedir. Bu sanıldığı kadar basit bir iş değildir. Konuya meraklı olanlar bazılarının burun estetiğinden sonra yüzlerine uymayan bir buruna sahip olduklarında yaşadıkları derin hayal kırıklığı ve üzüntüyü çok iyi bilmektedirler. Bunu yaşamamak için doğru hekim seçimi çok önemlidir.

Estetik bir nedenle burun ameliyatı olmak istiyor iseniz Sağlık Bakanlığından Diplomalı bir “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı”na başvurmanızı öneririz. Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği üyesi olmak hekim seçiminiz için ek bir tercih olmalıdır.

İlgili bağlantılar:

m

Ameliyatsız yüz germe güvenli mi?

Son yıllarda “ameliyatsız estetik”, “yemek molası estetiği”, “balık kılçığı ipler”, “örümcek ağı” vs gibi isimler altına anılan ameliyathaneye gerek olmadan ayaktan yapılan ve dikiş atılmayan yüz germeler giderek artmakta ve ilgi çekmektedir. Bütün bu estetiklerde ana işlem muayenehane ortamında lokal anestezi ile bazı özel ipliklerin deri altından geçirilerek yanak ve boyun gibi bölgeleri gerdirmeleridir. Bu işte kullanılan özel ipliklerin önemli bir kısmı kalıcı maddelerden yapılırken bir kısmı da zamanla eriyen maddelerden yapılmaktadır.

Güvenli ellerde yapıldıklarında başlangıçta güzel sonuçlar verebilen bu işlemlerin uzun dönem sonuçları henüz tam değerlendirilememiştir. Pek çok estetik cerrah elde edilen germe işleminin çok az düzeyde olduğu ve bu etkinin bir süre sonra tamamen kaybolduğu görüşündedir (Prof. Dr. Ege Özgentaş da ayni görüştedir).

Pratikte bu tip iğneli ipler ile yapılan işler (üretici firmaların da gayreti ile) çok sayıda pratisyen hekim, dermatolog ve çeşitli branşlardaki hekimler tarafından yaygın olarak kullanılmaktadır. Hastalara da bu işlemin zararsız olduğu söylenmektedir.

Ancak durum biraz farklıdır. Her ne olursa olsun uzun bir ipin iğne ile deri altına yerleştirilmesi bir cerrahi işlemdir ve herkesin bildiği gibi iğne damara gelirse kanatır ve sinire değerse zedeler. Ayrıca her bünye farklı olduğundan bir süre sonra (bu yıllar sonra bile olabilir) bu yabancı cisimler en azından iltahap ve akıntı başta olmak üzere çeşitli istenmeyen etkiler yaratabilir. Bütün bunlar göz önüne alındığında bu işlemi yapan hekimlerin istenmeyen sonuçlar çıktığında bunlar ile de baş edebilecek bilgi ve beceride olması şarttır. İşin kötü tarafı içeri konulan yabancı cisimler sorun çıkarttığında çoğu zaman tek tedavi bunların geri çıkartılmasıdır ve bu da ciddi bir cerrahi işlemdir. Ayrıca bu iplerin sonradan çıkartılmaları konulmalarından çok daha zordur.

Şu anda sonuçları tam olarak değerlendirilememiş olan ameliyatsız, iplikle yapılan yanak ve boyun germe gibi işlemler ileride mutlaka daha başarılı sonuçlar verecek şekilde tasarlanacaktır. Ancak günümüzde bu uygulamaları diplomalı Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanlarına yaptırmanızı öneririz. Bu şekilde istenmeyen sonuçların daha sorunsuz tedavi edilmelerine olanak sağlarsınız.

İstenmeyen bir aksilik ile sonuçlanmış olan bir iplikle germe hastasının nasıl tedavi edildiğini aşağıdaki videoda izleyebilirsimiz:

Meme estetiği kimin işi?

Meme Hastalıkları

Meme hem kadınlar hem de erkekler açısından önemli ve dikkat çeken bir organdır. Ayni zamanda hastalıkları ile de bilinir. Uzun yıllar meme ile ilgili hastalıklar genel cerrahinin bazı ülkelerde de kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının ilgi alanına girmiştir.

Meme Estetiği

Göğüslerin güzel veya doğal görünmesi ile ilgili ameliyatlar ise yaklaşık 100 yıl öncesinden beri Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahinin işidir. Önceleri başlıca küçültme ve dikleştirme şeklinde yapılan meme estetiği 1960 lı yıllarda silikon protezlerin üretilmesi ile büyütme estetiğine de dönüşmüştür. Daha yakın zamanlarda ise kişinin kendi dokuları ile meme büyütme işlemi giderek ilgi görmeye başlamıştır.

