Ameliyathanede müzik çalınmalı mı?

Cerrahların çoğu ameliyat yaparken müzik dinlemeyi ister. Dinlenilen müzik türü ise cerrahtan cerraha değişir. Kimisi sözlü şarkıları tercih ederken kimisi de enstrumental müziği tercih eder. Hafif müzik veya hareketli müzikleri sevenler vardır. Bazı cerrahlar ameliyathaneye mutlaka dinleyecekleri müziklerini de getiriler. Peki bunun bir nedeni var mı?

Bilimsel çalışmalar müzik dinlemenin cerrahın stresini azalttığını ve rahatlattığını göstermiştir.

Amerika’da Teksas Üniversitesi Galveston Tıp Fakültesi’nde bu konuda bir çalışma yapılmıştır. 15 plastik cerraha ameliyat yaparken hangi tür müzik dinlemeyi tercih ettikleri sorulmuştur. Daha sonra bu cerrahlara domuz derisindeki kesileri dikmeleri istenmiştir. Bu dikiş işlemi birkaç kez yaptırılmıştır. Cerrahlara herhangi bir ön bilgi verilmeden kesilerin bazılarında dikiş sırasında sevdikleri müzik dinletilmiş diğer kesiler dikilirken ise hiç müzik çalınmamıştır.

Sonuçta tüm cerrahların tercih ettikleri müziği dinlerken diktikleri kesilerin müziksiz diktiklerine göre daha güzel ve daha çabuk kapatıldığı gözlenmiştir.

Çalışmayı yapanlar cerrahların her koşulda, sevdikleri müzik çalarken daha iyi ameliyat yaptıkları ve ameliyatı daha çabuk bitirdikleri sonucuna varmışlardır. Ameliyatların daha çabuk bitirilmesinin hem ameliyat masraflarının azalması hem de genel anestezi veriliyor ise hastanın daha az riske girmesi açısından büyük önemi vardır. Bu açıdan çalışma önemli bir konuya değinmektedir.

Zaten bazı hastanelerin ameliyathanelerinde merkezi bir hafif müzik yayını vardır. Ancak yukarıdaki çalışma cerrahların tercih ettikleri müzik ile daha iyi çalıştıklarını göstermiştir. Bundan sonra çok sayıda ameliyat odası olan hastanelerde her odadan farklı bir müzik sesi gelmesine alışacağız herhalde.

Ülkemizde göbek havasından hoşlanan cerrahların durumunun ne olacağı merak konusu. Cerrah ameliyatın ortasında çoşup oynamaya başlarsa ameliyat daha mı çabuk biter yoksa uzar mı bilinmez 🙂

Prof. Dr. Ege Özgentaş ameliyatlarında genellikle sözsüz klasik müzik dinlemeyi tercih etmektedir.

İlgili yazı:
Ameliyat sonrası sıkıntıları azaltmanın etkili bir yolu: Müzik

//

Web Sitelerinde Öncesi ve Sonrası Resimler Gösterilmeli mi?

Sonuçların gerçek hasta resimleri ile paylaşılması

Estetik cerrahi daha çok görüntüye yönelik bir tıp dalıdır. Ameliyat olanların önemli bir kısmı tıbbi bir rahatsızlıkları olmadıkları halde daha güzel veya genç görünmek için bizlere başvurmaktadırlar. Bu nedenle ameliyatlarının ne kadar başarılı olacağı konusunda önceden fikir sahibi olmak isterler.

Hastalar estetik cerrahlarını nasıl seçer?

Bu sorunun cevabı 40 yıl öncesi ile günümüzde farklıdır. İnternet’in kullanılmadığı yıllarda kişiler doktorlarını güvendikleri kuruluşlara başvurarak veya çevrelerine sorarak buluyorlardı. Güvenilir kuruluşlar denilince Üniversite ve Devlet Hastaneleri ile bazı Özel Hastaneler akla geliyordu. Buralarda çalışan hekimlerin seçilmiş ve iyi hekimler olduklarına inanılıyordu. Çevre faktörü de ayni derecede önemli idi. Örneğin burun ameliyatı olmak isteyenler bir arkadaşın tavsiye ettiği doktora daha çok güvenirlerdi. Gazete, dergi, radyo ve televizyonlardaki reklam ve programlar da doktor seçiminde belli ölçüde rol almakta idi. Günümüzde internet ve medya doktor seçiminde daha önemli bir rol oynamaktadır. Estetik  ile ilgili kuruluşlar ve kişiler başta internet olmak üzere görsel ve yazılı medyayı çok etkili bir şekilde kullanmaktadırlar. Estetik düşünenleri etkilemenin en iyi yolu çok başarılı sonuçların herkesin görebileceği şekilde yayınlanmasıdır. Halk arasındaki ismi ile öncesi ve sonrası fotoğrafları en etkili reklam aracıdır.

Türkiye’de yasal reklam koşulları

Estetik cerrahi bir tıp dalıdır ve tıp etik ve kanunlarına bağlıdır. Türkiye’deki kanunlara göre doktorların reklam yapması aslında yasaktır. Doktorlar yalnızca çeşitli konularda toplumu bilgilendirebilirler, nerede çalıştıkları, ve çalışma saatleri hakkında ilanlar verebilirler. Kanunlar hastalar ile ilgili resim de dahil olmak üzere kişisel bilgilerin izinsiz olarak paylaşılmasını yasaklamaktadır. Kanunlar dışında tıp etiği de hasta bilgilerinin doktor ve hasta arasında gizli kalmasını gerektirir. Bazı kuruluşlar kişilerin yüzünü gizleyerek öncesi ve sonrası fotoğraflarını yayınlamaktadırlar. Türkiye’deki yasalara göre yüzü belli olmasa bile tıbbi resimler gösterilerek reklam yapılması yasaktır.

Öncesi sonrası resimler güvenilir mi?

Ülkemizde öncesi ve sonrası fotoğrafların gösterilmesi yasak olmasa idi ve serbestçe yayınlanabilse idi bu doktor seçiminde ne kadar etkili olurdu? Özellikle Amerika’da yapılan araştırmalar doktor arayan estetik hastalarının internetteki öncesi sonrası resimlerine ne kadar güvendikleri sorulmuş. Sonuçlar aşağıdaki tabloda gösterilmiştir:

  • Çok güveniyorum
  • Biraz güveniyorum
  • Güvenmiyorum
  • Hiç güvenmiyorum
  • %27
  • %66
  • %6
  • %1

Tablodan da görüleceği gibi her ne kadar öncesi sonrası resimleri bir fikir vermekte ise de tam güven vermemektedir. Bunun çeşitli nedenleri vardır. Genellikle reklam için konulan öncesi-sonrası resimleri en iyi sonuçlar arasından seçilir. Ameliyat düşünen kişinin kendisinde de ayni başarılı sonucun alınacağının garantisi yoktur. Daha önemli güvensizlik nedeni ise resimlerde değişiklik yapılma veya standart olmama ihtimalidir. Bir burun resmi ameliyat öncesinde en kötü görüntüyü verecek açıdan çekilebilir ve ameliyat sonrası bütün hataları örtecek ve en iyi görüntüyü verecek şekilde çekilebilir. Ayrıca günümüzde Photoshop gibi çok etkili resim değiştirme programları vardır. Bu programlar sayesinde fotoğraflar üzerinde değişiklik yapılarak mükemmel görüntülere ulaşmak mümkün olabilir oysa gerçekte böyle bir sonuç alınmamıştır. Buna örnek olarak yukarıdaki resimde görülen modelin normal yaşamdaki ve makyajlı rötüşlü resimlerini inceleyebilirsiniz. 

Sonuç

Bir hekimin başarısının en güvenilir göstergesi hastalarının memnuniyetidir. Başarılı estetik operasyonlar yapan bir hekimin hastaları çevreden takdir görür ve ameliyat olan kişinin çevresi bu hekimi yaptığı iş sayesinde tanır ve takdir eder. Bu aslında en etkili ve güvenilir tanıtım metodudur. Estetik ameliyat öncesi kendinize hekim seçerken reklamları dışında çalıştığı yerde ve meslektaşları arasında nasıl tanındığı, meslekteki deneyimi, hastalarının memnuniyet derecesi, bilimsel olarak yurt içi ve yurt dışında bulunduğu seviye, meslek ahlakı gibi kriterlere de dikkat edilmesinde yarar vardır.

Erkeklerde estetik merakı artıyor

Erkekler Estetik Yaptırır mı?

Evli kadınların büyük çoğunluğu kocalarının yaşlanmasını gururla izlerler ve saçlarını boyamasını bile istemezler. Onlar için kocalarının yüzündeki derin çizgiler yaşamlarının bir aynasıdır. Ama kocalarının yaşlanmasını bilgelikle izleyen kadınlar kendi yaşlanmalarına ayni hoşgörü ile bakmayabilirler ve daha genç görünebilmek için çeşitli estetiklere rahatlıkla başvurabilirler. Bu nedenle erkeklerin özellikle evli erkeklerin estetikle pek işleri olmaz diye bilinirdi.

Son zamanlarda erkeklerin dünyasında işler değişmeye başladı. Artık erkekler de ister bekar ister evli olsun yaşlı görünmek istemiyorlar ve estetik ameliyatlar için bize başvuruyorlar.

Dünyadaki istatistiklere göre 2013 yılında erkeklere yapılan estetik işlemler 1997 yılına göre %273 oranında artmış. Günümüzde özellikle Amerika’da erkeklere yapılan kozmetik işlemler yılda bir milyondan fazladır. Peki bunun sebebi ne? Özellikle gelişmiş ülkelerde erkekler işlerinde daha uzun süre çalışmak istemektedirler. Buna karşılık arkadan gelen ve ayni işi yapmaya talip olan genç bir nesil vardır. Her ne kadar deneyim önemli olsa da genç ve dinamik görünümlü kişiler yaşlı ve yıpranmış izlenimi verenlere göre tercih edilmekte ve bu da erkekler için ileri yaşlarda iş bulmayı zorlaştırmakta veya mevcut işlerini uzun süre koruyamamaktadırlar. 66 yaşında yüz germe ameliyatı olan Amerika’lı bir erkek kendisi ile röportaj yapan gazeteciye şunları söylemiş: “Boynumdaki gevşeklik ve katlantılar ve yüzümdeki derin kırışıklıklar beni o kadar rahatsız ediyordu ki işyerimde kendimi zavallı işe yaramaz bir ihtiyar gibi hissediyordum. Oysa fiziksel olarak gençlerin yapabildiği her şeyi yapabilecek kapasitede idim. Yüz ve boyun germe ameliyatından sonra kendime olan güvenim çok arttı. Artık görüntümden memnunum ve işimde çok daha başarılıyım.”

Erkeklerdeki estetik merakının yalnız yaşlılarda arttığını zannetmeyin. Genç erkekler de eskiden utandıkları için saklamaya çalıştıkları bazı vücut bozuklukları için artık daha rahat doktora başvurabilmektedirler. Bunların başında jinekomasti dediğimiz erkek meme büyümesi gelmektedir. Jinekomasti hafif büyümüş bir meme halinde olabildiği gibi kadın memesi boyutuna erişmiş bir meme şeklinde de görülebilir. Bu durumunu etrafa hissetirmemek için denize giremeyen veya başkalarının önünde gömleğini çıkaramayan pek çok erkek vadır. Oysa farkedilmeyecek kadar küçük bir iz ile bu durumun tedavi edilmesi mümkündür.

erkeklerde_estetik_meraki_artiyorNormal göğüs duvarı olan erkeklerde ise atletik görünme çabası günümüzde ağır basmaktadır. Bu iş için omuz ve göğüs adelelerini ameliyat ile şişirtmek isteyenler çıkmaktadır. Ayrıca karın duvarında 6 lı baklava dilimi şeklinde bir görüntü kazanmak için biz plastik cerrahlara başvuran genç erkeklerin sayısı da artmaktadır.

Erkekler arasında yaygın olan estetik ameliyatlar burun estetiği, jinekomasti (büyük erkek memesi), kepçe kulak, kellik tedavisi, yağ fazlalıklarının alınması (liposuction), gözkapağı estetiğidir. Yüz germe, boyun germe ve karın germe gibi ameliyatlar da istenebilmektedir. Botox ve dolgu Amerika ve Avrupa’da erkekler arasında hızla artmakta bizde de daha yavaş olarak artış göstermektedir.