Meme Rekonstrüksiyonu (yeniden meme yapılması)

Göğüs kanserlerinin günümüzde bile kesin tedavisi memenin alınması ile yapılmaktadır. Bu işlem psikolojik açıdan çok yıpratıcıdır. Alınan memenin yerine yenisinin yapılması 1970 lerden sonra giderek artan sıklıkta yapılmaya başlanmış ve günümüzde uygulanan tekniklerin çeşitleri de artmıştır. Meme rekonstrüksiyonu Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahlar tarafından ortaya atılmış ve günümüzde de Plastik ve Rekonstrüktif cerrahlar tarafından yapılmaktadır.

Bazı Branşların Meme Estetiğine İlgisi

Zaman içerisinde meme estetiği ile ilgili tekniklerin özellikle büyütme estetiğinde giderek basitleşmesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi dışındaki uzmanlık alanlarınının da ilgisini çekmeye başlamıştır. Özellikle memelerin içine bir takım sentetik maddelerin enjekte edilmesi ile yapılan büyütmeler ameliyathaneye gerek olmadan yapılabildikleri için ehil olmayan kişiler tarafından da yapılmaya çalışılmaktadır.

Ameliyat Sonrası Sorunlara Hakim Olmak

Burada dikkati çekmek istediğimiz bir konu vardır. Teorik olarak becerikli bir kişi yetkisi olmasa bile bazı işlemleri yeteneği sayesinde kısmen de olsa yapabilir. Ancak tıp mesleği insan ile uğraşır ve her insan farklıdır. 99 kişide iyi sonuç veren bir işlem yüzüncü kişide hiç beklemediğiniz bir şekilde hatalı bir sonuç doğurabilir. Bir buna komplikasyon diyoruz. Yani her işi doğru yaptığınız halde kişideki bir özelliğe bağlı olarak veya bilinmeyen bir nedenle kötü bir durum ortaya çıkabilir. İşte önemli olan bu işlemi yapan kişinin ortaya çıkacak komplikasyonları da düzeltebilecek beceri ve bilgide olması gereklidir.

Bir kadın doğum uzmanı veya genel cerrah memeden kist veya tümörleri çıkartabil, iltahapları tedavi edebilir. Ama estetik bir işlem yapmaya kalktığında meme derisinde nekroz dediğimiz çürüme yani gangren ortaya çıkarsa işte bununla baş edemez. Hele bu gangren memenin bir kısmını veya tamamını yok ederse hiç başa çıkamaz. Oysa Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanları zaten gangrenlerin, tümörlerin, kaza ve yanıkların tahrip ettiği veya yok ettiği dokuları onarma işini üstlenmişlerdir. Bu nedenle meme ameliyatları sonrası ortaya çıkabilecek en ağır sonuçları bile düzeltebilecek beceriye sahiptirler. Ayrıca bu istenmiyen sonuçların neden ortaya çıktığını da daha iyi bildikleri için önleme konusunda da daha deneyimlidirler.

Hastalıklı Meme ve Sağlam Meme Ameliyatları Farklıdır

Memenin hastalıklarını tedavi etmek başka bir iştir, sağlam memeyi güzelleştirmek ise daha başka bir iştir. Meme estetiği bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi branşının işidir. Meme (göğüs) estetiği ile ilgili sorunlarınızda başvuracağınız doktor sağlık bakanlığından diplomalı veya Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği’nin üyesi bir Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı olmalıdır.

Kısaca meme estetiği bizim işimizdir.

Plastik cerrah, estetik cerrah ve estetisyen arasındaki farklar nelerdir?

Plastik Rekonstrüktif Estetik Estetisyen

Estetik Cerrahi’nin gelişimi

Plastik Rekonstüktif Cerrahi

Plastik cerrahi estetik cerrahiyi yaratan ana bilim dalıdır. Eskiden pek çok tıp branşı özellikle hayatı kurtarmayı amaç edinmiş iken plastik ve rekonstrüktif cerrahi hayat kurtarma yanında ayni oranda yaşam kalitesini yükseltmeyi de amaç edinmiştir. Örnek verirsek bir nedenle burnunu kaybetmiş olan kişi hayatını sürdürebilir. Ancak kendisine yeni bir burun yapıldığı takdirde hayatını daha kaliteli olarak yaşar.

Bu örnekleri doğuştan ortaya çıkan şekil bozukluklarının, kazalar veya kanser cerrahisine bağlı ortaya çıkan doku kayıplarının, hoş olmayan görüntüler ve rahatsız edici yara izlerinin tedavisi gibi çoğaltabiliriz.