Günümüzün dünyası görselliğe önem vermekte ve erkekler de rakipleri ile başedebilmek için bu konuda gayret göstermektedirler.

//

Meme protezinde kapsül olması ne demektir?

Silikon protezde kapsül oluşumu

Silikon nedir?

Meme protezleri memeleri büyütmek için kullanılan ve sentetik maddelerden imal edilen meme şeklindeki hazır ürünlerdir. Protezler en çok silikon denilen bir kimyasaldan üretilir. Silikon endüstride çok kullanılan bir maddedir. Tıbbi olarak kullanılan silikonun son derece saf olması ve içinde hiçbir yabancı madde içermemesi gerekir. Silikonun tam olarak saflaştırılması ileri teknoloji gerektiren masraflı bir iştir.

Silikon protez

Pür silikon sıvı halde olmadığı sürece vücut için zararlı değildi. Meme protezlerinde silikondan hazırlanmış dayanıklı bir zarf (çeper) mevcuttur ve bunun içi jel (jöle) şeklindeki silikon ile doludur. Silikon protezler memenin değişik bölgelerinden küçük bir kesi yapılarak meme altına veya göğüs kası altına yerleştirilirler. Yumuşak oldukları için dışarıdan dokunulduğunda farkedilmezler. Silikon jeli çevreleyen silikon zarf ele gelmeyecek kadar ince ancak son derece dayanıklıdır.  Memeyi de yaralayacak kadar şiddetli bir darbe olmadığı sürece silikon protezi meme içinde iken dışarıdan sıkarak veya üzerine baskı uygulayarak patlatmak mümkün değildir.

Kapsül nedir ve nasıl oluşur?

Saf olarak hazırlanmış silikon meme protezleri uzun yıllar hiçbir değişikliğe uğramadan meme içinde kalabilir ve hasta protezleri ile birlikte ömrünü sonlandırabilir. Vücut meme protezindeki silikonu yabancı bir cisim olarak algılamaz ve ona karşı kendini müdafaa etmek için herkangi bir gayret göstermez.

Kalite ve saflık derecesi

Ancak yeterli kalitede hazırlanmamış protezlerin dış tarafındaki zar yıllar içinde yıpranabilmekte ve üzerinde küçük yırtıklar olabilmektedir. Böyle durumlarda içerdeki silikon jel zarfın dışına akarak çevredeki meme dokusu ile direk temasa geçebilmektedir. Ayrıca bazı firmaların hazırladığı silikon meme protezleri gerekli saflıkta olmayıp içinde endüstriyel silikonda bulunan bazı yabancı maddeler içerebilmektedir.

Kapsülün oluşumu

Silikon saf değilse vücut bu maddeyi zararlı olarak değerlendirebilmekte ve kendini bu maddeden korumaya çalışmaktadır. Vücudumuz bu maddeyi etrafına çok sağlam bir koza örerek içinde hapsetmek ve kendi dokularından ayırmak ister. Protezin etrafına örülen koza fibröz doku dediğimiz ve yaraların iyileşmesini de sağlayan bir maddeden oluşur. İşte bu fibröz duvara kapsül ismi verilir. Fibröz duvar ince ise ele gelmeyebilir. Ancak zamanla kalınlaşırsa dışardan dokunulduğunda hissedilir hale gelir ve ağrıya neden olabilir. Ayrıca bu fibröz kese yani kapsül zamanla büzüşme de gösterebilir ve yumuşak silikonu çepeçevre sıkarak şeklini bozabilir. Tıp dilinde buna kapsülün büzüşmesi yani kontraksiyonu denilir. Kapsül büzüştükçe hem memenin şekli bozulur hem de meme içinde protezin yerleştiği yer değişir. Bazı kapsüller dokunulduğunda taş kadar sert ve ileri derecede ağrılı olabilirler.

Protezin özensiz yerleştirilmesi

Meme protezleri etrafında kapsül oluşmasının ikinci nedeni protezi yerleştiriken yabancı cisimler ile temas ettirmektir. Bunun en sık yaşanan örneği ameliyat eldivenlerinin pudrasıdır. Mikropsuz olmasına karşın protezin etrafına yapışır ise vücut pudrayı ve bununla birlikte bütün protezi kapsül ile sarabilir. Silikon protezler memeye yerleştirilirken kutusundan çıkartıldıktan sonra başka cisimlere (ameliyat masasının örtüsü, hastanın derisi vs) temas ettirilmeden hemen meme içindeki boşluğa yerleştirilmelidir.

Mikropların protezli bölgeye ulaşması

Kapsül oluşmasının bir başka nedeni de enfeksiyon yani iltahapalanmadır. İltahaplanmanın ateşlenme ve akıntı ile birlikte ciddi bir şekilde olması gerekmez. Çok az sayıdaki mikrobun bir şekilde proteze yapışması yeterlidir. Bu da ameliyat eldivenindeki bir delinme, ameliyat masasındaki mikropsuzluğa yani steriliteye yeterince özen göstermeme veya aletleri uygun şekilde steril edememe, oda havasında mevcut olan mikropların bir şekilde ameliyat bölgesine düşmesi gibi nedenlerden ileri gelebilir. Normal şartlarda vücut az miktardaki mikropları ortadan kaldırabilmektedir. Ancak ortamda silikon gibi bir maddenin bulunması bu mikropların küçük bir alanda da olsa üremesine ve dışardan farkedilemeyen ölçüde hafif bir enfeksiyonun ortaya çıkmasına neden olabilir. Hastanın ve doktorun farkedemiyeceği ölçüdeki bu küçük iltahap zamanla vücudun kapsül oluşturmasına neden olabilir.

Tedavi

Meme protezi etrafında kapsül oluşması yeni üretilen protezlerde giderek az görülmektedir. Çünki yeni protezlerin saflık ve sağlamlığı her yıl artmaktadır (kaliteli ve onaylanmış protezlerde). Ayrıca meme protezi ile ilgilenen hekimler de bu konuda daha deneyimli ve dikkatli hale gelmişlerdir. Ancak bütün dikkat ve özene ve en kaliteli protezlerin kullanılmasına karşın seyrek olarak bir süre sonra bir veya iki protez etrafında kapsül oluşumu görülebilir. Eğer oluşan kapsül memeyi dışardan farkedilecek kadar sertleştirmiyorsa ve ciddi bir ağrıya veya şekil bozukluğuna yol açmıyor ise hemen tedavi edilmesi gerekmez.

Memede ciddi şekil bozukluğu, sertlik ve ağrı yapan kapsüller ameliyat ile tedavi edilmektedir. Kapsül olan meme tekrar açılır ve içindeki silikon ve etrafındaki kapsül alınır. Kapsül temizlendikten sonra eğer sağlam ise tekrar ayni protez memeye konulabileceği gibi tercihen yeni bir protez konulabilir.

Kapsül nasıl önlenir?

Kapsül oluşumunu önlemenin en etkili yolu saflığı güvenilir kaynaklarca onaylanmış kaliteli protezler kullanmaktır. Günümüzde silikonun denetimini yapan en güvenilir kuruluş Amerikan Gıda ve İlaç Denetim Kurulu yani kısa adı ile FDA dir. FDA onaylı protez üreten firmalar protezlerine kapsül oluşumu veya delinmeye karşı ömür boyu değiştirme garantisi de vermektedirler.

Prof. Dr. Ege Özgentaş FDA onayı almamış hiçbir silikon protezi hastalarında kullanmamaktadır. Birkaç kez kapsül temizlendiği ve yeni kaliteli protezler konulduğu halde hala kapsül oluşumu tekrarlıyor ise bu kişilerin bünyesi silikonu kabul etmiyor demektir. Prof. Özgentaş’a göre böyle kişilerde protezlerin temelli çıkartılması ve başka yöntemler ile meme büyütme yapılması (örneğin hastanın kendi yağı ile meme büyütme) daha uygundur.

İlgili yazılar:

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Vücut güzelliği nasıl sağlanır?

Halk arasında endam olarak da isimlendirilen vücut güzelliği kadınlar için yüz güzelliği kadar önemlidir.

Kadın vücudunun en karakteristik özellikleri uzaktan bakıldığında göğüslerin bulunduğu bölgede dolgunluk yani dik ve belirgin göğüsler, hemen altında ince bir bel ve bombeli olmayan bir karın ve daha sonra bunu takip eden kalça dolgunluğudur. Kalça dolgunluğu uygun bir kavis ile bacaklara doğru devam etmeli ancak diz üstünden itibaren bacaklar diz altına doğru hafif bir şekilde incelerek devam etmelidir. Bacaklar düz olmalıdır. Diz altı bölgelerin kalın olması estetiği bozar. Ayni şekilde kalçadaki dolgunluk dizlere doğru oranlı bir şekilde azalmalıdır. Pek çok batılı modelde görüldüğünün aksine ince-dar kalçalar ve düz olarak inen uyluklar (uyluk diz ile kalça arasındaki bölgeye verilen isimdir) dişiliği temsil etmez.

Erkek vücudunun karakteristik görünümü kadınlardan farklıdır. Erkekte omuzlar geniş olmalı ve göğüs bölgesi bele doğru tepesi aşağıda duran bir üçgen gibi daralmalıdır. Erkekte kalçalar dar olmalıdır. Uyluk ve bacaklar kaslı olabilir ve diz üstü bölgede genişlemiş adelelere bağlı kalın uyluk erkeksi görüntüyü güçlendirir. Omuz ve göğüs bölgesindeki adelelerin gelişmiş olması istenir.

Karın bölgesi hem erkek hem de kadınlarda düz olmalıdır. Ancak kadınların aksine erkeklerde karın kaslarının baklava dilimleri gibi görünür olması istenen bir durumdur.

Vücut estetiğini bozan en önemli faktör şişmanlık ve istenmeyen yağ fazlalıklarıdır. Çağımızın hastalığı olan şişmanlık (obezite) ailesel ve metabolik nedenlerden ortaya çıkabildiği gibi aşırı beslenme ve uygunsuz yaşam alışkanlıklarından da kaynaklanabilmekedir. Obezitenin tedavisi çeşitli bilim dallarının birlikte çalışması ile sağlanabilen karmaşık bir konudur. Bu konuda daha fazla bilgi almak için “Aşırı şişmanlık ve estetik” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Tıbben şişman sayılmadığınız halde vücudunuzun belirli yerlerinde biriken yağ fazlalıkları ciddi bir sorundur. Kadınlarda özellikle basen denilen bölgelerde, göbek çevresinde veya belde biriken fazla yağları liposuction denilen yöntemle almaktayız. Hafif derecedeki yağ fazlalıkları ameliyatsız yöntemler ile giderilebilmektedir.

Doğum yapmak karın estetiğini bozabilmektedir. Bunun tedavisinin nasıl yapıldığını öğrenmek için “Doğum sonrası eski vücut görüntüsünü korumak” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz.

Özellikle kadınlarda şişmanlık kadar estetiği bozan diğer bir durum da istenilen bölgelerde gerekli dolgunlukların olmamasıdır. Memeler küçük ise çeşitli yöntemler ile büyütülmeleri sağlanır. Bu konuda bilgi almak için “Küçük Memeler” başlıklı yazımızı okuyabilirsiniz. Kalça bölgesinde gerekli bombeliğin bulunması da dişilik görüntüsüne gölge düşürür. Basene doğru düz olarak inen dar kalçalar erkekler için estetik olarak güzel görünse de kadın vücut estetiği açısından uygun değildir. Yeterli popo çıkıntısı olmayan kadınlarda bel sırt ve karından aldığımız yağları kalçaya vererek estetik açıdan güzel kıvrımları olan bir popo oluşturduğumuz gibi daha ince bir bel ve düz bir karın elde edebilmekteyiz. Bu konuyu “Kalça Estetiği” kategorisinde daha geniş olarak inceleyebilirsiniz.