Plastik rekonstrüktif cerrahi görüntü veya işlevi bozulmuş bölgeleri tedavi ederken edindiği deneyimler ile herhangi bir işlev kaybı olmayan ancak göze hoş görünmeyen bozuklukların tedavisi ile de ilgilenmeye başlamıştır.

Estetik Cerrahi’nin başlangıcı

İlk estetik ameliyatlar büyük burunların küçültülmesi, yaşlılıktan sarkmış yüzlerin tekrar gerilmesi, kepçe kulakların arkaya yatırılması, büyük memelerin küçültülmesi, sarkık karınların gerilmesi gibi sık görünen bozukluklarda uygulanmaya başlanmıştır.

Bu işlemleri daha sonra küçük memelerin büyütülmesi, fazla yağların alınması, deriyi güzelleştirme işlemleri, kesi yapılmadan veya çok küçük kesilerden yapılan güzelleştirme işlemleri izlemiştir.

Klasik estetik ameliyatlar (karın germe, meme küçültme, yüz germe) ameliyathane ortamı ve özel eğitime gereksinim gösteren ciddi ameliyatlardı.

Ameliyatsız teknikler

Teknolojideki ilerlemeler çeşitli laser ışınları, mikrodalga cihazları, kimyasal maddeler kullanarak ameliyathaneye alınmadan insanların güzelleşmesini sağladı. Bu cihazların kullanılmaları oldukça kolay idi ve çok önemli bir tıp eğitimine ihtiyaç göstermiyorlardı. Uygun kullanıldıkları takdirde ciddi zararlı etkileri de yoktu. Bu durum cihazı alacak ekonomik gücü olan kişilerin tıp eğitimi almadan bunları kullanmaya başlamaları ile sonuçlandı. Hatta bazı firmalar özel kurslar düzenleyerek ilgisiz kişilerin bile bunları kullanmalarına olanak tanıdı.

Dolgu ve botulinum toksini

Son yıllarda oraya çıkan iki önemli yenilik ise dolgu ve botulinum toksini (botox) idi. Dolgu küçük kırışıkları gizlemek için kullanılan sıvı bir maddedir. İçeriği vücudun yabancı olmadığı bir yapıdadır (hiyaluronik asid veya laktik asit). Tam kırışıklıkların içine bu maddeleri enjekte etmek geçici de olsa görüntüde düzelme sağlıyordu. Botulinum toksini ise adalenin içine verilen ve kasların hareket etmesini önleyen bir zehirdi. Özellikle yüzdeki mimik kaslarını felç ederek kaşların arasındaki ve alındaki kırışıklıkları geçici olarak ortadan kaldırıyordu. Dolgu ve botox piyasada satıldığı ve alındıktan sonra buzdolabı veya rafta uzun süre saklanabildiği için kullanık kolaylığı açısından hemen dikkati çekti. Her ikisinin de nerelere ne kadar yapılması gerektiği kısa bir kurs ile öğretilebiliyordu.

Estetiğe ilgi artışı

Tehlikesi az olan ve olumlu etki sağlayan güzellik araçları estetik plastik cerrahlar kadar diğer hekimlerin hatta hekim olmayan kişilerin de dikkatini çekti.

Estetik yalnızca kurslar ile öğrenilir mi?

Kanunlardaki boşluklardan yararlanarak pek çok kişi özel kurslara giderek laser, rasyofrekans, dolgu ve botox kullanmayı öğrenip kendilerini estetisyen olarak tanıtmaya başladılar. Diş hekimi, ortopedist, pratisyen hekim, genel cerrah vs gibi pek çok tıp branşı ve hemşireler kurs alarak veya almadan bu tip kozmetik işlemleri yapmaya başladılar.

Beklenmeyen aksiliklerin tedavisi

Bir genel cerrahın yüze lazer uygulamasının veya bir kadın doğum uzmanının karın germe ameliyatı yapmasının ne sakıncası var ki? Diye sorabilirsiniz. Tıbbın her uzmanlık dalı farklı bir konuda eğitim verir. Eğer kullanılan lazer yüzde istenmeden derin bir yanık oluşturur ise bunun tedavisi genel cerrahiyi aşar. Ayrıca bir kadın doğum uzmanı karın germe yaparken deride çürüme (diğer adı ile nekroz) gelişir ise bu da uzmanlık alanını aşar. Bütün bunlara karşın pek çok cerrahi branşta (KBB, Kadın Doğum, Genel Cerrahi ve hatta Diş Hekimliği) kendini “Estetik Cerrah” diye tanıtanlara rastlanmaktadır.

Neden plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi?