Biz plastik cerrahlar vücut estetiğini ideal ölçülere getirmek için bir heykeltraş gibi çalışmakta, fazlalıkları olan bölgelerden dokuları alarak dolgunluk istenen bölgelere vermekteyiz.

İlgili konular:

//

Çene altı (gıdı) yağlarını eriten ilaç ABD’de onay aldı

Gıdı olarak da adlandırdığımız çene altı bölgesindeki yağlar estetik yönden rahatsız edicidir. Estetik açıdan alt çene ile boyun arasında dik bir açı olması istenir. Oysa çene altı yağlar boyun-çene ilişkisini bozan bir kabarıklık oluşturur ve alt çenenin çıkıntısını gölgeler. Ayrıca önden bakıldığında çene çıkıntısının altında ikinci bir çene varmış gibi bir izlenim verir. İngilizce konuşan ülkeler bu görüntüye çift çene (double chin) adını verirler.

Gıdı yağlarının alınması yüz ve boyun estetiğinin ana ögelerinden biridir. Klasik olarak bu yağlar çene altından yapılan küçük bir kesiden girilerek direk olarak alınabilir. İkinci yöntem ise liposuction ile kesi yapılmaksızın küçük bir delikten girilip yağların emilerek alınmasıdır. Her iki yöntem de ağrılı olduğundan lokal veya genel anestezi ile yapılır ve ameliyathane koşullarında gerçekleştirilebilir. Amaç ister estetik ister tedavi edici olsun ameliyathane kullanımı masraflıdır ve ameliyathaneler ancak özellikli sağlık kuruluşlarında mevcuttur.

Uzun süredir bazı maddeler enjekte ederek yağları ameliyatsız olarak eritme yöntemi üzerinde araştırmalar yapılmakta idi. Sonunda aktif maddesi deoksikolik asid (deoxycholic acid) olan bir ilaç Amerikan Gıda ve İlaç Yönetiminden (FDA) onay aldı. Piyasaya Kybella adı altında sürülmesi beklenen ilacın henüz fiyatı belli değildir. Ancak FDA bu ilacın yalnızca çene altı (gıdı) yağları için kullanımına izin vermiş olduğundan diğer bölgelerdeki yağların etirilmesi için kullanılması uygun görülmemektedir.

Yağ eritici ilaç (Kybella) çok ince iğneler ile çene altındaki yağların içine küçük miktarlarda enjekte edilmektedir. Bir kerede yapılan enjeksiyon sayısı 50 ye kadar çıkabilir. İğneler genellikle çok az ağrı verdiğinden anesteziye gerek duyulmaz ve poliklikin şartlarında veya muayenehanelerde yapılabilir. Enjeksiyon sonrası kişi günlük hayatına devam edebilir. Tedavinin etkili olabilmesi için birer aylık aralar ile iki veya altı kereye kadar tekrarlanması gerekebilmektedir.

Doğru kullanıldığı takdirde ilacın yan etkilerinin az olduğu bildirilmiştir. Bazan ameliyat sonrası enjeksiyon bölgesinde şişlik oluşabilmekte ancak bu bir iki gün içinde kendiliğinden kaybolmaktadır. Buna karşılık ilacın yanlış kullanılması halinde ciddi sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Çünkü bu ilaç yalnız yağ dokusunu eritmekle kalmamakta yanlış yerlere enjekte edildiğinde adale, deri ve sinirleri de yaralayabilmektedir. Bu nedenle yalnızca bu konuda uzman kişiler tarafından yapılması tavsiye edilmektedir.

2015 sonbaharında piyasaya çıkması ve kullanılmaya başlanması beklenen bu ilacın Türkiye’ye ne zaman geleceği belli değildir.

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Tatuaj (dövme) silinebilir mi?

Dövmeler insanlık tarihi kadar eskidir. Her kültürde mevcut olan dövmeler farklı amaçlar ile yapılmıştır. Çeşitli sosyal veya dini topluluklara olan aidiyetleri gösterdikleri gibi, bazan suçluların tanımlanması için de kullanılmışlardır.

1970 lerden itibaren Amerika ve Avrupa’da dövmeye olan ilgi hem erkekler hem de kadınlarda hızlı bir şekilde artış göstermiştir. Her sosyal ve ekonomik seviyeden insanlar ergenlikten başlayarak her yaşta dövme (tatuaj) yaptırmaya başlamışlardır. Bu sırada dövmenin toplum içindeki anlamı da değişime uğramış ve bir cins kendini ifade şekli olarak yaygın şekilde kabul görmeye başlamıştır. 2010 yılında Avurtralya’da yapılan bir araştırma 30 yaş altındaki insanların %25 inde (dörtte birinde) dövme mevcut olduğunu göstermiştir.

Dövmesini sildirmek isteyen insanlar her zaman mevcut olmuştur. Ancak son yıllarda özellikle Amerika’da dövme silinmesi ile ilgili isteklerde giderek artış görülmektedir. Dövmenin silinmesi isteği çeşitli nedenler ile ortaya çıkabilir:

  • Yaptırılan dövme daha sonra pişmanlığa yol açabilir, özgüveni sarsabilir veya giyim tarzını olumsuz etkileyebilir.
  • Zaman ve yaşlanmanın etkisi ile istenmeyen bir görüntü haline gelebilir.
  • Artık kişinin kendi hayat tarzını veya kişiliğini yansıtmıyor olabilir

Dövmelerin çıkartılması (veya silinmesi) ile ilgili teknikler eskidir. Bunları şu şekilde özetleyebiliriz:

  • Dövmenin kesilerek çıkartılması
  • Dövmenin üzerindeki derinin soyulması (zımparalanması)
  • Laser ışınları ile dövmenin silinmesi
Dövmenin kesilerek çıkartılması

Dövme tedavisinde en etkili metotdur. Ancak ciddi bir operasyon gerektirir. Dövmenin bulunduğu bölgedeki deri tamamen çıkartılır. Ortaya çıkan açık alan geniş değil ise yara kenarları uç uca dikilerek kapatılır. Eğer açık alan geniş ise vücudun başka bir bölgesinden deri yaması (grefti) alınarak açık bölge üzerine örtülür ve kapatma böyle sağlanır. Bu işlemin sonunda dövme bölgesinde bir iz kalır, ancak bu iz herhangi bir sosyal mesaj vermediği için dövmenin yarattığı sosyal ve psikolojik sorunları bir miktar ortadan kaldırabilir.