Oysa plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahlar zaten mesleklerini çürümüş, kopmuş, bozulmuş dokuların yeniden düzeltilmesi ile öğrenmişlerdir ve istenmeyen bir durum ortaya çıktığında tedavisini en iyi şekilde yapabilecek kapasitededirler.

Tıpta hiçbir işlem %100 tehlikesiz değildir. Kalçaya batırılan bir iğne bile nadir de olsa hiç beklenmeyen sonuçlara yol açabilir. Dolgu, botox, laser ve dışardan sürülen kimyasal maddelerin nadiren çok ciddi yan etkileri olabilir. Uygulayan kişi bir hekim değil ise bu istenmeyen durumlar ile baş edemez. Hatta bazı ciddi durumlarda hekim veya uzman hekim bile olmak tedavi için yeterli değildir. Halbuki plastik rekonstrüktif estetik cerrahlar her türlü beklenmeyen duruma karşı eğitimli olduklarından sorunlar ile en etkin şekilde mücadele edebilirler.

Estetik cerrah nasıl yetişir?

Bir plastik rekonstrüktif ve estetik cerrah tıp eğitimi hariç en az 7-8 yılda yetişmektedir. Eğitim sırasında genel cerrahi, ortopedi, çocuk cerrahisi, beyin cerrahisi gibi branşlarda çalışmakta mikrocerrahi eğitimi almakta ve plastik cerrah olmadan ve olduktan sonra da özel estetik cerrahi eğitimi almaktadır.

Herhangi bir tıp dalından uzmanlık almış birinin birkaç aylık bir kurs ile estetik ameliyatları yapabilecek hale gelmesi beklenmemelidir. Ayrıca yapsalar bile ortaya çıkacak istenmeyen durumlar ile baş edebilmeleri mümkün değildir.

Estetisyen kimdir?

Hele hele hiç tıp eğitimi almamış birinin yalnızca kurslar ile kendini estetisyen diye tanıtıp tıbbi girişimlerde bulunması uygun değildir. Aslında estetisyenler dünyanın birçok yerinde makyaj, saç bakımı, zararsız cilt bakımı, tırnak bakımı ve bu gibi tıbbi olmayan işlemler ile hayatlarını kazanmaktadırlar. Her meslek gibi estetisyenlerin de belli saygınlıkları vardır. Ancak iş tıbbi müdahalelere (dolgu botox vs) geldiği zaman bu görev sınırlarını aşmaktadır.

Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz:

Estetik cerrah arayanlar ne yapmalı?

Güzelleşmek için başvuran kişiler kendilerini emin ellere nasıl bırakabilirler?

Bunun en kolay yolu Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’nın verdiği “Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi” diplomasını görmektir. Diğer ülkelerde ise Plastic Recontructive and Aesthetic Surgery board (meslek odası) belgesini görmektir. Ülkemizde de Türk Plastik Rekonstrrüktif ve Estetik Cerrahi derneği tabip odası işbirliği ile meslektaşlarına oda üye belgesi (board belgesi) vermektedir.

Sağlığınızı riske atmayın. Estetik ameliyatlarınızı diplomalı ve oda belgesi olan hekimlere yaptırın.

Kafatası kemikleri çıkartılan hastaları nasıl tedavi ediyoruz?

Koç Üniversitesi Hastanesi’nde kafatası kemiklerindeki eksikliği tamamladığımız bir hastayı yürür durumda tabucu ettik. Birkaç yıl önce başından yaralandığı için kafa kemiklerinin geniş bir kısmı çıkartılmış. Daha sonra beyni korumak için eksik kısım sentetik bir madde ile kapatılmış. Ancak bir süre sonra vücut bu maddeyi reddettiği için çıkartılmış. Bu hastayı kendinden aldığımız kemikler ile tedavi ettik. Kemik boşluğu yekpare olarak kendi kemikleri ile kapatıp plaklar ile kenarlardaki sağlam kemiklere vidaladık. Kafatası eski bütünlüğüne ve sağlamlığına kavuşan hasta bundan sonra günlük yaşamında kendisini çok daha güvenli hissedecek.

Her ne kadar sentetik maddeler (silikon, kemik çimentoları, seramik ve daha başkaları) ameliyatları kolaylaştırıyor iseler de bazı bünyeler bunları kabul etmemekte ve vücuttan atmaya çalışmaktadır. Oysa insanın kendi vücudundan alınan maddeler ise ömür boyu kalıcı olmaktadır. Ekibimiz ve Prof. Dr. Ege Özgentaş vücut içindeki eksik dokuları mümkün olduğunca kişinin kendisinden alınan dokular ile onarmayı tercih etmektedir.

m