Dövmenin üzerindeki derinin soyulması (zımparalanması)

Dövme boyası genellikle derinin üst ve orta tabakalarında yerleşir. Derinin üst kısımları bir şekilde soyulur ise boya çıkabilir ve dövme kaybolabilir. Ancak dövme boyası derinin derin tabakalarına kadar iyiyor ise bu metod yararlı olmaz. Derinin üst tabalalarının soyulması işlemi zımpara veya dönen tırtıklı taşlar ile mekanik olarak yapılabildiği gibi kimyasal yakıcı maddeler ve deri soyucu laser cihazları ile de yapılabilir. Ağrılı bir işlemdir. Ameliyat sonrası soyulan deride oluşan yaranın iyileşmesi zaman alır. İyileşme sonrası bölgede iz kalabilir. Bazı durumlarda yeterli sonuç almak için işlemin aylar sonra tekrarlanması gerekebilir. Derin yerleşimli dövmelerde tam tedavi edici değildir.

Laser ışınları ile dövmenin silinmesi

Bazı lazer işinları dövmedeki boyayı parçalayabilir. Bu işlem için en çok kullanılan lazer Q-switched laser denilen cihazdır. Civar dokulara ciddi bir zarar vermeden boya parçacıklarını dağıtabilir. Yapılan tedavi etkisini birkaç hafta sonra gösterir. Fazla ağrılı olmadığı için ameliyathaneye ihtiyaç olmadan poliklinik şartlarında uygulanabilir ve kişi tedaviden hemen sonra normal yaşamına döner. Olumsuz tarafları ise birkaç seansta etkili olması ve bazı durumlarda deride iz kalmasıdır.

Son zamanlarda piyasaya sürülen yeni bir lazerin dövmeleri daha iyi yok ettiği ileri sürülmektedir. Bu yeni lazerin özelliği dövme boyaları üzerine çok daha kısa süreli (saniyenin tirilyonda biri) ve çok kuvvetli darbeler indirebilmesidir. Bu sayede boya parçaları ileri derece küçük parçacıklara bölünmekte ve bu parçaları vücudun temizleyici sistemi bölgeden uzaklaştırarak dövmenin silinmesini sağlamaktadır. Ameliyathaneye gereksinim duyulmadan ayaktan uygulanabilen bu tedavi bazı dövmelerde birkaç kez tekrarlandığında başarılı olabilmektedir.

Bu arada şunu hatırlatmakta yarar vardır. Dövmelerin rengine göre değişik dalga boylarında lazerler kullanılması gerekebilmektedir. Bu nedenle tek bir cihazla her dövme çıkartılamayabilir ve renklerin çeşitlişiğine göre farklı lazerler kullanılabilir. Bu da maliyeti arttıran bir unsurdur. Teknoloji her geçen gün ilerlemekte ve daha yetenekli cihazlar piyasaya çıkmaktadır. Bütün bu gelişmelere rağmen dövme silinmesi hala sorunlu bir işlemdir.

(function(i,s,o,g,r,a,m){i[‘GoogleAnalyticsObject’]=r;i[r]=i[r]||function(){
(i[r].q=i[r].q||[]).push(arguments)},i[r].l=1*new Date();a=s.createElement(o),
m=s.getElementsByTagName(o)[0];a.async=1;a.src=g;m.parentNode.insertBefore(a,m)
})(window,document,’script’,’//www.google-analytics.com/analytics.js’,’ga’);

ga(‘create’, ‘UA-44005840-4’, ‘auto’);
ga(‘send’, ‘pageview’);

Liposakşında hangi metot daha iyi?

Liposakşın (liposuction) yağların bir vakum pompası yardımı ile ucu künt bir boru içinden emilerek alınması işlemidir. 1980 li yıllardan itibaren giderek artan şekilde kullanılmaya başlayan bu teknik vücut şekillendirme cerrahisinde bir devrim yaratmıştır. Yağlar bir santimetreden daha küçük çapı olan deliklerden girilerek alındığı için pratik olarak iz bırakmadan yapılabilmesi liposakşının çok popüler olmasında önemli rol oynamıştır.

Liposakşın yağın alınacağı bölgeye hiçbir ön işlem yapılmadan direk olarak uygulanabilir. Buna kuru teknik (dry technique) adı verilir. Eğer emilen yağlar başka bir bölgenin doldurulmasında kullanılacak ise bu en iyi yöntemdir.

Fazla miktarda yağ alınacak ise kanama ve morarmayı azaltmak için yağ alınacak bölgelere liposakşın öncesi özellikli bir sıvı verilebilir. Buna ıslak teknik (wet technique) denilir. Bazı cerrahlar liposakşın yapılacak bölgeleri önceden sıvı ile iyice şişirmeyi tercih ederler. Buna da süper-ıslak teknik (super-wet technique) adı verilir.

Yağların alınması direk olarak vakum pompasındaki emme gücüne bağlı olarak yapıldığında buna klasik liposakşın (SAL – suction assisted liposuction) adı verilir.

Yağlar önceden ses titreşimlerinin yarattığı ısı ile parçalanıp daha sonra vakum ile çekilir ise buna ultrasonik liposakşın (UAL – ultrasonic assisted liposuction) adı verilir.

Yağlar önceden laser ışını ile parçalanıp daha sonra vakum ile çekilir ise buna lazer liposuction (LAL – laser assisted liposuction) adı verilir.

Kliniğimize liposakşın için başvuran hastalar sık olarak hangi metodun daha iyi olduğunu sormaktadırlar. Hastalardaki bu kafa karışıklığının nedeni genel olarak bazı estetik internet sitelerinde okudukları “lipoşeyping (lipo-shaping), laser ile daha düzgün liposakşın, vaser ile morluk olmadan liposakşın, super wet teknik ile güvenli liposakşın vs” gibi daha çok reklama ve etki bırakmaya dönük yazılardır.

Aslında liposakşının amacı vücudu yeniden şekle sokmaktır. Bunu bir heykel yapmak gibi düşünebiliriz. Nasıl heykel sanatçısı yalnızca bir çekiç ve demir keski kullanarak olağanüstü sanat eserleri ortaya çıkartabiliyor ise iyi bir estetik cerrah da hangi yöntemi kullanırsa kullansın çok iyi sonuçlar ortaya çıkartabilir. Ayni benzetme ile sanat yeteneği olmayan kişiye en gelişmiş teknolojik aletleri bile verseniz iyi bir heykel yapamayabilir ve deneyimsiz bir estetik cerrah da hangi tekniği kullanırsa kullansın mükemmel olmayan sonuçlar ortaya çıkartabilir. Estetik ameliyatlarda önemli olan kullanılan aletler değil onları kullanan cerrahın becerisidir.

Liposakşın dahil bütün estetik cerrahi ameliyatlarında tekniği değil hekiminizi seçmeye özen gösterin. Ameliyatın başarısını tekniğe değil hekimize bağlıdır.

İlgili yazılar:
Fazla Yağlardan Nasıl Kurtuluruz?

 

//

 

Estetik Ameliyatlar ve Din

Din ve Estetik

Güzellik insanların sosyal hayatında çok önemli bir yere sahiptir.

Dinler de ayni şekilde insanların sosyal hayatında çok önemli bir yer tutmaktadır.

Hernekadar kadın güzelliği toplumlarda takdir edilmiş ise de kadının cinsel yönden çekiciliği söz konusu olduğunda bunun öne çıkartılması pek çok kültürde kolay kabul görmemiş ve bastırılmaya çalışılmıştır.

Kadın güzelliğini kadın cinselliğinden ayırmak çok zordur. Günümüzün modern kadını için güzel ve seksi görünmek ayıp olarak kabul edilmemektedir. Doğası gereği her kadın güzel olmak ister ve kendini güzel bulmuyor ise daha güzel olmak için çaba harcar. Makyaj, düzenli egzersiz, kilo kontrolu ve vücut bakımı bu amaca ulaşmak için izlenen alışılmış yollardır. Ancak güzellik konusunda son noktayı estetik işlemlerin koyduğu da bir gerçektir. Bu gerçeğin ışığı altında estetik işlemlerin bütün dünyada hızlı bir şekilde artması şaşırtıcı değildir.

Peki dinler estetiğe nasıl bakıyor?

vatikan-estetikvatikan-estetik2Vatikan’nın 4-7 Şubat 2015 te düzenlediği üst düzey toplantının konusu “Kadın’ın kültürü: eşitlik ve farklılık” idi. Toplantının ana konularından biri de “Kadın vücudu: kültür ve biyoloji arasında” başlığını taşıyordu. Çeşitli yorumcular bu toplantıda estetik işlemlere de gönderme yapıldığı inancındalar. Bir konuşmacının “Plastik cerrahi etten yapılmış bir tesettürdür” dediği öne sürülmektedir. Vatikan’ın estetik yaptıran vatikan-estetik1kadınları “yüzeyelliğin ağına yakalanmış, uygunsuz düşünceleri olan ve arzularına esir düşmüş kişiler” olarak göstermek istediği söylenmektedir. Buna karşılık toplantının duyurusunu yapmak için hazırlanan halkla ilişkiler videosundaki bayanın yüzünde bir tane bile kırışıklık ve lekenin olmayışı muhtemelen estetikli olduğunu düşündürmüş ve verilmek istenen mesaj ile ters düştüğü söylenmiştir.

İslamiyetin estetiğe nasıl baktığına gelirsek. Bazı tutucu çevrelerin bırakın estetik yaptırmayı kadının ortada görünmesine bile karşı çıktığını biliyoruz. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda her kesimi mutlu edecek ucu açık bir karar aldığını biliyoruz. Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanlığı 2 Şubat 2003 tarihli duyurusunda “vücudun herhangi bir organında, diğer insanlar tarafından yadırganan, insanın psikolojik olarak etkilenmesine sebep olabilecek, bir anormallik veya fazlalık bulunursa, bunun ameliyatla düzeltilmesi, fıtratı bozmak değil, bir tedavi işlemidir. Tedavi amaçlı olarak yapılan estetik müdahalelere ise dinimizde izin verilmiştir” göndermesi yapıldıktan sonra:

“Estetik ameliyatın;
a) salim fıtratı bozmak kastı olmamak,
b) yapılmasında bir yarar veya yapılmamasında mevcut bir zarar bulunmak,
c) hile, aldatma veya karşı cinse benzeme kastı bulunmamak,
d) hukukî karışıklığa ve yanlış anlamaya yol açmamak,
kaydıyla bir tür tedavî olarak yaptırılmasında sakınca olmadığına karar verildi.”
denilmiştir.

Din ve bilim farklı alanlardır. İnanç dünyası ile deney ve gözlemlere dayalı pozitif bilimler birbirleri ile kıyaslanmamalıdır. Dinler ahlaklı bir toplum oluşturmayı hedefler. Estetik ameliyatlar ise insanları mutlu ve güzel yapmayı amaçlar. Ahlak dışı işler için yapılmadığı sürece estetik ameliyatların vicdani ve dini yönden bir sakıncası olmaması gerekir.

Bıçaksız estetik

Estetik cerrahiye olan ilgi bütün dünyada giderek artıyor. Ancak bu artış göğüs büyütme, karın germe gibi bilinen estetik ameliyatlarda değil daha çok ameliyatsız estetik işlemlerde olmakta.

Günümüz toplumunda çalışan kesim işini ve kazancını sürdürebilmek için durmak bilmeyen bir çaba harcamak zorundadır. Güzel ve dinamik görünmek de iş hayatının önemli şartlarından biridir. Zaman insanların görüntüsünü önlenemez bir biçimde değiştirmektedir. Pek çok insan rakipleri ile baş edebilmek için zamanın oluşturduğu değişiklikleri gidermek veya azaltmak arayışı içindedir. Yaşlanma kaçınılmaz olsa da ihtiyar görüntüden kurtulmak günümüzün estetik işlemleri ile mümkündür.

Çalışan kesimin estetik arayışındaki en önemli engel estetik ameliyatların belli bir iyileşme süresinin olması ve bu süre içinde işe devam edememe zorunluluğu idi. Özellikle botox ve sentetik dolgu maddeleri çalışan kesimde “öğlen yemeği molası ameliyatları” veya “yemek molası güzelliği” gibi kavramları ortaya çıkarmıştır. İnsanlar fazla para harcamadan ve etrafa belli etmeden günlük iş akışını aksatmayacak şekilde yapılan estetik girişimlere çok sıcak bakmaktadırlar.

Çene altı yağ fazlalıkları bizim toplumumuzda gıdı batı toplumunda ise çift çene (double chin) olarak adlandırılır. Tedavisinde buradaki yağların liposuction ile alınması en sık başvurulan yöntemdir. Ancak bu yöntem lokal anestezi ile (uyutmadan) yapılsa bile bir ameliyathane gerektirmektedir ve ameliyat sonrası morlukların kaybolması bir iki hafta gibi bir zaman alır. Oysa bu bölgeye yağları eriten bir madde enjektör ile verilse ve yağlar kendiliğinden herhangi bir görüntü bozukluğu yapmadan kaybolsa ne kadar iyi olurdu. Yağların enjekte edilen bazı maddeler ile eritilmesi fikri eskidir ve bu konudaki çalışmalar tüm hızı ile devam etmektedir. Lipoliz (lipolisis) denilen bu olay vücudumuzda sürekli olarak yaşanmaktadır. Gıda ile aldığımız yağlar safra içinde bulunan bazı maddeler ile parçalanmakta ve bağırsaktan emilebilir hale gelmektedir. Bu erimeyi sağlayan deoksikolik asid (deoxycholic acid) vücuttaki yağları ameliyatsız eritmek için kullanılmış ancak istenilen başarı elde edilememiştir. Yakın zamanlarda üretilen ATX-101 maddesi bu konuda bir ilerleme sağlamıştır. Laboratuarda saf olarak üretilen deoksikolik asit  kullanılarak geliştirilen bu ilaç çene altı yağların eritilmesinde denenmekte ve iyi sonuçlar alınmaktadır. Araştırmalar bu yönde olumlu olarak devam ederse ATX-101 maddesinin bir yıldan daha kısa süre içinde piyasaya sürülmesi ve çene altı yağların eritilmesi için kullanılması beklenmektedir.

Bıçaksız estetik veya batılıların işgalci olmayan (non invasive) estetik dedikleri bu yöntemin çok tutması ve yaygınlaşması tesadüf değildir. Eskiden yalnız biz estetik cerrahların yapabildiği masraflı ve derinlemesine cerrahi bilgi isteyen ameliyatların yerini bir enjektör ile muayenehanede verilebilen maddeler veya bir aletten çıkan ışınlar almıştır. Laser ve diğer ışın kaynaklı cihazlar giderek ucuzlamakta ve kullanımları kolaylaşmaktadır. Bu cihazların çoğu herhangi bir odada hastaya hiçbir uyuşturucu vermeden uygulanabilmekte ve seans sonunda hasta görüntüsünde bozulma olmaksızın günlük içine dönebilmektedir. Bu tip işlemlerin kısa sürede yapılabilmesi çalışanların yemek saatinde ortadan kaybolup yüzüne laser veya botox yaptırdıktan sonra kimseye farkettirmeden işlerine geri dönmelerine olanak sağlamıştır. Yemek molası estetiği bu durumu mizahi olarak anlatan bir deyiştir.

Bıçaksız estetik daha önce hayal bile edemiyeceğimiz girişimlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır:

  • Terleme nedeni ile saç stillerinin bozulmasından rahatsız olanlar saç içine botox yaptırmaktadırlar.
  • Poker oynarken yüz ifadelerinin anlaşılmamasını isteyenler yüzlerini botox ile ifadesiz hale getirmektedirler. Espri anlayışı yüksek olanlar bu işleme Pokertox (poker ve botox’un birleştirilmiş hali) adını vermişlerdir.
  • Baldırları adeleli ve kalın olan kadınlar uzun çizmeler giyebilmek için baldır kaslarına botox yaptırarak inceltmektedirler.

Eğer duymadı iseniz son zamanlarda erkeklerin başvurduğu bir estetik hayretten ağzınızı açık bırakabilir: Torba ütüleme estetiği. Scrotum denilen ve erkeklerin yumurtalarını taşıyan torbanın kıllı ve buruşuk bir derisi vardır. Tüy dökücü ve deri sıkılaştırıcı laserler ile bu bölgeyi gergin ve parlak derili bir hale getirmeyi vaad eden güzellik merkezleri mevcuttur ve hatırı sayılır paralar vererek bu işi yaptıran erkek müşterilerin varlığından bahsedilmektedir.

Bilimsel çalışmalar ve teknolojik cihazlar geliştikçe insanların gelecekte estetik için neler isteyebileceklerini tahmin etmek çok zorlaşmıştır ve muhtemelen bu isteklerin herhangi bir sınırı olmayacaktır. Ancak bunun getirdiği bir tehlikeden de haberdar olmalıyız. Ameliyatsız estetiğin popüler olması bu konuda harcanan paranın dikkat çeken seviyelere yükselmesine yol açmıştır. Paranın olduğu her yerde iş adamları devreye girer. İştah kabartan estetik pazarı uzman hatta hekim bile olmayan pek çok kişinin bu işleri yapmak için kolları sıvamasına yol açmıştır. Ülkemizde ve dünyada saç ekimi yapan iktisat mezunlarının, botox yapan kuaförlerin, liposuction yapılan spa’ların varlığı bilinmektedir. Hükümetler bunlar ile mücadele için kanunlar çıkartsalar da her zaman açıklar bulunmaktadır. Bazı estetik merkezlerinde diplomalı bir hekim sorumlu gösterilmekte ancak birçok işlem aslında yetkisiz kişilerce yapılabilmektedir.

Bıçaksız estetik giderek yaygınlaşsa bile bu girişimlerin de bir riskinin olabileceği daima hatırda tutulmalıdır. Sizlere önerimiz basit olduğunu düşünseniz bile her türlü estetik işleminizi diplomalı bir plastik cerrahi uzmanına yaptırmanızdır.

//